GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:78
Tarih:22.04.2016

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adaletin olmadığı, hukukun tamamen rafa kaldırıldığı bir ortamda maalesef adaletle ilgili burada fazladan mesai yapıyoruz ve korkarım ki yapılan teknik düzenlemelerle boşa kürek harcıyoruz. Adaletin mutlaka tesis edilmesi gerekir çünkü adalet herkes için vazgeçilmez bir gerekliliktir. Yani, en çok da sizin ihtiyacınız olacak. Özellikle, cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk iddiaları, son dönemde yaşanan savaş sürecinde insanlığa karşı işlenen suçlar, antidemokratik uygulamalar, bütün bunlar bir gün grup olarak sizi adalete çok ihtiyaç duyacağınız bir dönemle karşı karşıya getirecek.

Bakın, aylardır bu kürsüden basın özgürlüğünden bahsediyordum. Biz her basın özgürlüğünden bahsettiğimizde yandaş medya, havuz medyası Türkiye'de basının ne kadar özgür olduğundan bahsediyordu ama sadece son beş altı ay içerisinde o yandaş medyadan kaç tane gazetecinin nasıl kovulduğunu hep beraber izledik. En son örneğini geçen günlerde gördük. Yani, bir gazeteci çıkıp sadece fikrini ifade etti diye "AKP'yi artık Davutoğlu taşıyamıyor." dediği için çalıştığı gazeteden kovuldu, TRT'deki hesaplarıyla ilgili soruşturma açıldı. Nedir? Sadece bir cümle kullanmış: "Bence AKP'yi bundan sonra Davutoğlu taşıyamıyor." demiş, ortada farklı bir şey yok. Şimdi, bu TRT hesaplarında bir usulsüzlük varsa, kaç yıldır TRT'de çalışıyor, bilmiyorum, o süreden itibaren hiçbir işlem yok ama birdenbire böyle kuyuya bir taş attığında önce gazetesinden kovuluyor, sonra da TRT'deki hesaplarıyla ilgili inceleme başlatılıyor. Şimdi, siz, Davutoğlu ve saray arasındaki, Hükûmet ile saray arasındaki çelişkiyi zaten saklayacak bir durumda değilsiniz ki. Niye boşu boşuna gazetecilerle uğraşıyorsunuz? Aylardır, biz, burada söylüyoruz.

Tek tek konu başlıkları söyleyeyim size:

Mesela çözüm süreci. Sayın Başbakan çıkıp "Mayıs 2013 koşullarına geri dönülürse tekrar süreçle ilgili bazı şeyleri konuşabiliriz." dedi. Yirmi dört saat geçmeden, görev alanına girmemesine rağmen, Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp "Ne süreci? Ne çözümü?" dedi. "Biz, sonuna kadar savaşacağız, zerresini bitirinceye kadar da böyle, şöyle yapacağız." dedi. Yani, ben, özellikle bu Cizre'deki vahşet bodrumları sürecinde Sayın Davutoğlu'nun ve onunla birlikte en azından bizimle muhatap olan bakanların vahşet bodrumlarındaki katliamlar yaşanmasın diye ortaya koyduğu çabaya tanıklık ettim ama saray-Ergenekon ittifakını, ortaklığını aşamadılar. Böylesi bir gerçeklik var.

Cerattepe olayı: Cerattepe'deki o direniş bütün ülkede duyarlılık yaratınca, Başbakan Yeşil Artvinliler Derneğini çağırıp, uzlaşma mesajları verdi "Hukuki süreç bitinceye kadar çalışmalar yapılmayacak." dedi ama hemen ertesi günde Cumhurbaşkanı çıkıp "Bunlar yavru Gezicilerdir." dedi ve daha onun cümlesi tamamlanmadan iş makineleri tekrar Cerattepe'ye dalmaya başlattılar.

Akademisyenlerle ilgili Başbakan "Ben, tutuklu yargılanmalarını doğru bulmuyorum." dedi. Yine, yirmi dört saat geçti mi bilmiyorum ama çıkıp "Ne demek tutuklu yargılanmalarını uygun bulmuyor birileri? Tabii ki yargılanacaklar, suç işlemişler." dedi.

Can Dündar, Erdem Gül'le ilgili hakeza. Hatta, Can Dündar, Erdem Gül olayında Anayasa Mahkemesinin kararını tanımadı.

Burada, bu şekilde sayısız örnekler var ama sanırım, sizin söylemediğiniz ya da söylenmesini istemediğiniz şeyleri Avrupa Parlamentosu Başkanı Schultz söyledi. Ne dedi? "Bizim AB-Türkiye ilişkilerinde muhatabımız Erdoğan değil, Türkiye Cumhuriyeti devletidir, onun da başındaki Hükûmeti biz muhatap alırız." dedi.

Şimdi, Başbakanlık tabii ki bu doğru tespit üzerine herhangi bir açıklama yapmadığı için de yandaş medyada kıyamet koptu. Yani AKP içerisindeki yarılmayı, çatlamayı saklayacak durumda değilsiniz.

RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Siz kendinize bakın kendinize.

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) - Sen kendine bak.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - AKP'nin kurucusu kadrosu olarak bu sıralarda oturan birkaç kişiyi tanıyoruz ama bakın, Sayın Bülent Arınç, Abdullah Gül, Hüseyin Çelik, Dengir Mir Mehmet Fırat, Sadullah Ergin, Nihat Ergün, yani bütün bu kurucu kadrolar da eğer bugün bu sıralarda değilse bu kavgayı saklamanıza, bunun üzerine giden, bununla ilgili görüş belirten gazetecilerin üzerine gitmenize gerek yok.

RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Çok sıradan bir acizlik ifadesi.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - En büyük şansınız CHP gibi bir muhalefet var. Aktif, yumruğunu masaya vuran bir ana muhalefet partisi olsaydı bugün bir fiskeyle gidecek durumdaydınız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)