GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:90
Tarih:17.05.2016

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu dokunulmazlık meselesi torbadan çıkmadı. Biz de bunu gündeme getirmedik. Bu, Parlamentoda bütün partilerin zaman zaman dile getirdiği, şikâyet ettiği bir konu; CHP'nin şikâyetleri var, HDP'nin şikâyetleri var, MHP'nin var, bizim de var, mevcut düzenlemeye itirazlarımız var. Dokunulmazlığın mevcut hâliyle kimi korumalar ve kollamalar getirdiğine dair öteden beri o kadar çok laf söylenmiş ki bütün bunlar hatırlarımızda olmalı bu meseleyi konuşurken, sanki nevzuhur bir hadiseden bahsediyoruz.

Bugün gündeme gelmesinin elbette iki nedeni var. Bunlardan birisi, çok açık bir biçimde Türkiye'nin yaşadığı terör ve terör dolayısıyla bunun Meclise yansıyışı, Meclisteki fezlekelerin bir kısmının terörle ilişkili oluşu. Savcılar iddiada bulunuyorlar. Bu iddianın doğruluğuna ilişkin, siyaseten birçok söz söylenebilir, benim derdim onları söylemek değil ama ortada hukukun dile getirdiği iddialar var. Her kimin üzerinde bu iddia var ise esasen kendisinin çıkıp "Bunu nereden çıkartıyorsunuz kardeşim? Ben arınmak istiyorum, hukukun gözünde tertemiz bir şekilde yoluma devam etmek istiyorum." diye irade koyması lazım.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - 4 bakan keşke öyle yapsaydı! 4 bakan öyle yapmadı!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu memlekette herkesin kafasına göre hukuk olmaz herhâlde, tek bir hukuk var ve hepimiz, bu hukuk çerçevesinde davranmak durumundayız.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - 4 bakan için de yapsaydınız bunu! 4 bakanı niye böyle aklamadınız?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - İkincisi, yolsuzluk, şaibe meseleleri. Şu kürsünün dili olsa da konuşsa benim konuşmam yerine. Bu kürsüye gelip, muhalefetten birçok arkadaşım, "Sizin yüzlerce dosyanız var, fezlekeniz var, ihale dosyalarınız var, şaibelisiniz." diye ne kadar çok bağırdınız.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Hâlâ bağırıyoruz.

MUSA ÇAM (İzmir) - Yalan mı Hocam, yalan mı?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Şimdi, bağırıyorsunuz da, fezlekeler şimdi ortada.

ALİ ÖZCAN (İstanbul) - Ama bütün milletvekillerini koysan da keşke.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Böyle olmadığı çok açık.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - 4 bakan nerede Sayın Bostancı? 4 bakan nerede?

ALİ ÖZCAN (İstanbul) - Bütün milletvekillerini koy, gelmiş geçmiş, gelecekteki bütün milletvekillerini koy.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Biz de "Kardeşim, mademki siz kıymetli muhalefet milletvekilleri, iktidarın, dokunulmazlık zırhının arkasında şaibe çevirdiğini iddia ediyorsunuz, hodri meydan, kim ne çeviriyorsa açığa çıksın, yargının önüne gitsin." diyoruz.

ALİ ÖZCAN (İstanbul) - Bakanlar nerede?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Destek verin, destek verin. Burada gelip bu kadar laf söyledikten sonra, "Dokunulmazlık zırhının arkasında şaibeli işler çeviriyorsunuz." dedikten sonra "Buyurun, herkesin dokunulmazlığını kaldıralım, en azından geçici bir maddeyle." dediğimizde...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bakanların dokunulmazlıklarını kaldırıyor musunuz?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...doğrusu, o arkadaşların, bunları söyleyenlerin ve aynı kanaatte olanların, sözlerinin arkasında olup "Evet, dokunulmazlıklar kalksın, şu şaibeler ortaya dökülsün." demesini beklerdim ama tablo öyle göstermiyor.

MUSA ÇAM (İzmir) - Hocam, Oscar Wilde dokunulmazlıklar konusunda ne düşünüyor?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Şimdi, bu terör meselesine geleceğim. Hukukun, savcıların böyle bir iddiası var.

MUSA ÇAM (İzmir) - Hocam, Foucault ne düşünüyor dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Siyasi olarak değerlendirme ayrı. Biz fezlekelere ilişkin konuşuyoruz. HDP'li arkadaşlar, sözcüler çıkıp burada diyorlar ki: "Bizi tasfiye etmek istiyorsunuz." Allah Allah! Fezlekeler ile HDP arasında böyle Venn şeması gibi bir örtüşme mi var? Doğrusu, bu son derece ilginç.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Son gelen 100 tanesine bakalım.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Gerekçenizi okumamış gibisiniz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - HDP'li vekiller hakkında savcılar böyle fezlekeler mi hazırlamışlar teröre ilişkin? Mevzu nereden geliyor? Analitik bir şekilde bakalım. Bunlardan birincisi şu: Türkiye'de on dört yıldır AK PARTİ iktidarda ve AK PARTİ, bu on dört yıl içerisinde siyasetin ve iktidar olmanın kendisine yüklediği her tür sorumluluğu yerine getirmek için çaba gösteriyor; sadece yollar, köprüler yapmıyor...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bakanları niye yargılatmadınız Sayın Bostancı?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...aynı zamanda, bu ülkenin toplumsal barışı için çaba gösteriyor. Çözüm süreci bunun neticesinde ortaya çıktı. Yüzyıllık Kürt meselesini çözebilecek bir babayiğit olarak, "saray" diyorsunuz ya, "despot" diyorsunuz ya, o Tayyip Erdoğan çıktı. Başka babayiğit çıktı mı? Çıkmadı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Arkadaşlar, liderler kolay yetişmiyor. Meyveli ağaç taşlanır. Söylersiniz, eleştirilerinizi dile getirirsiniz. Zaten kudretli liderlerin hasımları da olur, hasımları. Rahmetli Özal'ın da vardı, elbette Tayyip Erdoğan'ın da olacak. Hasımları olmazsa o zaman şaşırırım ben, olacak hasımları.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Davutoğlu'na da "babayiğit" diyordunuz, ne oldu?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Bırakın Davutoğlu'nun da olsaydı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ama aslolan, milletin tavrıdır. O "saray" dediğiniz yer, milletin sarayı ve o insanı oraya götüren de milletin oyları. Bunu defalarca millet ortaya koydu, kim ne derse desin.

Şimdi, liderler kolay yetişmiyor dedik. Liderlerin ve siyasetçilerin iki önemli görevi vardır: Birisi, toplumu temsil ederler -oradaki duyarlılıkları, talepleri, beklentileri- ikincisi, topluma mihmandarlık ederler.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Sonra da makamı teslim ederler.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - AK PARTİ ve onun Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, o zaman, çözüm süreciyle birlikte hem temsil hem de mihmandarlık işini üstlendi. Bu toplumsal barışı sağlamak için birçoğunun cesaret bile edemediği, telaffuz edemediği, konuşamadığı işleri yaptı.

Şimdi, HDP'li arkadaşlar Kürt meselesinin çözümünün nasıl olacağını düşünüyorlar? Eğer ortak kader ve gelecek duygusu içinde bu işi çözeceksek bizimle barışacaksınız, CHP'yle barışacaksınız, MHP'yle barışacaksınız, ancak barışarak bu işi götürürsünüz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Siz, bizimle barışın.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Peki, siz ne yaptınız? Sizin ne yaptığınıza geliyorum: 7 Haziran seçimlerine doğru, barajı geçme gayretiyle... Bunu anlarım, partilerin tabii ki hakkıdır, talebidir ama yöntem, aynı zamanda işin mahiyetini ve sizin olduğunuzu, kimliğinizi tayin eder. Siz, barajı geçmek için nerede bir Kürt oyu var ise onu almak için ikili bir dil kullandınız; size oy verenleri onurlandırdınız, size oy vermeyenleri "hain" ilan ettiniz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Sizin gibi yani.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Aynı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Kürtlere ilişkin son derece ayrımcı ama temelde etnik temelli bir çalışma yürüttünüz.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Sizden öğrenmişler Hocam.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - O boyuta daha geçememiş.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu kadar etnik temele odaklanan bir siyasal dilin, herkesi kucaklaması, ortak kader ve geleceği sağlamak için çaba göstermesi -bu güzel lafları geçelim- inandırıcı olması mümkün müdür? Değildir.

İkincisi, aynı dönemde, ulusalcı kesimlere göz kırpmak için Tayyip Erdoğan'a hasımlık ettiniz; "muhalefet" demiyorum, hasımlık ettiniz, hasımlık; "Seni başkan yaptırmayacağım." mevzuları buradan çıktı.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Yaptırsa mıydık yani?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Bu, hasımlık mıdır?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu Sayın Erdoğan, başkan olacaksa milletin oylarıyla olacak.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Olamayacak, olamayacak; başkan olamayacak!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Emin ol yaptırmayacağız!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Tabii ki, siz elinizden geleni yapacaksınız, dün yaptınız, bugün yaptınız, yarın da yapacaksınız; millet de yapacak, bunun neticesinde olacak her şey ve insanlar buna razı gelecekler.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - İntikam yani.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Tayyip Erdoğan, bir lider olarak Kürt meselesinin barış içinde çözümü için risk üstlenmiş bir insan, Türkiye siyasetinde şu yakın dönemde böylesine temsil ve mihmandarlık için geniş kitleleri domine eden bir başka siyasi figür çıktı mı? Çıkmadı. Derdiniz hakikaten Kürt meselesini ortak kader ve gelecek istikametinde çözmek olsaydı, birincisi, Kürt etnik temelli stratejinizi bu kadar abartılı ve aynı zamanda zehirli bir dille sürdürmezdiniz; ikincisi, bu işi çözmek için çözüm süreci gibi muazzam bir işe kalkışmış siyasi lidere karşı elbette muhalefet ederdiniz ama hasımlık etmezdiniz.

MİZGİN IRGAT (Bitlis) - Niye bitirdiniz çözüm sürecini onu anlatın, niye bitirdiniz?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Üçüncüsü, terör meselesine geliyorum: PKK, 7 Hazirandan sonra -Suriye'deki iç gelişmeler vesaire- hendek kazıp bu ülkede özerk bölgeler inşa edebileceği zannıyla silaha sarıldığında...

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Siz niye "Kaosu seçti millet." dediniz?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...silaha sarılmış bu güç karşısında, meşru siyaseti aynı sosyopolitik zeminde temsil eden bir irade olarak dik duramadınız, gittiniz silaha sarılmış bu stratejiye teslim oldunuz, onun dili üzerinden siyaset yapmaya başladınız. Kendinizi de marjinalize etmeniz, bütün bunların neticesindedir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Nereden biliyorsun marjinalize olduğumuzu ya!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - O fezlekeler filan da buradan çıktı; doğru mudur, yanlış mıdır, ne ölçüde meşru mecralarda bu işi götürdünüz? Bunları biz çok konuştuk buralarda ama hukukun da yapacağı bir konuşma var ve hukuk bunu konuşacak. Bizim görevimiz, hukukun bunu konuşması ve yargılaması için imkân vermek.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Bakanları niye yargılatmadınız?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Hukuk üzerine de çok konuştuk, güvenmek, güvenmemek... Aslında herkesin kendi kalbinde bir hukuk varmış gibi bir durum da ortaya çıkıyor. Bazen "İşte hukuk, haydi bakalım iktidar!" diyerek bize hukukun sopasıyla ayar vermeye kalkıştınız ama kimi zaman da hukuku aşağıladınız, işinize gelmeyince, o zaman da hukuk tu kaka bir hukuk oldu.

Benim gördüğüm şu: Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti ve kesinlikle, önünde sonunda hukuk kendi olağan, normal, ortak vicdan istikametinde kararlar alıyor. Buna ilişkin sayısız olayı biliyoruz, yargılamayı biliyoruz.

O yüzden, nihai noktada, iniş çıkışlar olsa bile hukuka güvenmek gerekir. Biz netice olarak hukuka güveniyoruz. Hukukun siyasetin üzerindeki bu şaibeyi, teröre ilişkin bu iddiaları kaldırmasının son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Bunu yapma görevi bütün Parlamentonun. Doğrusu, HDP'lilerden de benim beklentim, meydan okuyucu bir tavırla -madem öyle, burada hamaset de yapıyorlar- bu dokunulmazlık meselesine destek vermeleri ve hukukun karşısına çıkmalarıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACI BOSTANCI (Devamla) - Eninde sonunda adalet gerçekleşir, adalet.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)