Konu: | İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 86 |
Tarih: | 05.05.2016 |
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi adına 170 sayılı Kanun Tasarısı'nın 10'uncu maddesi üzerine söz aldım. Herkesi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, işsizlik sorununa çözüm getirmesi beklenen iktidar, tam tersi bir şekilde işçinin hak ve hukukunu hiçe sayan bir tasarı sunmaktadır. Bu tasarıyla birlikte, AKP'nin devlet anlayışının emeği ve alın terini neoliberal politikalarla birlikte, sermayeye kurban edişinin bir örneğini daha görmekteyiz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı dünkü açıklamasında yurt dışındaki talebelerin bu büroları kullanarak cep harçlığı çıkardığından bahsetti ve kendisiyle çelişkiye düştü. Bizde ise işsizliğe çözüm olarak gördüğü yani talebe ek geliriyle bu ülkede insanların aile geçindirmesini aynı kefeye koymuştur. Yurt dışında durum: Almanya'da kiralık işçi statüsünde çalışanlar emsal çalışanlara göre yüzde 30, Kanada'da yüzde 40 daha az ücret almaktalar;. sendikalaşma oranları yok denilecek kadar azdır. Fransa'da kiralık işçilerin sendikalaşma oranı yüzde 1'in altında, İtalya'da yüzde 1,7; Hollanda'da yüzde 7; Lüksemburg'da yüzde 5'tir. Özel istihdam bürolarıyla işsizliğin azalacağı yönünde bir algı da yaratılmaya çalışılmaktadır. 2004 ile 2014 yılları arası Avrupa Birliği işsizlik verilerine bakıldığı zaman hiçbir ilerleme olmadığı gözlemlenmiştir. 2004 yılında Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 9,3 olan işsizlik oranı 2014 yılında yüzde 10,2'ye yükselmiş, Amerika'da yüzde 5,5'ten yüzde 6,2'ye, İngiltere'de ise yüzde 4,7'den yüzde 6,2'ye yükselmiştir.
Yurt dışı örneklerine bakıldığı zaman, kiralık işçi sektöründe ciddi bir tekelleşme vardır. Dünyada 260 bine yakın özel istihdam bürosu olmasına karşın piyasanın yüzde 45'i aralarında Adecco, Randstad, Manpower'ın olduğu 10 büyük şirketin elindedir.
Özel istihdam bürolarının temel işlevi, kolay iş gücü imkânı sağlama ve iş hukukunun işçiyi koruma ilkesini zayıflatarak, bunun yerine, işi ve işletmeyi korumayı esas almayı sağlamaktır. Bu uygulama, işçi ve emekçilerin yıllarca süren mücadeleyle elde ettikleri kazanımlarının ellerinden alınması anlamındadır. Bir emekçinin en önemli haklarından biri, örgütlenme ve grev hakkıdır. Fakat Hükûmet, işçinin elinden, başta sendika ve grev hakkı olmak üzere, kıdem tazminatı, toplu iş sözleşmesi hakkı, iş güvenliği, yıllık izin, tazminat ve birçok hakkı da sermayenin çıkarları doğrultusunda gasbetmektedir. Hâlihazırda işleyen taşeron sistemiyle de birçok işçi güvencesiz, esnek, kötü ve sağlıksız koşullarda çalıştırılmaktadır. Herhangi bir iş güvencesi olmadan ve her an işten çıkarılma korkusuyla yaşayan emekçilere yönelik patronların elleri bu kadar güçlüyken şimdi, bu uygulamayla, var olan kısıtlı hakları da ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. "Dayıbaşı", "çavuş", "işçi simsarları" olarak bilinen ve yıllardır özellikle maden ve tarım işçilerini sömüren sistem bu tasarıyla yasal bir hâle getirilmektedir.
İşçi, hak ve hukuk açısından çalıştığı iş yerine tamamen yabancılaştırılacaktır. Sermaye sahibinin her ne koşulda olursa olsun korunmaya çalışılması, tüm sorumluluk ve yükümlülüklerden arındırılması için her türlü mekanizma işçi aleyhine devreye sokulacaktır. On dört yılda 17 bin işçinin ve son dört ayda 586 emekçinin iş cinayetine kurban gittiği Türkiye'de, hâlâ patronların güçlendirilmesi iktidarın işçiye ve emekçiye verdiği değeri de yansıtmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bizler Halkların Demokratik Partisi olarak her zaman emeğin yanında, işçinin ve emekçinin alın terini kapitalist yaklaşımlarla sermayeye kurban etmeye çalışanlara da karşı olmaya devam edeceğiz.
Son söz olarak, allayıp pullayıp kamuoyuna kabul ettirmeye çalıştığınız bu düzenlemenin özünün yoksulun ekmeğiyle oynamak olduğunu belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)