GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:78
Tarih:22.04.2016

AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce bir hatip de ifade etti, 200 maddeyi 38 maddeye indirdiğinizde bunun yasa yapımı yöntemi açısından ileride doğuracağı krizler, sıkıntılar malum ama önemli değil, bugünü kurtaralım, sonra da o krizi yaşadığımızda yeniden onun çaresine bakarız; herhâlde böyle bakılıyor, böyle yaklaşılıyor. Ama bence bu işlerle ilgili toptan bir çözüm bulmamız lazım. Hani o meşhur ifade var ya "Padişaha kelle yetiştirmek." ya da "Paşaya kelle yetiştirmek." tam şu anda Meclisin çalışma yöntemi buna benziyor, Avrupa Birliğine kanun yetiştirmeye çalışıyoruz. Yani 5 Mayısa kadar ifade edilen sayıda kanunu geçirmek için bu Meclisin yirmi dört saat çalışması yetmez, kırk sekiz saat çalışması lazım, belki şu anki hesapla bu iş kurtulur. Ama başka bir formül var, bakın, şöyle yapmak mümkün olabilir: Bir geçici Anayasa maddesi, Avrupa Birliğinin bizden şimdiye kadar talep ettiği, serbest dolaşım için şimdiye kadar söyledikleri, ileride muhtemelen talep edeceklerini toptan bir açık çek biçiminde burada oylayalım, Anayasa'ya geçici madde ekleyerek bu sorunu kökten çözelim. Başka türlü yetişme ihtimali gözükmüyor. Tabii bu öneri biraz garip geldi size ama dokunulmazlıklarla ilgili İç Tüzük açık, Anayasa açık, bir geçici maddeyle dokunulmazlık sorunu çözmeye çalışan bir iktidarın, bir iktidar grubunun acaba bu Avrupa Birliğinin talepleriyle ilgili bizi niye bu kadar yoruyor olduğunu sorgulamamız, kendi kendimize en azından bunu yüksek sesle dile getirmemiz gerekmiyor mu?

Çok açık bir tabloyla karşı karşıyayız yani "Bir an önce bu maddeler geçsin ve bu maddeler dolayısıyla işte Avrupa Birliğiyle pazarlıkta elimiz güçlensin." Maddelerde, evet, son derece olumlu düzenlemeler de var yani burada mahkemenin karar vermesi, kişinin kendi talebinin dikkate alınması son derece iyi ama son onay Adalet Bakanlığına ait yani nihai mahkeme doğruyu göremeyebilir, kişinin talebi doğru olmayabilir, Adalet Bakanı doğruyu bilir ve son kararı o verecek.

Şimdi, yargının üzerinde idareye böyle bir inisiyatif verdiğiniz andan itibaren aslında her şey tartışmalı hâle gelir. Nasıl HSYK'nın pozisyonu uluslararası arenada kabul görmüyorsa, Bakanın başkanı olduğu bir heyetin yargının aynı zamanda idari amiri olması nasıl yargı bağımsızlığı açısından Türkiye'yi uluslararası arenada zor duruma sokuyorsa bugün geçirdiğimiz, geçirmeye çalıştığımız kanunda da aslında aynı yanlış tekraren gündeme getiriliyor.

Ama şimdi Adalet Bakanının ve Türkiye'deki yargının durumuyla ilgili, konumuyla ilgili şu saatlerde çok sıcak bir gelişme yaşanıyor, Çağlayan'da akademisyenler yargılanıyorlar. Bu akademisyenler söylediklerinden dolayı yargılanmıyor değerli milletvekilleri, söylemediklerinden dolayı yargılanıyorlar çünkü bugüne kadar grubunuzdan hiç kimse "Bu akademisyenlerin şu sözleri suç içeriyor, şu sözleri şiddet çağrısı yapıyor." demedi. "Niye şunları da eleştirmediniz?." diyorsunuz.

Şimdi, insanlar söylemediğinden dolayı bir ülkede yargılanabiliyorsa ve daha vahimi bu akademisyenler tutuklu yargılanırken onlarla ilgili "Kanlarıyla duş almak istiyorum." diyen şahıs hâlâ dışarıdaysa, tutuklu değilse o ülkede Adalet Bakanının pozisyonu, yargının pozisyonu elbette ki tartışma konusu olacaktır ama aslında o akademisyenler, değerli milletvekilleri, sadece kendilerini savunmuyorlar, o akademisyenler Türkiye'nin özgürlüğünü savunuyorlar, barışı savunuyorlar, akademiyi savunuyorlar, bu ülkede farklı düşünenin tutuklanıp tutuklanmayacağını, farklı düşünenin üniversiteden atılıp atılmayacağını, farklı düşünenin sözleşmesinin feshedilip edilmeyeceğini aslında test ederek bir yüzleşmeye bizi tabi tutuyorlar. Eğer oradan çıkan karara rağmen, Cumhurbaşkanı doğrudan doğruya akademisyenleri hedef alan, akademisyenlere yönelik nefret söylemini devam ettiren yaklaşımını hâlâ sürdürürse, bırakın artık yasama organının pozisyonunu yargının pozisyonunun da nasıl okunması gerektiğini galiba bütün dünya takdir edecektir.

Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)