GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:88
Tarih:11.05.2016

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Genel Kurul salonunda yapılan tartışmaları deminden beri izliyorum, hele hele AKP'li bir hatibin söylemiş olduğu "Buradaki boş konuşmaları izlememek için arkadaşlar gelmiyorlar." sözü, gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisini, millî iradeyi iptal etmek anlamına geliyor arkadaşlar. Yanlış yoldayız, hep beraber yanlış yoldayız, bu yol yol değil.

Değerli milletvekilleri, şimdi bir siyasi partinin programından kısa bir paragraf okuyacağım: "Partimiz, teröre tepki olarak maksadını aşan ve bölge halkını rahatsız eden bazı uygulamaların terk edilmesini ve yıllardır devam eden OHAL uygulamasının tamamen kaldırılmasını hedeflemektedir.

Suçlu insanlar karşısında caydırıcı ve masumları koruyucu bir tavır sergilemesi gereken devletimizin, suçsuz insanlara şefkatle muamele etmesi gerektiğine inanıyoruz." Bunu, Adalet ve Kalkınma Partisinin 2001'deki programından aldım.

Değerli milletvekilleri, şimdi HDP tarafından verilen önerge, gündeme alınması istenen önerge, bu sokağa çıkma yasakları halkta ne gibi etki yapıyor, bunu konuşuyoruz. Baştan beri biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak terörle mücadelenin hukuk içinde yapılması gerektiğini söylüyoruz. Hukuk içinde yapılıp yapılmadığını, insan hakları ihlallerinin ne durumda olduğunu tespit etmek için de yerinde gidip incelemelerde bulunuyoruz ve raporlar yayımlıyoruz. Üzülerek ifade ediyorum, çok sayıda hukuk dışına çıkılan olay tespit ediyoruz; nitekim bu, Birleşmiş Milletler belgelerine de girdi.

Değerli arkadaşlarım, "Türkiye yarın zor durumda kalacak." filan, orada değilim ama siz terörle mücadeleyi, devletsiniz, sorumlusunuz ve hukuk içinde, insan haklarını çiğnemeden yapmak zorundasınız. "Başka çare yok." deme lüksünüz yok. Siz bir şehirde terörle mücadele edecekseniz, orada terörist var, size ateş ediyor ve onu etkisiz hâle getirecekseniz, o şehirde yaşayan 100 bin kişiyi, 130 bin kişiyi oradan çıkararak yapamazsınız; yaparsanız bu mücadele hukuk içinde mücadele olmaz. Konuştuğumuz, tartıştığımız konu budur. Bu, devleti haksız duruma düşürür. Bu, son derece yanlıştır. Ama biz bunların üzerinden konuşmuyoruz.

Sadece bunları değil, değerli arkadaşlarım, hiçbir konuda konuşamıyoruz Türkiye'de. 3 milyon mülteci var, ekonomi şöyle, yoksulluk var. Gaziantep'te bir barakada yaşayan ve yanarak ölen baba ve 6 oğlunu konuşamıyoruz, çiftçiyi konuşamıyoruz, patlayan çirkinlikleri, çocuk istismarlarını, "güvenceli esneklik" diye yutturulan kölelik düzenini, insan kiralamayı, kent yağmalarını, meraların, yaylakların, kıyıların talanını, hiçbir şeyi konuşamıyoruz ve en önemlisi, otuz iki yıldır devam eden savaşı, terörü -savaş demiyorsunuz, ne derseniz deyin- terörle mücadeleyi, binlerce insanın toprağa düşmesini, şehitlerimizi, Kilis'te olup bitenleri konuşamıyoruz yani doğru dürüst konuşamıyoruz değerli arkadaşlarım. Bunların üzerinden bile birbirimize gol atmaya çalışıyoruz. Yazıktır! Hiçbirini konuşamıyoruz. Neyi konuşuyoruz peki? Konuştuğumuz şey, Cumhurbaşkanının Başbakanı görevden almasını konuşuyoruz, saray darbesi. Hadi "saray darbesi" demiyoruz, kızıyorsunuz, yönetim krizi. Ama böyle arkadaşlar.

Geçen gün Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü diyor ki: "Cumhurbaşkanının ifadelerine göre politikaları geliştirmeye çalışacağız." Bu nasıl bir şey değerli arkadaşlarım? Türkiye Büyük Millet Meclisi, iktidar partisi var, Hükûmet var; onların politikalarına göre, onların sözlerine, ifadelerine göre, yasalara göre, uluslararası anlaşmalara göre politika tespit edilir. Bunları konuşmuyoruz değerli arkadaşlarım. Siz şimdi diyeceksiniz ki: "Ne işiniz var bizim partimizin içiyle?"

Değerli arkadaşlarım, sayın milletvekilleri; bu, parti içi değil; bu, sadece AKP'nin işi değil; bu, Türkiye'nin işidir, 77 milyonun işidir. Hayır, yani sadece Başbakanın azledilmesinden filan söz etmiyorum, bu bir aşama. Esas soru, Türkiye'nin nereye gittiğidir değerli milletvekilleri.

Ben baştan beri hiç inanmamıştım ama Adalet ve Kalkınma Partisi on dört yıl önce herkesin içinde yer alacağı bir ütopyayla milletin karşısına çıktı, çok önemli sözler söyledi, etkileyici kelimeler, tespitler, vaatler. "Ortak akıl" denildi, "Üç Y'yle mücadele edeceğiz." denildi; yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar. "Vesayete son vereceğiz, tam bir demokrasi..." Elimde Adalet ve Kalkınma Partisinin programından paragraflar var, bunları okumayacağım. Bunların açılımı yapılmış; nasıl tam demokrasi olacak, ne olacak, ortak akıl nedir, bunların açılımları yapılmış. Komşularla iyi ilişkiler, sıfır sorun, Kürt sorununun çözülmesi, kardeşliğin tesis edilmesi, birlikte yaşama ikliminin yeniden getirilmesi, bir de ülkenin imar edilmesi var, yollar filan. Evet, duble yollar var, yani buna bir şey demiyoruz, Allah için yani buna itiraz etmiyoruz. Peki, diğerleri nerede değerli arkadaşlarım? Size soruyorum: Yoksulluk ne durumda? 20 milyon insan yardımsız yaşayamıyor. Yolsuzluk? "Rüşvet hırsızlık değildir." diye fetva verildi bu dönemde değerli arkadaşlarım. Yasaklar? Sizin gibi düşünmeyen herkesi susturmaya çalışıyorsunuz. "Böyle değildir." diyebilirsiniz. Herkesi haine, ötekiye yazıyorsunuz. Sizin gibi düşünmeyenleri, terör ve terörist kavramını gelişigüzel kullanıyorsunuz ve onların hepsini terör destekçisi ya da terörist olarak ilan ediyorsunuz. Sizin tasarladığınız 2023'te, 2071'de -bu manzarayla söylüyorum- diğerleri yani tasada ve kıvançta bir olan bir millet gözükmüyor arkadaşlar. Muhaliflere, farklı düşünenlere yer vermeyeceksiniz, öyle görünüyor, böyle bir manzara var; yüzde 50 şöyle görüyor, yüzde 50 böyle görüyor.

Kutuplaşmanın had safhasına geldik. Devşirme kalemşorlar her gün köşelerinde dost düşman çetelesi tutuyor. Bırakın muhalefeti, birlikte yola çıktığınız insanları bile haine yazıyorlar. Nerede ortak akıl peki, size soruyorum.

Her şeyi tek bir kişiye bağladınız. Başkanlık sistemi, yarı başkanlık sistemi, partili cumhurbaşkanlığı. Hayır, bence sizin derdiniz hükûmet sistemini değiştirmek değerli arkadaşlarım. Siz düpedüz totaliterizme doğru gidiyorsunuz, tekçiliğe doğru gidiyorsunuz, otoriter bir sisteme doğru gidiyorsunuz; olan şey budur.

Yasamayı, Parlamentoyu etkisiz hâle getirdiniz. Hiçbir dönemde iktidar partisinin Parlamentoyu çalıştırmadığı görülmemiştir, biz bunu bu dönemde görüyoruz değerli arkadaşlarım.

Hükûmet etkisiz hâle getirildi. Bakanlar Kurulu tek kişiye, saraya bağlandı. Şimdi yüksek yargıya taktınız, yargıyla ilgili düzenlemeler yapacaksınız. Oysa şu programlarınızda, şu belgelerinizde, seçim vaatlerinizde, seçim beyannamelerinizde siz yargının bağımsızlığından söz ediyorsunuz, tarafsızlığından söz ediyorsunuz, siz güçler ayrılığından, kuvvetler ayrılığından söz ediyorsunuz ama gidiş o değil. Düpedüz güçleri tek kişide toplamaya doğru gidiyorsunuz, maalesef ortak aklı katlediyorsunuz. "O ne derse o." dönemine girdik.

Sizin ütopyanız öldü değerli arkadaşlarım. Ne derseniz deyin, sizin gelecek tasarımınızda artık bu ülkenin tüm yurttaşlarına yer yok. Yani, bunu "Böyle değildir, farklı şekildedir..." Ne derseniz deyin, görüntü bundan ibarettir değerli arkadaşlarım. O sebepten dolayı sizin söylem üstünlüğünüz bitti. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "Hemen yarın başkanlık sistemi, bu işin artık 'acele'si yok." "Niçin?" diye soruyoruz, "Siz on dört seneden beri neyi yapamadınız, ekonomide, uluslararası ilişkilerde, nerede bir problem çıktı da olmadı, bu sistemde yapamadınız da başkanlık sistemine gideceksiniz?" Burada, değerli arkadaşlarım, bir kişinin hırsından başka bir şeyle karşı karşıya değiliz.

Değerli milletvekilleri, size, daha evvel Hükûmeti destekleyen, bu kavgalarda taraf olan bir, -tırnak içinde- İslamcı yazarçizerin bir paragrafını söyleyeceğim ve sözlerimi bitireceğim: "Biz, eleştirdiklerimize benzemeye başladık. Arsızlığı, hırsızlığı, iftirayı ve bizden uzak olan birçok değeri, pelikanlarımız, trollerimiz, tetikçilerimizle, gazete sayfalarımızda, ekranlarda ve sosyal medyada, dava uğruna heba ettik. Ne dava bizden bir şey anladı ne de biz davamızın ne olduğunu anlayabildik. Kişisel çıkarlarımızı nereye gidersek gidelim baş tacı ettik. İlkeli duranı 'aptal', her ipte oynayanı 'bilge' ilan ettik."

Değerli arkadaşlarım, on dört sene sonra gelinen şey budur. Büyük iddialarla gelmiş olduğunuz iktidarda maalesef bu milletin size bağlamış olduğu bütün ümitleri heba ettiniz, ortadan kaldırdınız, tek bir kişiye bağladınız. Yine bu yazar arkadaşımızın bir cümlesiyle bitireyim: "Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, artık, Müslümanlardan kaçıp İslam'a sığınma durumuna geldik." diyor.

Değerli arkadaşlarım, sizin yaptığınız şey budur. O nedenle böyle moraliniz bozuk, o nedenle dağınıksınız. Hükûmetin değişeceğinden dolayı filan değil, esasen, sizin, artık, bir gelecek tasarımı, ütopyanız yok, bundan dolayı böyle dağınık vaziyettesiniz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)