GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:78
Tarih:22.04.2016

NURİ OKUTAN (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 278 sıra sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı'nın 29'uncu maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle herkesi tekrar saygıyla hürmetle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının 29'uncu maddesinde "yabancı devlette infazın sonuçları" düzenlenmektedir. Bugün görüşülmekte olan bu tasarıdaki madde içeriklerinin birçoğu esasen ülkemizin kabul ettiği uluslararası anlaşmalarda mevcuttur.

Tasarıyla dağınık mevzuatın toparlanması, anlaşmalara uygun olarak bu alandaki usul ve esasların belirlenmesi elbette önemlidir. Hiçbir ülke suçlular için bir sığınma ve saklanma yeri olmamalıdır. Ülkemizin birliğine ve bütünlüğüne karşı en ağır suçları işleyenler, yıllar yılı sözde ileri demokrasi ülkelerinden himaye görmektedir. Başka devletlerin yardımı, desteği ve himayesi olmadan Türkiye'yi kana bulayan terör örgütlerinin hayatta kalması mümkün değildir. Dolayısıyla, hâl böyleyken ülkemizde faaliyet gösteren örgütlere mali desteği kimler, nasıl sağlamaktadır? Örgütlere silah yardımını kimler, nasıl yapmaktadır? Bu silahlar hangi yolları izleyerek örgütlere ulaşmaktadır? Örgütlerin kuruluşları dâhil stratejisi, taktik ve politikalarının oluşmasına kimler, nasıl destek vermektedir?

Terör örgütlerine silah, mühimmat, finans ve militan desteği sağlayan ülkelerle yapılacak iş birliğinden ülkemize bir hayır gelmesi mümkün müdür, değil midir?

Yıllar yılı terör belasıyla tek başına mücadele eden Türkiye, uluslararası alanda sürekli yalnız bırakılmıştır. Oysa terör bütün insanlığın ortak sorunudur ve dolayısıyla terörle mücadele de bütün ülkelerin iş birliğiyle yapılmalıdır.

Paris'teki patlamaları ve terör eylemini elbette şiddetle kınıyoruz ama Paris'te bombalar patladığında bütün dünya bir araya geliyorsa ve bombalar Ankara'da patladığında Türk milleti olarak yalnız kalıyorsak burada bir sorun var demektir. Ankara'nın ve İstanbul'un göbeğinde bombalar patladığında uluslararası kamuoyunu harekete geçirmesi gereken elbette Hükûmettir ama Avrupalı dostlarımızın vicdanları hiç mi sızlamamaktadır? Onların gönlü rahat mıdır? Onların canı can da bizimki patlıcan mıdır? Uluslararası iş birliğini önemseyelim, gerekli düzenlemeleri de yapalım, burada sorun yok ama düzenlemeleri işletmediğimiz müddetçe, üzülerek belirtmeliyim ki pek de fazla bir şey değişmeyeceği kanaatindeyim.

Terör, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı başta olmak üzere suçla mücadelede uluslararası iş birliği konusunda mağdur ülkelere yardım edelim ama biz de yardım alalım. Bu yardımları alacak adımları cesaret ve kararlılık içinde atalım ve takipçisi olalım.

Şimdi, bu düzenleme, terör örgütü mensuplarının, bulundukları ülkelerden ülkemize iadesi konusunda bir iyileştirme getiriyor mu, ona bakalım. Türkiye'yi dolandıran, rüşvet ve yolsuzluk yapıp yurt dışına çıkanlardan hesap sorulabilecek mi, ona bakalım.

Değerli milletvekilleri, tasarıya Milliyetçi Hareket Partisi olarak muhalefet gerekçelerimizden biri de hangi hususların yargı yetkisine gireceği veya girmeyeceğinin belirsiz olmasıdır. Bu konuyla birlikte, kanunla düzenlenmesi gereken birçok konunun 35'inci madde gereğince çıkarılacak yönetmeliklere bırakılmasını yürütmenin yasama alanına müdahalesi olarak değerlendirmek mümkündür. Oysa, yönetmelik ve alt mevzuatla düzenlenmesi gereken hususlar, teknik konular ve uygulamaya ilişkin ayrıntılardır. Uluslararası hukuku ilgilendiren konularda yapılacak düzenlemelerde millî çıkarlarımız mutlaka korunmalı ancak hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı ilkesine zarar verecek uygulamalardan da mutlaka kaçınılmalıdır. Bilindiği üzere, kuvvetler ayrılığı ilkesi, yasama, yürütme ve yargının birbirini denetlemesini ve birbirini dengelemesini öngörmektedir. Hukukun üstünlüğü ilkesinin hâkim kılınması hukuk devleti olmanın temel şartıdır.

Bu duygularla şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına yüce heyetinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)