| Konu: | Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 22.04.2016 |
AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bir iade gerçekleşti biliyorsunuz. Asil Nadir, daha önce bir iflas ve cezaevinden kaçma olayı dolayısıyla İngiltere'de mahkûmiyeti devam ediyordu, Türkiye'ye iade edildi ve galiba, basına yansıyan bilgilere göre, tahliye edildi. İngiltere, basına yansıdığı kadarıyla, mağdurların yani şirketin iflasından kaynaklı mağdurların ödemesi yapılması şartıyla bıraktığına dair... İngiliz basınına böyle bilgiler yansıyor ama Türkiye kamuoyuna henüz yansıyan bu konuda bir somut bilgi yok.
Şimdi, adli iş birliğini konuşuyoruz. Eğer kanun yaparken kanunun ruhunda yani hukuk felsefenizde özne insansa insan merkezli, insan hakları merkezli düşünürsünüz ama eğer soğuk savaş döneminden kalma bir mantıkla devlet algısı üzerine hukuku oturtuyorsanız başka türlü davranırsınız.
Bu tasarıda da görünen o ki, 23'üncü maddenin işte hemen (b) bendinde görülüyor, "mütekabiliyet" konulmuş. Şimdi, soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hem devretme hem devralma durumunda mütekabiliyeti nasıl uygulayacaksınız yani mütekabiliyet mantığıyla baktığınızda şüpheli hakları ne olacak? Bir sürü farklı davalar üzerinden bu çelişkiyi tartışmak, konuşmak mümkün. Mesela Türkiye'de çocuk istismarına maruz kalan, Rusya'dan getirilmiş, Antalya'da turizm bölgelerinde kullanılan -ben şimdi telaffuz etmek istemiyorum ama- çok sayıda çocuk olduğu, çocuk haklarıyla ilgili çalışan ECPAT'ın raporlarında geçiyor. Şimdi, bunlarla ilgili mütekabiliyeti nasıl uygulayacaksınız? Ya da Türkiye'deki mülteci çocuklarla ilgili, Suriyeli çocuklarla ilgili nasıl uygulayacaksınız bu mütekabiliyeti?
Dolayısıyla, bir kere yasanın temel mantığında, ruhunda artık bu mütekabiliyeti devletler arası ilişkide, evet, anlaşılır bir tarafı var egemenlik açısından ama şüpheli hakları, insan hakları söz konusu olduğunda özne insan olmaktan çıkar. Ama mesela dünyada başka mütekabiliyet tartışmaları yapılıyor şu anda. İnsan hakları alanında mütekabiliyetten vazgeçiliyor, vazgeçilmesi gerektiği savunuluyor. Ekonomi politikalarında mütekabiliyetten bahsediliyor. Mesela bugün Osmangazi -büyük bir- işte, dünyanın en uzun köprülerinden birisi olarak açıldı. Ücret tarifesi bildiğimiz kadarıyla dolar üzerinden ilan edildi, 25 dolar bir geçiş. Şimdi, 25 dolar artı KDV. Amerika'yla niye mesela dolar kullanımı konusunda mütekabiliyet ekseni üzerinden hareket etmiyoruz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ya, ne yaparsan yap eleştirilecek bir şeyler buluyorsunuz.
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Neden? Ekonomi politikalarında dünya mütekabiliyeti tartışıyor. Resmî rakam bu, 25 dolar artı KDV, gidiş geliş olduğunda 35 dolar artı KDV. Resmî açıklama bu Ulaştırma Bakanlığının. Artı bu rakamların değişebileceğine dair de açıklama yapılıyor devamında. Şimdi, dünyadaki trendleri takip etmez, insan hakları alanında mütekabiliyeti esas alan bir yaklaşımla devam ederseniz, tabii, tablo farklılaşır.
Ama bugün başka bir gelişme de basına yansıdı. Mesela bu konuda mütekabiliyeti nasıl uygulayacaksınız? 10 Ekim saldırısında ismi geçen şahıslarla ilgili, emniyet görevlileriyle ilgili müfettiş raporları hazırlanıyor ve valilikten soruşturma isteniyor. Valilik müfettiş raporlarının üzerinden daha dört gün geçmeden emniyet birimleriyle ilgili soruşturma yapılmasına onay vermiyor, reddediyor soruşturma yapılmasını. Şimdi bunlar, bu kişiler, bu soruşturma aşamasındaki kişiler, IŞİD üyeleri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil de Suriye vatandaşı olsaydı bu mütekabiliyeti nasıl uygulayacaktık biz Suriye'yle?
Dolayısıyla, yani bu yasa teknik açıdan da birçok açıdan da kabul edilmeyecek nitelikler taşıyor. Ama buna rağmen tabii ki buradaki çoğunlukla, muhtemelen jet hızıyla bu yasalar geçecek, tamamlanacak çünkü artık insan hakları perspektifi, insan hakları yaklaşımı ne yazık ki yasalar hazırlanırken çok önemsenmiyor, bir rutin mekanizma olarak burada sadece prosedür tamamlanıyor.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)