GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:87
Tarih:10.05.2016

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Sayın Başkanım, şahsınızda ben de Anneler Günü'nü tebrik ediyor ve en güzel ödülün, annelere en güzel ödülün buradaki muhterem zevatın onlara ikram edeceği, sunacağı gerçek bir barış olduğunu da ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, emeklilik haklarıyla ilgili partimin görüşlerini bana tayin edilen süre içerisinde sizlerle paylaşıp arz etmeye çalışacağım.

Hak temelli ele alınınca tabii ki bugün emeklilere sunulan birtakım iyileştirmelerin aslında yeterli olmadığını hepimiz kabul ederiz. Çünkü, ülkemizde, belki de dünyada birçok ülkenin nüfusundan çok daha fazla sayıya tekabül eden bir emekli nüfusu var ve genel anlamda da bu emekli vatandaşlarımızın gerçekten de hakları konusunda büyük bir mağduriyetleri var. Takdir edersiniz ki bir bireyin sağlıklı olabilmesi, onun bünyesini ayakta tutan kalbinin sağlam, sağlıklı çalışmasına bağlıdır. Bir toplumun da sağlıklı bir toplum olabilmesi, o toplumda da sosyal adaletin âdeta bir bünyede kalbin gördüğü işlevi görmesine bağlıdır. Eğer bir toplumda sosyal adalet sağlıklı değilse toplumsal bünyenin de sağlığından bahsetmek mümkün değil.

Sosyal adalet her şeyden önce eşitliği temin eder; eşit olmayı, eşitlik için mücadele etmeyi ve o eşitlik bilincine ulaşmayı temin eder. Eğer eşitsizlik konusunda karnemiz zayıfsa bizim söylem olarak, adaletten, eşitlikten, sosyal adaletten söz etmemizin pek bir karşılığı olmaz. Ben izninizle, bu eşitlikle ilgili bir hikâyeyle sözlerimi sürdürmek istiyorum.

Memleketlerden birine bir seyyah ilk defa yolculuk yapmış. Yolculuk yaptığı memlekette merakını gidermek için oranın belli yerlerini gezmek istemiş. Gezerken, bir anda topluluğun bir tarafa doğru koştuğunu görünce, merakla, bir olayın meydana geldiğini tahmin ederek o da o tarafa doğru koşmaya başlamış. Olay mahalline varınca bakmış ki insanlar bir halka şeklinde bir adamın etrafında toplanmışlar ve o şahıs da toprak içerisinde âdeta kendisini yerden yere vurarak haykırıyor ve inlemeler içerisinde, büyük sancılar içerisinde feryat ediyor. Kendisi için ilk olduğundan, orada seyreden, izleyen zevata biraz da sitem ederek "Burada bir adam ölüyor, göz göre göre bakınız bir can kaybediyoruz. Siz burada âdeta bir film izler gibi şu anda bu zatı izliyorsunuz." şeklinde itirazı oluyor. "Ne yapalım?" diyorlar. "Bizim bu zatı alıp hemen hastaneye götürmemiz gerekiyor." Orada tecrübeli bir şahıs diyor ki: "Herhâlde sen bu memleketin yabancısısın, sana bu olayın iç yüzünü anlatayım. Bu gördüğün zat çok fazla yediği için, kendi zenginliğinin, kendi refahının kıymetini bilmeyen, bağışlayın, varlık içerisinde şımarmış biri olduğu için yemesine dikkat etmemiş ve bu şekilde sancılarla kendisini âdeta tedavi ediyor." Şaşırmış tabii, orayı terk ederek başka bir diyara, ülkenin diyelim ki varoşlarının olduğu bölgeye gitmiş. Aynı manzarayı orada da görünce "Herhâlde burada da karnı tok, refah içerisinde şımarmış bir insan manzarasıyla karşılaşacağım." diyerek artık heyecanlı bir şekilde değil de o da oradaki izleyiciler gibi normal bir şekilde o manzarayı izlemeye gitmiş ama garip bir manzarayla karşılaşmış. Bakmış ki orada da aynı şekilde toprak üzerinde kendisini yerden yere vuran bir zat var ama açlıktan, susuzluktan âdeta bir deri bir kemik kalmış. Hayret ediyor, yanındakine dönüp soruyor, diyor ki: "Ya, kusura bakmayın, bu adam da mı fazla yiyerek acaba rahatsız oldu da bu şekilde burada o rahatsızlığını ifade ediyor bu davranışlarıyla." "Hayır." diyorlar. "Senin o gördüğün memleketin âdeti ile bizim memleketimizin âdeti arasında bu fark var. Bizim burada da açlıktan dolayı kıvranan insanlar var. Şu anda gördüğün şahıs midesine bir şey inmediği için toprak üzerinde âdeta haykırıyor, bağırıyor, feryat ediyor." Oradan ayrılırken diyor ki: "Sosyal adalet denilen şey demek ki bu adamın yediği o fazla olanı bu hiç yemeyen şahsa eğer adil bir el alıp o şekilde o tevziyi yaparsa her iki şahıs da bu hastalığından şifa bulur. Bir tanesi fazla yediği için, bir diğeri de hiç yemediği için bu şekilde adaletsizlikler başını alıp götürür."

Değerli arkadaşlar, çok kıymetli vekiller; şu anda bizim söylem itibarıyla İslami söylemleri kullanırken gerçekten de çok yüce söylemlerle sözlerimiz çok rahat bir şekilde dile geliyor ama esas olan dinin sosyal hayattaki yansımasıdır. Bakınız Kur'an-ı Kerim'de Maun Suresi diye Peygamber Efendimiz'in veya peygamberliğin ikinci yılında inmiş bir sure var, çok kısa bir sure. Vaktiniz olursa onu mealen lütfen, mutlaka -tekraren okuyanlarımız var ama- onu mealen bir okuyalım. Göreceğiz ki insanın kulluğu, insanın ibadeti, insanın inancı, insanın dindarlığının ölçüsü toplumdaki o şefkate, o merhamete, o adalete bağlıdır. Eğer toplumda halkla ilgili o tür sorumluluklar yerine getirilmemişse bizim söylemlerimizin sadece -sizleri tenzih ederek söylüyorum, kendi şahsıma, nefsime bunu söylüyorum- bir gösteriden, bir gösterişten, bir söylemden ibaret olduğunu söylemektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle, hak merkezli, bütün problemlerimizin çözülmesi noktasında emeklilerimizin de haklarının bu Meclis tarafından yeniden ele alınarak tanzim edilmesi ve onları memnun edecek bir seviyede tutularak düzenlenmesi hususunu teklif ediyor; hepinizi saygıyla selamlıyor, Allah'a emanet ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)