| Konu: | 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 72 |
| Tarih: | 13.04.2016 |
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 273 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın 17'nci maddesi üzerine partim adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa tasarısında "İşçilerin yıllık izinlerinin tarafların anlaşmasıyla bir bölümü on günden aşağı olmamak üzere bölümler hâlinde kullanılabilir." denilmektedir.
Bu çatı altında her gün birkaç tane araştırma önergesi -gerek iktidar gerek muhalefet partileri tarafından- görüşülüyor, uzun uzun konuşuluyor; çoğunluğun azınlığa tahakkümü sonucu halkın, işçinin, emekçinin, çalışanın lehine olan tüm öneriler maalesef reddedilmektedir. Hele işçiler aleyhine olan yasalar -ki bu da bu yasalardan biri- gelince iktidar, resmen sermayenin sesi oluyor, kraldan fazla kralcı kesilip işçinin lehine olan mevcut yasaları bile değiştirip tamamen sermayenin, patronların istediği yasaları çıkarmaktadır.
Ülkemizde çalışma hayatı binbir güçlükle doludur ve sabaha kadar konuşsak, tartışsak yine vaktimiz yetmez ama adı geçen bu yasa da izinlerle ilgili ve işsizliğin pik yaptığı bir dönemden geçiyoruz. En çok işsizliği yaşayan illerin başında da maalesef bölgem olan Adıyaman gelmektedir. İşsizlikten dolayı intiharların sıkça yaşandığı Adıyaman'dan bahsediyorum. Her gün onlarca kişi bu konuda bizleri aramakta, "İş olsun da ne olursa olsun, yeter ki çoluk çocuğumu geçindirecek bir gelirim olsun, ne iş olursa yaparım." demektedir. İş bulanlar -ki çoğu geçici işlerde- bırakın bu izinleri, on iki saat çalışmakta, tamamen güvencesiz, sendikasız, mevsimlik işlerde binlerce aile, köylü, işçi açlık sınırının altında varoşlarda yaşamaktadır. Yıllık izinden bahsediyoruz, adam işsizlikle pençeleşiyor. "İş bulduk da yıllık iznin lafı mı olur? İş olsun da çoluk çocuğumun karnını doyurayım da yıllık izin neymiş, tatil neymiş?" diyen binlerce hemşehrim var.
Sayın milletvekili arkadaşlarım, memleketimde işçinin sorunu olur da küçük işletme sahibinin sorunları olmaz mı? Çevre iller teşvik yasasından yararlanıyor ama bizden daha iyi durumda olan, refah ve kalkınma düzeyi bizden kat kat iyi olan iller 6'ncı bölgede iken Adıyaman 5'inci bölgededir. Örneğin, Teşvik yasasıyla Adıyaman'da yatırım yapmak isteyen -kimse yapmak istemiyor, komşu illere kaçıyor- bir işveren bir işçi için 400 TL SGK primi yatırırken 6'ncı bölgede olan Urfa'da 40 TL yatırmaktadır. Yani, 10 katı fazla bir ücret yatırmaktadır.
Biliyorsunuz, Hükûmet, Bakanlar Kurulunu pazartesi günü Urfa'da topladı. Ağırlıklı konu, Suriyeli mülteciler konusu idi. Hükûmet sözcüsü misafirperverliğimizi öve öve bitiremedi. Mülteci sorununu da başımıza bela eden saraydır, AKP iktidarıdır. Suriye politikası dış politikamızın iflası olduğunu gösteren en önemli parametredir ve dünya âlem bunu çok iyi bilmektedir.
GAP'ın güneydoğu için bir kurtuluş olduğunu düşünen -ki ben de böyle düşünmüştüm- Urfalı, Adıyamanlı hemşehrilerim hayal kırıklığı yaşamışlardır. Adıyaman'ın bir ilçesi Samsat, onlarca köy ve mezrasıyla birlikte baraj gölü dolayısıyla haritadan silinmiş, verimli arazileri sular altında kalmış ama 1 dönüm Adıyaman arazisi bile sulu tarıma geçememiştir. Adıyaman âdeta cezalandırılmıştır. Eğer Adıyaman ovası, Samsat ovası, Kâhta ovası, Besni ovası sulu tarıma geçmiş olsaydı Adıyaman için bugün işsiz şehri, ırgat şehri denilmeyecekti; değil Adıyaman'ı, değil Türkiye'yi, tüm Orta Doğu'yu besleyecek bir projeye sahip olacaktık; hem bölge halkı işsizlikten kurtulacak hem ülkemiz daha iyi bir kalkınma hamlesi gerçekleştirmiş olacaktı.
Görüşülmekte olan bu yasalar için benim naçizane önerim: Sosyal devlet görevini iyi yapmalı, işçi de işveren de küçük işveren de desteklenmeli. "Eşit işe eşit ücret" prensibine uyulmalı, çalışan da, çalıştıran da mutlu olmalı. Bunun yolu da barışçıl, özgür, demokratik bir Türkiye'den, demokratik bir cumhuriyetten geçmektedir. Ancak bunun olması için de sürmekte olan kirli savaşın derhâl son bulması, çözüm sürecine dönülmesiyle elde edilebilir. Kardeş kanının daha fazla dökülmemesi için Meclisi sağduyuya çağırıyorum. Herkesin mutlu olduğu bir iç barış sağlanmalı. Dış politikamız gözden geçirilmeli. "Yurtta sulh, cihanda sulh." ilkesiyle bu güzel ülke hepimize yeter diyorum.
Emekten yana bir iş kanunu öncelikle emekçilerin iradesini tanımalı, iznin bölünme şartı tarafların antlaşması değil, işçinin rızasına bağlanmalıdır. Zira toplu sözleşme hakkı olan işçi oranının yüzde 4,5 olduğu, işçi örgütlülüğünün çok düşük olduğu bir ülkede tarafların anlaşması şartı her zaman işveren iradesini öne çıkaracaktır. Yıllık izin işçiler için bir hak, işverenler için ise bir yükümlülüktür. Siz hak olanı yükümlünün insafına bıktığınızda açıkça hak sahibinin mağduriyetine yol açarsınız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)