GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:82
Tarih:27.04.2016

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Esasında usulen bir aleyhe söz alma durumu var. Ben bu önerinin lehinde söz almış bulunuyorum aslında.

BAŞKAN - İkazımızı başta yapmıştık ama bir kez daha yapayım.

Buyurun, devam edin.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Öncelikle şöyle başlamak gerekir galiba: Maalesef, özellikle on üç yıllık AKP iktidarının ilk gününden bugüne ekolojik sistemi tamamen yok sayan, tamamen doğaya düşman bir politikanın uygulandığını görüyoruz. Bu politikalar neticesinde maalesef ki en ufak bir su birikintisinde bile baraj yapan, şu anda "duble yollar" adı altında bütün ormanlık alanları harap eden, "üçüncü köprü" adı altında yine birçok ormanlık alanı harap eden birçok projenin AKP iktidarı sürecinde yürürlüğe konulduğunu görüyoruz. Dediğim gibi, her tarafa savaş açan AKP iktidarı bir de doğaya savaş açtı, onu da görüyoruz. Doğayı tamamen talan eden, ekolojik bilinçten tamamen yoksun birçok politikayla maalesef ki karşı karşıyayız. Bunun neticesinde de -az önce sayın milletvekilinin de belirttiği gibi- sadece bir kısım kişilere rant sağlamak, onları zengin etmek pahasına bütün bu ekolojik dengeyi altüst eden, kendi geleceğimizi, üzerinde yaşadığımız dünyayı yok edebilecek projelerin altına imza atmak bence bir daha düşünülmesi gereken bir durumdur. Onun için, dediğimiz gibi, işte, bu önerinin bu açıdan lehinde konuşuyoruz, bugün Aydın'da bir jeotermal tesisin çevreye ve doğaya verdiği zararlar üzerinden ama bir bütün olarak, aslında, Türkiye'de uygulanan bu ekolojik ve doğa düşmanı politikaların üzerinden konuşacağım ben.

Biliyorsunuz ki az önce de belirttiğim gibi, en ufak bir su birikintisinde baraj yapmayı düstur edinen AKP, bir de sadece elli yıllık bir geleceği olan baraj için bugün Batman'ın Hasankeyf ilçesinde on dört bin yıllık bir tarihi sular altında bırakmanın projesinin de altına imza atmış bulunuyor.

Buraya gelirken Mecliste bir tünel var, hepiniz geçmişsinizdir. O tünelin duvarında bir sürü yeşil alan, bir sürü tarihî eser bulunuyor. Ancak, bence, özellikle iktidar sıralarındaki milletvekilleri ve AKP iktidarı her geçtiğinde artık o resimlerin üzerine bir çarpı atmak zorunda kalacak ya da onları sildirip yerine koydukları barajların resmini oraya koymaları daha uygun olacak. Çünkü, oradaki resimlerdeki birçok yer bir süre sonra olmayacak, ya sular altında kalmış olacak ya tamamen tahrip edilmiş olacak. Her defasında biz burada belirtiyoruz, dediğimiz gibi, Hasankeyf'in bu kadar önemli olmasının bir nedeni on dört bin yıllık bir tarihe ev sahipliği yapıyor olması. Bugün "Hasankeyf'i taşıyoruz." deyip minyatür, gerçekten ucube bir Hasankeyf projesi sunuluyor. Ancak, hiçbiri şu anki mevcut Hasankeyf gibi olmayacak. Oradaki ekolojik denge tamamen altüst olacağı için, oradaki habitatların da tamamen yok olacağını hepimiz biliyoruz. Orada birçok hayvan türünün, birçok bitki türünün yok olacağı aşikârken sadece elli yıllık bir projeyle kalkıp bu kadar büyük bir tarihi yok etmenin mantığını gerçekten anlamış değiliz.

Ama şöyle, bir taraftan da esasında anlıyoruz, her defasında bu jeotermal projeler, HES'ler, hepsinin en son vardığı yer, belli şirketler ve o şirketlerin kiminle nasıl bağlantı içerisinde olduğu da bazen zorlama da olsa, üstü örtülmeye çalışılsa da bazı gazetelerde hepimiz okuyor ve görüyoruz. Sırf birilerini zengin etmek adına, dediğim gibi, üzerinde yaşadığımız bu dünyayı bu hâle getirmemize gerek yok. Çünkü bunların sonucunda, biliyorsunuz ki şu anda kanser oranının en yüksek olduğu ülkelerden biri Türkiye. Bunun nedeni ise, bir: Özellikle bu HES'ler, jeotermal tesisler ve kömür ocakları. Yani bugün Cerattepe'de bile halkın yoğun baskısı ve yoğun direnişi sonucunda belki bir geri adım atılmış olabilir ama bu projenin devamı için yine bir çaba sarf edileceğini biliyoruz. Ancak, kömür ocaklarından bütün dünya vazgeçti bugün. Artık dünyanın hiçbir ülkesinde kömür ocakları kullanılmıyor; bu, enerji kaynağı olarak kullanılmıyor. Çünkü kömür ocaklarının sonucunda, atmosfere zehirli gazlar bırakılması sonucunda hem doğa tahrip edilmiş oluyor hem doğadaki birçok bitki ve bitki örtüsü ve hayvan yok edilmiş oluyor hem de esasında, kendi vücudumuza giren zehri kendi ellerimizle üretmiş oluyoruz.

Çernobil faciasının yarattıklarının sonuçlarını bugün hâlâ biz görüyorken bugün kendi ellerimizle bu hastalıkları yaratmamız, kendi vücudumuza, kendi dünyamıza bu kadar büyük zarar vermemizin hiçbir anlamının olmadığını düşünüyorum.

Şunu net olarak söylemek gerekiyor: Bu jeotermal tesislerin, kömür ocaklarının, HES'lerin, bunların karşısında bir bütün olarak durmamız gerekiyor. Onun için diyoruz biz lehine oy kullanacağız ve buradaki bütün milletvekillerinin de, bütün kamuoyunun önünde, esasında bunların karşısında durması gerekiyor. Çünkü, bizler milletin iradesini taşıyıp onların iradesiyle burada olduğumuzu söylüyorsak da hiçbir şekilde halka, orada yaşayan halka, mesela Aydın halkına, mesela Batman'ın Hasankeyf halkına, mesela Cerattepe halkına "Siz burada bu projeyi istiyor musunuz?" diye sorulmuyor. Onlara sorulmuyor ama haklarını, hukuklarını şu anda teslim ettikleri sizlere soruluyor. Onun için, onlara sorulmayan yerlerde -sizlerin ya da bizlerin bir bütün olarak- onların iradesini de gözardı etmeyerek, onların talepleri ve onların çıkarlarını da göz önünde bulundurarak adım atmamız gerekiyor. Ancak, bizler eğer sadece burada birilerine rant sağlamak amacıyla, birilerini zengin etmek pahasına, tamamen kapitalist, tamamen büyük sermayedarları besleyecek şekilde hareket etme yoluna gidersek, dediğiniz gibi, sürekli o söylediğiniz millet iradesi karşımızda Cerattepe gibi duracaktır, karşımızda Gezi gibi duracaktır, üç gün sonra Hasankeyf gibi duracaktır. Bugün Hasankeyf'te zorla boşaltılma kararı alınmasına rağmen Hasankeyf halkı kendi yaşadığı evleri terk etmiyor çünkü Hasankeyf'te yapılan Ilısu Barajı konusunda hiçbir şekilde Hasankeyf halkının bu yöndeki görüşleri alınmadı, onlara sorulmadı. Merkeziyetçi bir anlayışla tamamen tepeden inme bu projeleri uygulamaktan, dayatmaktan vazgeçelim. Buyurun gidelim, Hasankeyf halkına soralım: Ilısu Barajı'nın onlara ne gibi bir faydası var? Faydası olacak mı ya da bize ne gibi bir faydası ve bize verdiği nasıl zararlar var? Bunlar üzerinde gelin, halka da soralım, onlardan görüş ve öneriler alalım. Tek başımıza, her şeye kudretliymişiz gibi buradan bir sürü projenin altına imza atıp bütün halkın sağlığını tehdit edecek, bütün bir tarihi yok edecek, dediğim gibi, ileride belki torunlarımızın bile sağlığı üzerinde etkili olabilecek bu projeleri sonuçları üzerinden araştırma önergesi yapıp geri adım atılması için adımlar atalım. Dediğim gibi, üç gün sonra Çernobil'dekilerin aynısını biz Türkiye'de yaşamaya başlayacağız.

Avrupa'da sadece hayvanların geçişi için bile yollar yapılırken bizler binlerce hayvanın ölümüne neden olacak projelerin altına hiç vicdanımız sızlamadan imza atıyoruz bu ülkede. Bunları da düşünüp, bunları da göz önünde bulundurup bence bu merkezî kararlardan da geri adım attıracak belki bir emsal olması niteliğinde, özelde başta Aydın olmak üzere Türkiye'deki bütün bu projelerle ilgili olarak en kısa zamanda geniş bir araştırma yapılarak ve halka da sorularak, sadece ben her şeye kadirim anlayışını da bir tarafa bırakıp halka da sorarak bu yönde adımlar atmamız gerektiğini düşünüyorum. Özellikle, dediğim gibi, Aydın'daki jeotermal tesislerin de toplum, iklim, dünya ve bizim kendi bedenimiz üzerindeki etkilerinin de araştırılması için bu komisyonun kurulmasının elzem olduğunu düşünüyorum; kurulmaması döneminde, aynen arkadaşımızın dediği gibi, iki gün sonra halk bizden bunun hesabını soracaktır ve bunu reddeden olarak ilk sorumlular da, eğer reddederseniz, iktidar sıraları olarak sizler olacaksınız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)