Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 85 |
Tarih: | 04.05.2016 |
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, "1937-1938 yıllarında gerçekleştirilen Dersim'de yaşananlarla yüzleşilmesi ve tüm boyutlarıyla araştırılması" başlıklı araştırma komisyonu kurulması önergesi konusunda grubum adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, mensubu bulunduğum ak bir davayı temsil eden partimin insanı yaratılmışların en şereflisi olarak bilen, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." felsefesini ilke edinen bir hassasiyete yoğunlaşmış, Türkiye'de insan hakları, fikir, düşünce ve girişim hürriyetleri konusunda ilkleri gerçekleştirerek özgürlüklerin önünü açmış bir siyasi hareket olduğunu vurgulamak, yüce heyetiniz önünde tarihe not düşerek hatırlatmak isterim. Siyasetinin temeli insana sevgi ve saygı olan, yaratılanı Yaradan'dan ötürü hoş gören bir siyasi davanın mensubu olarak birlik, beraberlik ve kardeşlik ülküsünden bugüne kadar taviz vermediğimizi, vermeyeceğimizi de bir kez daha kaydetmek isterim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Meclis araştırma komisyonu kurulması yönündeki önergede dikte edilmeye çalışılan ve önergenin sahiplerince asla üzerinde hassasiyet ve samimiyet gösterilmeyen dört başlık var: Toplumsal barış, geçmişle yüzleşme, yaşanan hakikatler ve geleceğin inşası için bir araştırma komisyonu kurulması isteniyor. Öncelikle bu dört gerekçe üzerinde durmak isterim. Milletimizin birliğine, vatanımızın bütünlüğüne, devletimizin dirliğine göz diken; kıblesi, vatanı, bayrağı bir olan yüce milletimizi bölmeye ve parçalamaya çalışan; sevgiden değil nefretten, öfkeden, acıdan, kandan beslenen; yaşatmak değil, sadece öldürmek için faaliyet gösteren terör örgütünün kanlı eylemleri karşısında sükûtu tercih edenlerin, yandaşça tavır sergileyenlerin toplumsal barıştan söz etmeleri ne kadar doğru ve ne kadar samimidir? Asırlarca ölümüne kardeş olanlar arasına nifak tohumu ekmek, haset ve kin yolu döşemek isteyenlerle aynı safta yer alanların barıştan, hele toplumsal barıştan bahsetmeleri tarihe kaydedilecek bir paradoks örneğidir. Ülkemizin aziz parçası güneydoğuyu bir kan haritası hâline çevirmek yolunda tarihin kaydettiği en vahşi planları kuranların, kardeşliğimizle hesaplaşmaya kalkışanların, camilerimizden okullarımıza asgari ve azami müştereklerimizi ifade eden her adreste terör estirenlerle paydaş olmayı yeğleyenlerin ve bugünü, bugün sahnelenen bölücü hain senaryoları görmeyenlerin geçmişle yüzleşme gerekçeleri ne kadar doğrudur?
Bu noktada bir not düşmek istiyorum, değerli arkadaşlarım. Doğrudur, Dersim'de yaşananlar dramatik bir hâldir. Bu resimler millî hafızamızda yer etmiştir. Bunu siyaset zemininde en net, en mütebâriz bir biçimde ak dava, AK PARTİ dillendirmiştir. Bizim her neviden duruşumuzda olduğu gibi geçmişe ait yaşananlar mevzusundaki tarzımız da nettir, bellidir.
Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız, partimizin her düzeyden yöneticileri yeri geldikçe hâli özetleyen, izah eden açıklamalar yaptılar, yapıyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın tespiti üzereyiz. Dersim yakın tarihimizin en acı, en trajik olaylarından biridir. Beslendiğimiz kaynaklar, birçok kesimin bigâne kaldığı, korkup ürktüğü zamanlarda bize Dersim hakikatlerini aktarmıştı zaten. Biz de hakşinas tavırda, tarzda berdevam hâldeyiz.
Değerli milletvekilleri, bu notu düştükten sonra güne gelelim ve asıl yüzleşmemiz gereken bir gerçeği ortaya koyalım. Sahici bir yüzleşme. Sıcaklığı henüz muhafaza edilen bir yüzleşme. Aktörleri isim isim belli, tarih ise çok yakın 13 Mart 2016, yer Ankara'nın Kızılay Meydanı. Yine bir canlı bomba saldırısı gerçekleştiriliyor ve 36 vatandaşımız hayatını kaybediyor -bigünah insanlar- 125 vatandaşımız ise yaralanıyordu. Evlilik hazırlığındaki nişanlılardan kâğıt toplayıcısına, günün yorgunluğuyla gözlerini uykuya kapamış işçiye kadar masum insanlar hayatlarını kaybettiler.
O saldırıyı gerçekleştiren terörist Seher Çağla Demir'in terör örgütü PKK'nın üstüne kan sıçramasın diye taktığı yapay kollarından biri olan TAK üstlendi bu saldırıyı. PKK ve HDP eylemin kendileriyle ilişkisi olmadığını söylüyordu.
Şimdi bu bilgileri kenara not edelim ve bugüne gelelim. Sizi bir yazıya götürmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Yazı malum bir şahsa ait, hepimizin tanıdığı bir şahsa, Nurettin Demirtaş imzalı. Hani her konuşmasını Kandil'de beslenip büyütülen sözde barış güvercinlerini uçurarak süsleyen HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş var ya, onun Kandil'deki ağabeyi.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Bu ne biçim konuşma ya!
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - Yolcu otobüsüne yanaşıp tamamen sivil insanları hedef alan ve 36 masum vatandaşımızı katleden, 135 vatandaşımızın yaralanmasına neden olan PKK'nın canlı bombası Seher Çağla Demir'in o eylemine övgüler düzen bir yazı bu. Bu sivil katliamlarını yücelten, terörü öven yazı PKK'nın Avrupa'daki yayınlarından birisi olan "Yeni Özgür Politika" isimli gazetede yayınlandı. Bakın neler diyor o yazıda Demirtaş: "İlk eylemin ardından Ankara girilmez bir kaleye çevrildiği hâlde engellenemedi, başardı. Bu yüzden beyinlerinden vurulmuşa döndüler. İnsanlığın en vicdanlı devrimcisi olarak anılmayı hak eden Zınar Raperin'i soykırımı beyninden vuran Doğa takip etti." Zınar Raperin'den kastı daha önceki Ankara saldırısını gerçekleştiren Abdulbaki Sönmez galiba.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Bizimle ne alakası var?
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - Alakası var, dinliyorsunuz.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) - Cenaze törenlerine gidiyorsunuz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Zorlama bir kurgu yapmayın.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Gündemimizle ilgili konuşsanız... Konuşacak bir sözünüz olmadığı için...
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - "Seher Çağla Demir bir intihar eylemcisi değil bir özgürlük ve yaşam tutkunudur ve eylemiyle ölümü değil yaşamı yarattığı görülebilir. Doğa, asla bir ölüm ya da intihar eylemcisi olarak tanımlanamaz. Doğa fedailiği Zilan fedailiğidir, hiçbir bahaneyle asla lekelenemez olan nilüfer çiçeğidir. Bu amaç uğrundaki adanmışlık karşısında en azından saygılı olmayı bilmek gerekir. Doğa, tüm insanlığın yüz akı ve onurudur; sevilecek insan, sevilecek kadın, sevilecek yoldaştır. Doğa gibi yaşamak ve Doğa gibi ölümün üstüne gitmek en soylu davranıştır. Şimdi, tereddütlerin değil faşizm karşısında tarih yazacak direniş ruhunu ve tutumunu sergilemenin zamanıdır, şimdi Doğa zamanıdır." Ve bu iblis tehdit ediyor. "Ya durdurun bu kanlı, bu vahşi, bu insanlığın yüz karası soykırım saldırılarınızı ya da kürdistan gençliğinin tümden 'Doğa'laşmasına şaşmayın."
ZİYA PİR (Diyarbakır) - Ya, size fezleke gelir!
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - Ölü sevicilik, bunun adı ölü sevicilik. Silah, tehdit, katliam övgüsü, terör kutsaması, ne ararsanız var. Ağızlarından "barış" ve "halkların kardeşliği" gibi ekran koruyucuları kaldırıldığında, akan kanlı sözler bunlar işte değerli arkadaşlarım.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Hâlâ bir kelime "Dersim" demedin ama. Dersim üzerine konuşur musunuz?
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - Hangisine inanalım şimdi biz? Ağabeyinin mi yoksa kardeşin sözlerine mi?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüzleşme saygıdeğer bir insani erdem, önemli bir kavram ve eğer dürüstseniz, yüzleşme çağrınızda samimiyseniz son derece kıymetli bir çağrıdır yüzleşme çağrısı. AK PARTİ iktidarı olarak biz yüzleşmenin bu kıymetini bildiğimiz için, Dersim dâhil tarihin tozlu raflarında bırakılmış tüm garabetlerle yüzleştik, sorunların yüzleşmesini sağladık. Madem HDP yüzleşme istiyor, öyleyse topu taca atıp 1938'lere gitmeden günümüze gelmeli ve yukarıda içimizi acıtarak alıntıladığım satırlarla yüzleşmelidir ve lafı eğip bükmeden yanıtlamalıdır.
Sual şu: HDP, Genel Başkanlarının ağabeyinin Kandil'de arkasına yaslanıp Ankara'da onlarca vatandaşımızı öldüren teröristlere methiyeler düzülmesine ne diyor? Bir yandan "halkların kardeşliği" gibi süslü laflar ederken, diğer yandan canlı bombalara övgüler yağdıranlara söyleyecek bir sözleri var mı? Ankara'yı, İstanbul'u, Bursa'yı ve daha yurdun birçok yerini kana bulayan canlı bombalar sayısız insanımızın hayatını karartırken bu insanlık katillerini yere göğe sığdırmayan ağabeyler için ne diyor HDP? Öyle kısık sesle geçiştirmeler değil, yüksek sesle itirazlar duymak istiyoruz ama biliyoruz ki o itirazlar gelmeyecek. Birileri bu çatı altında barış güvercini rolünü oynarken ağabeyleri bu insanlık dışı eylemlere alkış tutacak.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP'nin "Tavşana kaç, tazıya tut." politikası artık fazlasıyla sırıtmaktadır ve bugünle dürüstçe hesaplaşamayan, yüzleşemeyen bir yapının dünü gündeme taşıması samimi ve dürüstçe değildir.
Hepinizi en kalbî saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)