| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 22.04.2016 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugünün en önemli tartışması "ef" klavye. Pardon, "ef" klavye denmez, "fe" klavye. Çünkü, yerli ve millî. Yerli ve millî olduğu için, arkadaşlar, buna uymak durumundayız.
Yerli ve millîlik konusunda bir önerim daha var. Bu, despotizm, faşizm, otoriterizm, Sayın Grup Başkan Vekilim, çok yerli ve millî değil, "firavunluk" demek lazım. Yerli ve millî olan bu. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, yasaklardan gelen, yasakların içinden gelen, parti kapatmalardan gelen bir heyetin yasaklara sarılmasını gerçekten böyle ibretle izliyorum. Aynı şekilde, yüzde 50 oyla gelen bir heyetin, muhalefetin ve muhalif olan herkesin konuşmasından korkmasını da gerçekten hayretle ve ibretle izliyorum.
Değerli milletvekilleri, 2016 yılında Türkiye'de gazetecilerin tutuklu olması, akademisyenlerin düşüncelerini ifade ettiklerinden dolayı hapiste olması, bunlar anlaşılır şeyler değil. Gazetelerin kapatılması, gazetelere el konulması, televizyonlara el konulması, düşünce ve ifade özgürlüğünün araçlarının yok edilmesi, ortadan kaldırılması, susturulması, bunlar anlaşılır şeyler değil.
HDP'nin vermiş olduğu önergede bir televizyondan, İMC televizyonundan söz ediliyor. Bir savcı çıkıyor, RTÜK'e, bir yere yazı yazıyor ve o yazıya -mahkeme yok, yargılanma yok, karar yok- istinaden bu televizyonun Türkiye'de yayın yapması ya da yayınını yayması engelleniyor. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil.
20 tutuklu gazeteci var, "Onlar tutuklu; gazeteci mi, değil mi diye tartışıyoruz." diyorsunuz, "Bunlar gazetecilik faaliyetlerinden dolayı değil, başka şeyden dolayı yargılanıyorlar." diyorsunuz; bunlar inandırıcı değil.
Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; düşünce ve ifade özgürlüğü yoksa bir ülkede hiçbir şey yoktur, hiçbir güzellik yoktur; şiir yoktur, sanat yoktur, mimari, din, ortak iyiyi keşfetmek, bulmak yoktur, mümkün değil böyle bir şey; AR-GE yapılamaz, bilim yapılamaz, hiçbir şey olmaz. Onun için, düşünce ve ifade özgürlüğü esastır. Düşünce ve ifade özgürlüğü yoksa demokrasiden söz edemezsiniz, hiçbir şeyden söz edemezsiniz, "İyi şeyler yapıyoruz." diyemezsiniz değerli arkadaşlar, siyaset yapamazsınız. O nedenle anayasalar, bizim Anayasa'mız ve dünyanın birçok demokratik ülkesinin anayasaları siyaset yapanlara, mecliste, milletvekillerine -dokunulmazlık konusunda- siyaset yapma konusunda, yasama konusunda mutlak dokunulmazlık getirmiştir. Şimdi, bu gelen anayasa teklifiyle, anayasa değişikliği teklifiyle aslında bu konuda da ciddi bir problem ve tartışma ortaya çıkarıyorsunuz durup dururken.
Değerli arkadaşlarım, maalesef ağzını açana "terör, terör yandaşı" damgası vuruluyor ve susturuluyor. Bu yeni bir şey değil bu ülkede. Geçmişte de -hani, "eski Türkiye" diyorsunuz ya- eski Türkiye'de de özgürlüklerle ilgili, demokrasiyle ilgili, haklarla ilgili gelen talepler sürekli olarak "Zor zamanlardan geçiyoruz, ülke tehdit altında; bölünme tehdidi var, irtica tehdidi var, şu var, bu var." diye engelleniyordu. Şimdi kızıyorsunuz "Sizin onlardan hiçbir farkınız yok." dediğimiz zaman. Aynı şeylerdi. Bu kürsüde milletvekilleri çıkardı, hak ve özgürlük taleplerinde bulunurlardı. Dönemin iktidar sahipleri de çıkarlardı "Evet, haklısınız, doğru, siyasi partiler kapatılmamalı, siyasi partilerin kapatıldığı bir ülkede demokrasi olmaz ama ne yapalım ki bölünme tehlikesi var, ne yapalım ki memleket zor günlerden geçiyor." diye engellenirdi. Siz de aynı şeyleri yapıyorsunuz maalesef. Oysaki bütün bu problemlerin altında, o zaman tehdit gibi gösterilen problemlerin altında, temelde düşünce ve ifade özgürlüğünün tam olarak var olmaması, demokrasinin eksik olması vardı. O gün böyle davranıldığı için, siz dâhil birçok insan bu ülkede bedel ödedi ve ödemeye devam ediyor. Bu bedel ödeme bazı yerlerde çok ağır oldu, canlar gitti, binlerce insan gitti, 40 bin insan öldü -çok kesin şeyler bilmiyoruz- 1984'te başlayan bu terör, bu çatışma sebebiyle 40 bin insan öldü ve temelde, bunların altında, esasen, düşünce ve ifade özgürlüğü eksikliği vardı, demokrasi eksikliği vardı.
Evet, gazeteciler, akademisyenler, düşüncesini ifade edenler tutuklanıyor -tutuklanıyor diyoruz, yargılanıyor ayrı bir şey, o da başka bir şey- tutuksuz bir şekilde yargılanıyor. Kaçamazlar, delilleri karartamazlar. Âdeta intikam alır gibi davranılıyor. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil, elbette bunları araştıralım. Niçin bunlar oluyor, bunların olmaması için ne tedbirler alıyoruz? Önergeyi HDP'nin vermesi, AKP'nin vermesi, CHP'nin vermesi, MHP'nin vermesi fark etmez ki. Bunları, gelin, burada tartışalım, söylenen şey budur.
Bakın, değerli arkadaşlarım, gerçekten yargıyla ilgili çok ciddi endişeler var. Sadece bu Balyoz, Ergenekon, askerî casusluk davasına bakın, beş sene evvel, on sene evvel verilen kararlara bakın. Bunlar nasıl karşılandı, iktidar partisi bunları nasıl değerlendirdi, iktidar yandaşı gazeteler, gazete köşe yazarları, televizyon yorumcuları bunlar için ne dediler? Gazetelerinizden birine bakın, o beş sene, altı sene ya da üç sene evvelki manşetine bakın: "18 kişi darbeden müebbet hapis aldı." Bugün de bakıyorsunuz: "Kumpas ortaya çıktı." Değerli arkadaşlarım, beş sene geçti, üç sene geçti aradan.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Peki, aslında ne oldu Sayın Bekaroğlu?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bakın, yargıyla ilgili çok ciddi bir problem var. Bu, tuzun koktuğu yerdir. Yargıyla ilgili bu kadar güvensizliğin bulunduğu bir ülkede hiçbir şey yapılamaz ve esasen düşünce ve ifade ve özgürlüğünden de söz edemeyiz. Bırakın yargıdaki problemleri, yargının verdiği kararları idare uygulamıyor değerli arkadaşlarım, istediği gibi uyguluyor.
Bakın, basınla ilgili bir davadan size söz edeyim, SEKA Balıkesir. SEKA Balıkesir bir basın patronuna veriliyor. İsmini anmıyorum burada. Mahkeme, yerel mahkeme, idare mahkemesi, ona itiraz eden bölge idare mahkemesi, Danıştay, her taraftan geçiyor ve iptal ediliyor bu. Ama her seferinde idare dolanarak dolanarak, başka kararlar vererek burayı, bu milletin yerini bu basın patronuna veriyor, veriyor değerli arkadaşlarım. Yani yargıda problem olduğu gibi, yargı kararlarını uygulama konusunda da problem var; geçmişte de böyleydi. "Yeni Türkiye" diyorsunuz, yok yeni Türkiye falan arkadaşlar. Siz eski Türkiye'nin bütün araçlarına sarıldınız. Siz eskiden mağdurdunuz, şimdi mağdur ediyorsunuz değerli arkadaşlarım, bunu görün. Ergenekon davası bunun en açık örneğidir.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Ergenekon'da ne oldu Sayın Bekaroğlu?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Hukuk devleti olmaktan giderek çıkıyoruz, hukuk devleti olmaktan. Hukuk devleti olmaktan giderek çıkıyoruz.
"Darbe" diyoruz, kızıyorsunuz. "Darbe var." diyoruz, kızıyorsunuz ama fiilen hukuksuzluk var, hukuk uygulanmıyor, hukukun dışına çıkılıyor, böyle bir yönetime doğru biz yuvarlanıyoruz değerli arkadaşlarım.
Size son bir şey söyleyeyim ve fazla uzatmayayım. Bakın, tüm dinler insanlar için. İyilik arayan herkesin ortak bir arayışı var: Özgürlük arayışıdır. Peygamber'imiz de, Peygamber Efendimiz de aslında özgürlük arayışı için gönderildi. O, insanlara şöyle bir din, şöyle bir yaşam tarzı dayatmak için filan gelmedi. İnsanlara din, yaşam tarzı, düşünce dayatanların yanlışlıklarını ortadan kaldırıp her şeyin ayan beyan olmasını, açık olmasını sağlamak için geldi, -dindar bir ekibiz ya- onun için geldi, kimseye din filan dayatmadı. Sonunda dedi ki: "Benim dinim bana, sizinki size." Ama ne dedi? "Fitne" dedi. "İnsanların düşünce özgürlüğü önündeki, ifade özgürlüğü önündeki engelleri kaldıralım. Gerçeğin, hakikatin örtülmesini ortadan kaldıralım." dedi ki insanlar kendi akıllarıyla gerçeği görebilsinler. İnsanın yeryüzüne gelişi imtihan değil mi değerli arkadaşlar?
Peki, size ne oluyor? Siz neden korkuyorsunuz, neden çekiniyorsunuz? Niye böyle bir taraftan büyük bir özgüven varken diğer taraftan bir korku? Nedir bu korku? Karaman'da bir olay oldu, faili yakalandı, yargılanacak filan. Siz niye bu kadar paniğe kapıldınız arkadaşlar? Sizinle ilgili değil ki, her tarafta olabilir.
HASAN TURAN (İstanbul) - Paniğe kapılmadık.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Her tarafta bu tip kişilik bozuklukları olabilir. Size ne oldu? Niye gazeteler... "Ha, ne iyi, sevindik ya, devrimci gelenekten geliyormuş bu adam." Arkadaşlar, yanlış, böyle bir şey yapmanız için hiçbir sebep yok ama eski alışkanlıklardan fark edemiyorsunuz ve Türkiye'yi, hepimizi bir karanlığa doğru yuvarlıyorsunuz.
HASAN TURAN (İstanbul) - Durduğun yere göre konuş!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Şimdi, yüzde 50 almak, yüzde 49 almak, bunlar önemli şeyler değil. Firavun yönetimler geçmişte de, günümüzde de yüzde 90'larla, 95'lerle seçilebilmişlerdi. Karne, önemli olan, seçildikten sonra özellikle sizin gibi düşünmeyenlere nasıl davranıyorsunuz?
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Karneyi millet veriyor, millet!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Sizin gibi düşünmeyenlerin düşüncelerini ifade etmelerini hoş karşılayabiliyor musunuz? Önemli olan budur.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)