GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Suçluların İadesine İlişkin Avrupa Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:80
Tarih:25.04.2016

HDP GRUBU ADINA KADRİ YILDIRIM (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bugünlerde en çok konuşulan kavramların başında "çocuk", "suç", "suçluyu iade", "hak", "hukuk" gibi terimler gelmektedir. Ben de çocuklara verilen "Savaş" ve "Barış" isimleriyle ilgili Hazreti Peygamber'in tavrı hakkında bir iki anekdot arz etmek istiyorum. Bilindiği gibi İslam'ın türemiş olduğu "silm" kökü "barış" anlamına geliyor. Bu bağlamda Bakara Suresi'nin 208'inci ayetinde şöyle deniliyor: Bismillahirrahmanirrahim...

(Hatip tarafından Bakara Suresi'nin okunması)

KADRİ YILDIRIM (Devamla) - Yani, "Ey iman edenler, hepiniz topyekûn barış içerisinde yerinizi alınız."

Bu bağlamda, Hazreti Peygamber -ki kendisi Kur'an-ı Kerim'in en büyük açıklayıcısıdır- aileleri tarafından kendilerine "Savaş" ismi verilen çocukların bu ismini "barış" anlamına gelen "silm"le değiştirmiştir. Kütüb-ü Sitte'nin yazarlarından biri olan Ebu Davut "Sünen" adlı eserinde belirttiğine göre, Hazreti Peygamber, adı "Harp" olan bir çocuğunun adını "silm" yani "Barış" ismiyle değiştirilmiştir.

Yine, İmam Malik'in bir rivayetine göre, Hazreti Peygamber bir gün devesini sağdırmak için -tek başına bunu yapamadığından dolayı- yolda geçecek olan birini beklerken çok geçmeden oradan geçen bir Müslüman sahabeyi çağırıyor ve devesinin sağılması için kendisine yardımcı olmasını talep ediyor. Söz konusu şahıs tam da elini devenin memesine atmak üzereyken Hazreti Peygamber "..."(x) yani "Senin adın nedir?" diyor. Kendisi de "..." (x) yani "Benim adım 'savaş' manasında Harp'tir." deyince Hazreti Peygamber derhâl devenin memesini bırakmayı emrediyor ve "Git, uğurlar olsun." diyor. Bir süre sonra biri daha geliyor ancak ona da "Devemin sağılması için bana yardım et." demeden önce "..."(x) yani "Senin adın nedir?" diye soruyor. Kendisi "..." (x) "Benim adım Yaiştir." diyor. "Yaiş" Arapça bir kelimedir, Arapçadaki eş anlamlısı "Yahya"dır, Türkçedeki karşılığı "Yaşar"dır. Dolasıyla, burada bizim dikkatimizi çeken husus, Hazreti Peygamber çocuklara verilen "Harp" yani "Savaş" ismine tahammül etmediği gibi, adı "Harp" olan yani "Savaş" olan birine devesini sağdırmayı da, dolayısıyla bu konuda kendisinden yardım almayı da uygun görmemiştir. Bunun yerine, adı "Yaiş" yani "Yaşar" olan, yani yaşamayı tercih eden bir felsefeyle ismi "Yaşar" olan, "Yaiş" olana da devesini sağdırmıştır.

Bundan anlaşılıyor ki çocuklara aileleri tarafından isim konulurken bile İslam ahlakına göre, İslam felsefesine göre ve anlayışına göre hem "Savaş" ismi verilmemelidir hem de "Savaş" ismini çağrıştıracak olan başka birtakım isimler de verilmemelidir. Bunlar yerine bizatihi "silm" yani "Barış" ismi tercih edilmeli veya barışı çağrıştıracak olan başka isimler aileler tarafından çocuklara verilmelidir.

Bu, aslında görünürde küçük bir detay gibi gözüküyor ancak İslam'da çocuğun, ebeveyn veya aile üzerindeki haklarından bir tanesinin de ona uygun bir isim verilmesi gerektiğini eğer düşünecek olursak, bunun hiç de dikkate alınmayacak bir detay olmadığı çok açık ve net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayıdır ki biz her zaman gerek lokal olarak bulunduğumuz birimde, ülkede, bölgede gerekse genel manada yaşamakta olduğumuz cihanda, dünyada, evrende mümkün olduğu kadar savaşı dışlayacak olan, savaşı bizden uzak tutacak olan; buna mukabil, barışı her zaman çağrıştıracak olan ve her zaman barışa yaklaşılmasına vesile olacak olan isimleri çocuklarımız için tercih etmeliyiz. Dolayısıyla, "silm" dediğimiz "barış" kökeninden türeyen İslam, kendi türemiş olduğu bu "barış" köküyle de yetinmemiş, çocuklara verilecek olan isimlerin de yine "Barış" olmasını tavsiye etmiş, hatta emretmiş ve Hazreti Peygamber de bu tavsiyeyi aynen uygulamıştır, yerine getirmiştir.

Buna mukabil, bakın, tam manasıyla savaş ve barışı bir tarafa bırakacak olursanız, sertlik ifade eden özel isimleri, yumuşaklık ifade eden özel isimlerle yine değiştirmiştir. Örneğin, bir sahabe, ailesi tarafından kendisine verilen "Saab", -Arapçada "saab", Türkçede "çetin", "zor", "sert" manasına geliyor- yani "zor", "çetin" kelimesini, "sert" kelimesini, "haşin" kelimesini neyle değiştirmiştir? "Sehlün" ismiyle. "Sehl" demek, "kolay", "yumuşak" ve "basit" demektir. O hâlde, çocuklara verilecek olan isimlerin de mutlaka ama mutlaka bir topluma hâkim kılınmak istenen anlayış doğrultusunda verilmelidir şeklinde, bu, algılanmalıdır.

Bugün, gerek dünyada gerek ülkemizde gerekse bölgemizde en çok muhtaç olduğumuz kavramlardan bir tanesi de "barış"tır; "barış"la birlikte "kardeşlik"tir; "kardeşlik"le birlikte anılması gereken "eşitlik"tir.

Bütün bunların bir gün hem dünyaya hem ülkemize hem bölgemize hâkim olması dileğiyle sözlerime son vermeden evvel bu dileklerle, hem sorumluluk mevkisinde olan Hükûmetin hem sorumluluk mevkisinde olan HDP'nin hem sorumluluk mevkisinde olan CHP ve MHP'nin bu konuda mutlaka ama mutlaka bir şeyler yapmaları gerektiğine inanıyoruz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Yapıyoruz biz Hocam.

KADRİ YILDIRIM (Devamla) - Ha, yapılacak olan şey nedir? Yapılacak olan şey, ismine bile tahammül edilmeyen bu savaşın mutlaka ama mutlaka bir şekilde gündemimizden, ülkemizin gündeminden, bölgemizin gündeminden çıkarılması ve bunun yerine, İslam'ın da arzuladığı, insaniyetin de gerektirdiği ve bütün evrensel değerlere saygılı olan her kesimin de arzuladığı barış, yani "silm" yani sulhun ikame edilmesi için çalışmaktır. Bu konuda kimin üzerine ne düşüyorsa yapmalıdır; yapmadığı takdirde hem bu dünyada toplum ve halk nezdinde gerekli sorumluluğun altında ezilecektir hem de öbür dünyada bunun ezikliğini yaşayacak, bunun manevi sorumluluğu altından kalkamayacak bir duruma gelecektir.

Bu bağlamda ülkemize, dünyaya ve bölgemize savaş yerine barış yani harp yerine "silm"in hâkim olması dileğiyle yüce Meclisi ve halkımızı tekrar saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)