| Konu: | Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 22.04.2016 |
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, saygıdeğer vatandaşlar; bugün, Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı'nı görüşüyoruz. Uluslararası iş birlikleri, diplomatik, ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkiler dünyaya entegrasyonun olmazsa olmazıdır. Uluslararası entegrasyon neden önemlidir? Çünkü yasa dışı ticaretin olabildiğince kısıtlanması için imkân sağlar. Uluslararası yaptırımların ivedilikle hayata geçebilmesi için uygun mekanizmaların kurulmasını mümkün kılar. Kara para ve kaynağı belirsiz para akışının engellenmesini sağlayan iş birliklerin oluşmasını kolaylaştırır. Bizim gibi vergi mekanizması adil olmayan, hakkaniyetli bir vergi mevzuatını kasten veya bilmeyerek hayata geçirmeyen ülkelerde hükûmete yakın bazı iş adamlarının kayıt dışı ekonomik çarkın yardımıyla zengin olduğu ülkelerde uluslararası entegrasyon bir kat daha önemlidir. Bazı ülkelerin vergi mevzuatı, bazı ilişkiler neticesinde bazı vergi imtiyazlarının oluşmasını mümkün kılabilir ancak gelişmiş ülkelerin kara parayla mücadele sistemi kendileriyle ticaret yapacak ülkeleri sıkı bir denetime almaktadır. Ülkemizi âdeta başıboş bir Orta Doğu ülkesinden ayıran yegâne konu, bizim hukuk ve ekonomi meselelerinde yüzümüzü daha cumhuriyetin kuruluşundan itibaren Batı'ya dönmüş olmamızdandır. Son yıllarda ülkemizi Orta Doğu'ya döndürmeye çalışan Hükûmeti bu vesileyle tekrar uyarmak istiyorum.
Mali suçlarda ülke olarak ya beyaz tarafta olursunuz ya da siyah tarafta olursunuz. Bunun aksi durumlarda AKP Hükûmeti gibi gri alanda kalmak isterseniz ülkemizi uluslararası yaptırımlardan kurtulmak isteyen yasa dışı ticaret ilişkilerinin ortasında bırakırsınız. Nitekim, iki arsızın ülkemizde dağıttığı rüşvetler ve yürüttükleri kirli ilişkilerin neticesini yabancı mahkemelerden öğrenmek için bekleyen bir ülkeye dönüşmüş durumdayız maalesef.
Filmlerde bir sahne vardır, suçlu tüm gücüyle ülkesini terk etmeye çalışarak sınıra doğru yolculuk eder. Ulaşmaya çalıştığı ülke, politikacıların rüşvet yediği ve bu nedenle kolay kolay suçlu iade etmeyen bir ülkedir. Bu olaylar filmlerde izlense de gerçeklerden hiç de uzak değildir. Kanunsuz işler yapanların uluslararası entegrasyondan uzak duran bu ülkeleri tercih ettiğini hepimiz biliyoruz.
Ülkemizde zengin ve sözde etkili bir iş adamı olarak tanınan kişilerin başka ülkelerde uluslararası mali suçlardan yargılanıyor olması başlı başına bir utanç kaynağı olmakla birlikte, yine ülkemizin makûs talihinin bir parçası olarak bizleri üzmektedir. Ülkemizde siyasetçilere 8,5 milyar dolar rüşvet dağıttığını ifade eden ve idamla yargılanan bir mahkûmun haberini hepimiz okuduk. Bu kişinin ABD'de tutuklu yargılanan ortağını hepimiz biliyoruz. Üstelik havuz medyasının bu kişiyi Türk milletinin karşısına çıkarıp aklama operasyonu yürütmesi de daha dün gibi maalesef aklımızda.
Eğer AKP Hükûmeti gelişmiş ülkelerle iş birliği yapmak istiyorsa şu iki kavramı her adımda hatırlamak zorundadır; birincisi hukuk, ikincisi şeffaflık. Ben bir vatandaş olarak uluslararası suç örgütlerinin rüşvet yardımıyla yasa dışı değerli maden ve para ticareti yürüttükleri bir ülkede yaşamak istemiyorum. Benim ülkem tertemiz ve tam bağımsız olmalıdır. Türk milletini yönetmek isteyenlerin de uluslararası kirli mekanizmalara çark olmaması en büyük arzumdur. Kalkınan ve üreten bir ekonomi ancak lekesiz bir ticari atmosferde mümkün olabilir. Adil bir vergi mevzuatı hiç şüphesizdir ki temiz bir ticari atmosferde olmazsa olmazdır. Ben bir vatandaş olarak hakka ve hakkaniyete dayanan bir vergi rejimini talep ediyorum. Böylece uluslararası adli iş birliği mekanizması daha işlevsel bir hâle gelecektir.
Beni dikkatle dinlediğiniz için hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)