Konu: | Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 82 |
Tarih: | 27.04.2016 |
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın 3'üncü maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Açıkçası, bu, yasama yılı içerisinde kurduğumuz kaçıncı kurum, artık sayısını da bilmiyoruz. Yine açıkçası, bu kurduğumuz kurumların Meclis bünyesinde gerçekten ne anlama geldiğini biliyor muyuz, bunun üzerinde gerçekten yoğunlaştık mı, ondan da emin değilim. Ancak bu kanunla ilgili olarak, neresinden tutarsak yine elimizde kalan bir kurum.
"Böyle bir kuruma ihtiyacımız var mı?"dan başlayıp devam etmek gerekiyor ya da şöyle demek gerekiyor: Kolluğu gözetlemek için illa böyle bir kurumun kurulmasına şu anda gerek var mı? Çünkü baktığınız zaman, zaten kolluk bütün ihlallerini sosyal medya üzerinden paylaşıyor. Yine kolluk bütün yaptığı hak ihlallerini bir klip şekline getirip bunu yayınlayabiliyor, bunlarla ilgili gerekli soruşturmaların açılması, gerekli denetimin yapılması için illa böyle bir kuruma ihtiyacımız var mı? Hayır. Şöyle diyelim: Hacı Birlik o panzerin arkasından sürüklendiği zaman ve kolluk kendi eliyle çekim yapıp yayınladığı zaman böyle bir kuruma ihtiyacımız var mıydı bunun denetlenmesi için? Hayır. Zaten mevcut durumda, kolluk, yaptığı bütün hukuka aykırılıkları, bütün işkenceleri tek tek kendi eliyle belgeleyip çok matah bir şeymiş gibi sosyal medya üzerinden sürekli yayın hâlinde. Bence bu kuruma gerek yok, biraz sosyal medya üzerinden takip yaparsak gerekli gözlemi yapmış oluruz.
Bu kanun içerisinde kurulan kuruma bakıyoruz yine. Bir bakanımız demişti: "Oğlan bizim, kız bizim." Tekrar bunu söyleyeyim: Yine oğlan sizin, kız sizin yani İçişleri Bakanlığının bünyesinde esasında bu hukuksuzluklardan sorumlu olan kurumun yine kendisinin bu kolluk kuvvetlerini denetleyeceğine ya da gözleyeceğine eğer bizi inandırmaya çalışıyorsanız ya da bu şekilde bizim bunu kabul edeceğimizi zannediyorsanız açıkçası yanılıyorsunuz. Çünkü bu yapılan bütün hukuka aykırı uygulamalardan, bütün işkencelerden, bu kolluğun amacını aşan orantısız güç kullanmalarından zaten bir tarafıyla İçişleri Bakanlığı da kendisi de sorumlu olarak kabul edilmelidir. Çünkü zaten denetleme ve uygun zamanda gerekli soruşturmaları atmakla şu anda yükümlüdür. Böyle bir kurumu kurarak bu yükümlülüğün üstüne bir şey katmayacağız. Ne yapacağız? Avrupa Birliğine vize muafiyeti için bir kurum daha eklemiş olacağız. Üç gün sonra vize muafiyeti olmadığı zaman tekrar geleceğiz, bu sefer "Bu kurumu kaldıralım." üzerinden yine biz bir tartışma yürüteceğiz, siz el kaldırıp kurumun kaldırılması için sadece oy kullanacaksınız. Çünkü bu kurumun içeriğiyle ilgili olarak açıkçası ben buradaki milletvekili arkadaşların çoğunun bir bilgisi ve donanımı olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca bu kurulan kurumlarla ilgili olarak ne bir STK'yla görüşme ne de herhangi diğer sivil toplum örgütleri ya da uzman kişilerle görüşülme gibi bir şeyin de söz konusu olmadığını biliyoruz.
Bizim bu ülkede kurumsallaşmayla ilgili bir sorunumuz yok, her taraftan kurumlar akıyor zaten. Bizim, toplumsallaşma sorunumuz var; bizim, demokratikleşme sorunumuz var; bizim, özgürleşme sorunumuz var; bizim, hakkı, hukuku savunma sorunumuz var; bu kurumlara bir kurum daha eklersek bunları aşamayacağız; bizim, hak ve özgürlükler konusunda zihniyet sorunumuz var, zihniyet sorunumuz. Eğer böyle ırkçı, faşist bir video çekilip sosyal medyada paylaşılıyorsa ve buna göz yumuluyorsa işte asıl buradan başlayıp bu uygulamaların önüne nasıl geçmemiz gerektiğini buradan konuşmamız gerekiyor. Bırakalım bu kurumları. Eğer gerçekten Avrupa Birliğinin bizi kabul etmesini istiyorsak bu hukuksuzlukları, bu haksızlıkları bir tarafa bırakıp halkla beraber gerçek, doğru düzgün bir ülkenin nasıl ilerleyeceği üzerinde konuşup tartışalım.
Ben tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)