| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 90 |
| Tarih: | 17.05.2016 |
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de grubum adına dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin değişiklik önergesinin 2'nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, doğrusu, teknik olarak Anayasa'ya aykırılık boyutuyla çok konuştuk, Anayasa Komisyonunda da bunları ayrıntılı bir şekilde ifade ettik, onlara sadece atıf yapmakla yetiniyorum ama özellikle bu "dokunulmazlıkların tümünü kaldıralım" gerekçesinin hiçbir karşılığının olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Zaten bugün kürsüde de, daha önce iktidar partisi yetkililerince en üst düzeyde yapılan açıklamalarla da sadece partimizin hedef alındığı çok açıktır. Yani bu konuda bir ikrar söz konusu, herhangi bir yalanlama da zaten mevcut değil. Maddenin gerekçesinden yapılan konuşmalara kadar, basına verilen demeçlere kadar, değerlendirmelere kadar sadece ve sadece Hakların Demokratik Partisi milletvekillerinin hedeflendiğini biz biliyoruz. Buna örnek olarak sizinle bir iki istatistik paylaşacağım.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, grubumuzda 3'üncü dönemdir milletvekilliği yapanlar var, 4'üncü dönemdir yapanlar var, 2 dönemdir yapanlar var ve bunlara ilişkin oranı sadece söyleyeyim: Yeni, 2015 ve öncesinde bizim partimize ait dokunulmazlık sayısı 213 iken bugün 405, yaklaşık yüzde 100'lük bir artış olduğunu önemle ifade etmek istiyorum. Bu konuda tümüyle adliyelere, savcılıklara verilen talimatla mevcut olan olmayan, olmayanların da fezleke tanzim ettirilerek Bakanlığa ve ilgili birimlere gönderildiğini yakinen takip ettik. Mesela, Hakkâri Milletvekilimiz Selma Irmak hakkındaki fezleke 2007 tarihinde işlendiği iddia edilen bir fille ilgili, tümüyle bir konuşma ve bu yeni geldi, bu hafta Meclise geldi.
Yine, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Hüda Kaya'yla ilgili -"Kürsüde dokunulmazlık var." deniyor ya ısrarla, bu örnekleri bu açıdan veriyorum.- tanzim edilen fezleke kürsüde söylediği bir cümleye dair, demiş ki: "Gerçek paralel yapı Beştepe'dedir."
Yine, Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat'a ait fezleke 21 Ağustos 2016 tarihini taşıyor.
Emin olun bu örnekleri çoğaltabilirim. Bütün bunlar bize gösteriyor ki yargıya verilen talimatlar ve işleyiş gereği partimize mensup milletvekilleri hakkında, hepimiz hakkında, asla hukukla, ceza yargılamasıyla, suçla, fiille ilgisi olmayan yüzlerce fezleke buraya gönderilmiştir. İktidar partisinin -milletvekili oranına göre- 38 fezlekesi var 2015 ve öncesinde, bugün 46 fezlekesi var ve hepsinin mahiyeti de mühür bozma, görevi kötüye kullanma vesaire. Yani, dişe dokunur, ciddi bir iddia taşıyan hiçbir fezleke olmadığını ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, biz Sayın Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanının Kütahya mitingine ilişkin sözlerini daha önce paylaşmıştık 2010 yılına dair. O sözlerde de çok açık bir şekilde dokunulmazlıklara dair düşüncelerini söylüyor -çok uzun, bir bölümünü söyleyeyim- diyor ki: "...ondan sonra bize diyorlar ki siyasetçiyi birilerinin eline mahkûm edelim -öncesi var- Kusura bakma, bunun altında hangi tezgâhın yattığını çok iyi biliyoruz."
Biz, bugün, 2010 yılında söylediği sözlerin arkasındayız. Evet, ortada bir tezgâh var ama bu sefer tezgâhın mimarı Cumhurbaşkanının kendisidir. Daha önce karşı çıktığı tezgâha, siyasetçilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına bugün kaldırma talimatı vermiştir, bunu da tarihe not olarak düşmek istiyoruz.
Şimdi, Cumhurbaşkanı seçildiği günden bugüne kadar birçok zaman şikâyetçi olduğu vesayet rejiminin en katmerlisi gerçekten Erdoğan'ın "Dokunulmazlığı kaldırın." talimatıyla ortaya çıkmıştır. Hiç kimse, bugün, milletvekillerinin yargı önünde adil bir şeklide yargılanacağını asla iddia edemez. Yargı erki, mahkemeler, savcılıklar iktidar partisinin hukuk komisyonları olarak çalışıyorlar. Onlara verilen talimatları... Bir kısmı gönüllü olabilir ama diğerleri de başka hiçbir seçenekleri olmadığı için, ya sürgün edilecekler ya işten atılacaklar ya tutuklanacaklar ya başlarına başka bir şey gelecek, o verilen talimatın gereğini yapmak zorundadırlar. Bunu sadece biz söylemiyoruz, Burhan Kuzu bu konuda bir şey söylemişti -çok söz var da onunkini söyleyeyim- "Bugün, vatandaşın -2015 yılında söyledi- yargıya güveni sıfır, sıfır, sıfır." demişti. Evet, sadece vatandaşın yargıya güveni değil, hiç kimsenin yargıya güveni yok ve bu, objektif olarak yargının şu anda iktidarın denetiminde ve emrinde olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Şimdi, gerçekten bu davanın savcısı Cumhurbaşkanıdır. O, bu kampanyayı başlatmıştır ve şu anda savcılık görevine de büyük bir şekilde, kararlılıkla devam ediyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, gerçekten, burada dokunulmazlık, kaos siyasetinden beslenenler için maalesef bir propaganda malzemesine dönüştü. Biz dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı değiliz. Önerimiz ortada, hepimiz, doğrudur, dilekçe verdik ve bunun arkasındayız ama biz sizin inşa ettiğiniz yargıya güvenmiyoruz. Çünkü, milletvekillerinin halka hizmet, halkı temsil etme görevi uygulanacak tedbirlerin yasama süresince uygulanmamasını gerektirir ve bu konuda teklifimiz çok açıktır. Yargıtayın ilgili dairesinde tek tek yargılanmak üzere bu dokunulmazlık teklifimizi de tekrar yinelediğimizi ve bu konuda hiçbir olumlu yanıt almadığımızın da altını çizmek isteriz.
Şimdi, gerçekten partimize yönelik saldırılar, genel merkezimizin basılması, bu konuda tutuklamalar, bir partinin eş genel başkanının tutuklanması geleceğin de habercisidir. Dokunulmazlıklar kaldırılarak, aslında, siyasetin emrinde, istedikleri zaman istedikleri milletvekilini yargıya gönderme ve tutuklama yetkisini istiyor iktidar partisi. İşte, bu dokunulmazlık teklifinin, önerisinin hiçbir hukukla, kuralla bağının olmadığının defalarca altını çizerek konuşmak zorundayız.
Değerli milletvekilleri, gerçekten ortada bir senaryo var; yazan, yöneten, oynayan, her şeyi yapan bir parti var ve buna da diyorlar ki: "Bu senaryoya siz de figüran olun." Asla olmayacağız. Doğanın ve yaşamın da bir diyalektiği vardır değerli arkadaşlar, karmaşık gibi görünür ama basit ve nettir. Dünyanın en soğuk olduğu zaman dilimi, güneşin doğmak üzere olduğu zamandır; en karanlık zaman, aydınlığın gelmek üzere olduğu zamanlardır. Hegel'in de dediği gibi "Minerva'nın baykuşu ancak alacakaranlıkta ötmeye başlar."
Bugün, burada, Türkiye'nin dört bir yanından milyonlarca oy almış bir partinin vekili olarak şunu söyleyeyim: Bizi Meclisten atmaya çalışıyorsunuz ama bu bizi güçsüz kılmıyor, aksine, her zamankinden daha güçlüyüz. Gelecek olan aydınlık günlerin habercisiyiz biz. Korkması gereken asla bizler değiliz, sizlersiniz. Zaten korkmasaydınız, önünüzde engel olarak görmeseydiniz aylardır kara propaganda yapmazdınız. Korku ve şiddet ortamından kaynaklanan güç gösterileriniz sizi güçlü kılmıyor, bunu böyle bilin. Halkın bir fiskesiyle öyle bir yıkılırsınız ki feleğiniz şaşar. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Biz sözümüz ve siyasetimizle var olduk, rakiplerimiz ise söz ve siyasetle bizimle mücadele etmek yerine, kendi güçlerini, çoğunluk güçlerini ortaya koyuyorlar. Bugün bizim Meclisten atılmamızı oyluyorsunuz. 1994'te attınız, daha güçlü geldik. Bizi atarsanız, emin olun, çok daha büyük bir güçle bu Meclise geleceğiz, bundan hiçbir kuşkunuz olmasın. Hesap verecek olan biz değil, sizsiniz. Bizim gözümüzde ve yüzümüzde asla bir korku ifadesi görmeyeceksiniz çünkü biz yaptıklarımızın haklılığına sonuna kadar inanıyoruz ve bu davayı sonuna kadar savunacağız.
Bu dokunulmazlığa "evet" demek şu anlama geliyor değerli arkadaşlar: Laikliğin kaldırılmasına "evet" demektir; diktatörlüğe ve sultanlığa "evet" demek anlamına geliyor, savaşa ve ölümlere "evet" demek anlamına geliyor, Alevilerin yaşam alanlarının ellerinden alınmasına "evet" oyu veriliyor aslında, Meclisin feshine ve saraydan yönetilmesine "evet" demek anlamına geliyor ve tabii ki dokunulmazlık teklifine "evet" demek darbeye, milletin vekillerinin kendi iradeleriyle -iradeleriyle olmadığını da görüyoruz- gönüllü bir şekilde "evet" demek anlamına geliyor. Evet, değerli milletvekilleri, tarih önünde hepimiz burada anmalarda konuşmamak için bugün çok iyi düşünelim. Menderesleri, Deniz Gezmişleri anarken verilen oyları da tartışıyoruz. Bugün düşünmek zamanı diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)