GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Akademisyenler ve gazeteciler üzerindeki baskı iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:1
Birleşim:78
Tarih:22.04.2016

KADRİ YILDIRIM (Siirt) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bugün 22 Nisan Kürt Gazetecilik Günü. Zira, yüz on sekiz yıl önce bugün, Kürt gazetesinin ilk örneği olan ve adı "Kürdistan" olan, şu anda huzurunuzda sunmuş olduğum bir gazete çıkarılmıştır, yüz on sekiz yıl önce. Dolayısıyla, bugün aynı zamanda Kürt Gazeteciliği Günü'dür. Bunu size arz ettikten sonra öbür konuya da geçerek bu iki konuyu bütünleştirmeye çalışacağım.

Bilindiği gibi, aynı zamanda bugün, tutuklu ve tutuksuz yargılanan birtakım gazetecilerimizin de hesap vermek zorunda bırakıldığı bir gündür ve aynı zamanda "Biz bu suça ortak olmayacağız." diyerek bildiriye, malum bildiriye imza atan akademisyenlerimizden de 4 kişinin tutuklu olduğu bir gündeyiz. Hem gazetecilerimizin hem de akademisyenlerimizin şu anda duruşmalarının yapıldığı bir süreci yaşıyoruz.

Evet, biraz önce size gösterdiğim gazetenin çıktığı yüz on sekiz yıl önceki baskı şartları ile bugün uygulanmakta olan baskı şartları arasında değişen hiçbir şey yoktur. O zaman da gazete, Sultan Abdülhamit'in baskıları yüzünden 1898 yılından 1902 yılına kadar -biraz önce göstermiş olduğum gazete, Kürdistan gazetesi- üç ülke ve beş şehir değiştirmek zorunda kalmıştır. Bu baskılar darp, işkence, adamlarına el öptürme, suç uydurup yargıya gerekçe yapma gibi birtakım baskı unsurlarından oluşmaktadır. Abdülhamit dönemini, bu yönden ikiye ayırmak lazım: Biri normal, demokrat ve insancıl bir dönemi içeriyor; buna hiç kimsenin itirazı yok. Bir dönem de Saidi Kürdi'nin, Saidi Nursi'nin ifadesiyle "istibdat dönemi"dir ve onun sarayı yine Saidi Nursi'nin ifadesiyle "ümmül agavât" yani ancak ağaların oturacağı bir yer ve Sultan Abdülhamit'in kendisi de "ebûl agavât" yani ağaların babası. Bunu söyleyen ben değilim, Saidi Nursi'dir. Dolayısıyla, bu iki dönemi birbirinden ayırmak lazım. Onun için, birinci dönem, gerçekten ulu hakanlık dönemidir ama maalesef, ikinci dönemde bu normal dediğimiz koşulları sürdürememiştir.

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sonra ne demiş, sonra? Sonraki pişmanlıklarını anlat.

KADRİ YILDIRIM (Devamla) - Şimdi, birinci sayısında... Niye bu gazete o kadar yer değiştirmiş, yurt değiştirmiş? Baskılar yüzünden. Şöyle diyor gazetenin çıkarıcısı Mithat Bedirhan: "Kürdistan gazetesinin ülkeye girmesi onayınız dâhilinde -bunu Sultan Abdülhamit'e söylüyor- İçişleri Bakanlığı genelgesiyle yasaklanmıştır. Yasağın kaldırılmasını istirham ederim." Sonra, bakıyoruz, diyor ki: "Umulanın tersine, söz konusu yasak kaldırılmamış ve ellerinde gazete bulunanlar tutuklanmıştır. Benim de İstanbul'a gelmem istenmiş, gelmediğim takdirde yapay bir suçla Mısır'dan isteneceğim ve zorla getirileceğim bildirilmiştir. 5 kardeşimi katiller gibi tutuklayıp işkenceye tabi tuttuğunuzu Avrupa basınından öğrendim. Beni üzen şey, kardeşimin uğradığı bu felaket değil, adalet beklenen halifelik makamının işlediği bu kanunsuz uygulamanın bizi Avrupa'ya karşı rezil etmesidir; bu benim yüreğimi kanattı. Allah'a yemin ederim ki bu baskılar direncimi artırmaktan başka bir şeye hizmet etmez. Bir söz vardır, der ki: 'Aslana darbeler indikçe pençesi şiddetlenir.' O yüzden, halifelikten adalet beklenir, biz de bu adaletin yerine getirildiğini görünceye kadar ülkeye hiçbir zaman geri dönmeyeceğiz." şeklinde bir söylemde bulunmuş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, teşekkür ederim.

KADRİ YILDIRIM (Devamla) - Dolayısıyla, hangi ülkeye gidilir? Adaletin hâkim olduğu ülkeye. Böyle bir adaletin bütün ülkemize hâkim olması dileğiyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)