GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:72
Tarih:13.04.2016

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, az önce, ekonomide oluşan bu tıkanıklığı, bu sirkülasyonu ifade etmeye çalıştım. Biraz da şimdi bu Kanal İstanbul Projesi fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl yapıldı yani buna iyi niyet mi dersiniz, kötü niyet mi dersiniz, öngörüsüzlük mü dersiniz; buna ilişkin düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şimdi, bir defa, rant nasıl oluşuyor? Bir yere bir yatırım fikri ortaya çıkıyor, diyelim ki işte Kanal İstanbul. Şuradan geçecek, buradan geçecek diye orada astronomik bir şekilde gayrimenkul fiyatlarında artış oluyor. Tabii bu gayrimenkulü birileri topluyor bu proje fikri ortaya çıkmadan önce veya bir yerde bir imar düzenlemesi konuşuluyor, buna ilişkin önce oralarda belli ellerde gayrimenkuller toplanıyor. Vatandaş bu parayı yemiş de olsa problem değil ama yönetime yakın kişiler bu paraları, bu gayrimenkulleri topluyorlar, ondan sonra da orada birtakım imar sözleri çıkıyor veya bireysel -en kötüsü de bu- imar düzenlemeleri. Geliyorsunuz, bir arsanız var, onun için müracaat ediyorsunuz, devlet, belediye sizden bir miktar pay alıyor -aslında çok fazla pay da alamıyor- ondan sonra orada emsalleri çok astronomik şekilde artırılarak mesela 10 tane daire yapılacak yer bir anda 100 tane daireye çevrilerek ekonomide ciddi bir rant oluşturuluyor. Şimdi, rantın temel şeyleri bu.

Kanal İstanbul Projesi fikri nasıl oluştu, biraz ona gelelim. Biliyorsunuz, bu proje "çılgın" diye takdim edildi, 2011 seçimleri öncesiydi. Tarihlere baktığımızda aslında Adalet ve Kalkınma Partisi beyannamesini 16 Nisan 2011'de açıklıyor. Beyannameyi hatırlayın, o dönemdeki seçim beyannamesini; 2023 projeleri vardı, 2023'e kadar uzanan bir beyanname şeklinde açıklanmıştı fakat beyannamenin içerisinde bu "çılgın proje" diye adlandırılan proje yoktu. Beyanname nasıl çalışıldı? Beyanname... Aslında olmaması gereken bir şey, hiçbir siyasi parti, hükûmet de dahi olsa kamu kuruluşlarını kendi seçim beyannamesi çalışmalarında çalıştıramaz. Yani bütün kamu kuruluşlarında bu çalışmalar yapıldı ama sonrasında her konuda kamu kuruluşlarını çalıştıran Hükûmet çılgın projeyi beyannameye de koymadı. Bakın, bu kadar önemli projeyse bunun rakamlarının, hesaplarının kitaplarının beyannameye konulması gerekirdi. 16 Nisanda beyannameyi açıklıyor, çılgın proje yok; 27 Nisanda çılgın proje açıklanıyor. Yani, ya burada kötü bir niyet var ya da burada ciddi bir öngörüsüzlük var. Yani, böyle el yordamıyla, hiçbir çalışma olmadan, milyar dolarlık işleri, milyar dolarlık proje fikirlerini dahi ortaya atamazsınız.

Bakın, bugün biz burada ne yapıyoruz? Daha ortada hiçbir şeyi olmayan bir proje fikriyle ilgili olarak kanuni düzenleme yapıyoruz. Aslında yapmamız gereken şey nedir, yapılması gereken şey? Önce bu projenin fizibilitelerinin yapılması lazımdı yani birçok boyutuyla; konunun ekonomi boyutu var, konunun finansman boyutu var, konunun şehircilik boyutu var, konunun çevre boyutu var, konunun dış politika boyutu var, konunun uluslararası hukuk boyutu var. Buralarda ciddi endişeler var. Bilim adamları kendilerini yırtıyorlar burada oluşabilecek problemlerle ilgili olarak. Şimdi, Hükûmet önce bunları çalışıp, toplumun önüne bunları koyup ondan sonra "Gelin arkadaş, -madem bu proje çılgın bir proje, bu proje büyük bir proje- bunu bu şekilde toplum tartışsın." demek yerine, ortada hiçbir şey olmadan, tamamen rant oluşturmaya yönelik olarak bir proje fikri var ortada. Yani, burada, tabii ki ne kadar gayret edersek edelim, ne kadar iyi niyetli olursak olalım, burada iyi bir niyetten söz etme imkânı maalesef yok; burada kötü bir niyetin olduğu, burada ilişkinin duygusal olduğu, para kazanmaya yönelik, bu ülkenin kaynaklarının sömürülmesine yönelik bir durum olduğu çok açık bir şekilde ortada. Diğer türlü olmuş olsaydı, az önce söylediğim gibi bunların fizibiliteleri yapılırdı, bu konular konuşulurdu.

Bakın, öngörüsüzlüğün küçücük bir örneğini vereyim kafalarınızda kalsın diye. Şimdi, bu proje fikri ortaya atıldığında böyle spesifik bazı şeyler söylendi, denildi ki: "Buradan çıkacak toprak havalimanında kullanılacak, üçüncü havalimanında kullanılacak." Şimdi, böyle, projeyi hani biraz sevimli hâle getirmek için, iki projeye entegre olduğunu göstermek için. Şimdi bu işin olmayacağı ortaya çıktı. Yani, böyle milyar dolarlık, koskocaman işleri, ülkenin geleceğini ipotek altına sokacak işleri böyle el yordamıyla yapmak istiyoruz. Burada eğer iyi bir niyet olsaydı arkadaşlar, şunu çok samimiyetle ifade ediyorum -bakın, bugün rant vergisi diyoruz, bütün siyasi partiler rant vergisini söylemeye başladı- rant vergisini önce çıkarırsınız, burada oluşacak, yönetime yakın bir avuç insanın kazandığı o parayı vergilendirecek bir vergi altyapısını oluşturursunuz, proje fikrini ondan sonra ortaya atarsınız. Rant vergisi sonra konuşuluyor, orada bir rant oluşturuyorsunuz, vergisini sonra konuşuyorsunuz, verginin de çıkacağı filan yok. Şu anda Gelir Vergisi Kanunu'nu alt komisyonda görüşüyoruz, görüşülmeye başlandı, Gelir Vergisi Kanunu'nda rant vergisine ilişkin hiçbir şey yok, hâlbuki bunu Başbakan iki defa açıkladı "Rant vergisini çıkaracağız." diye. Yani burada bir samimiyetsizlik, burada bir düzensizlik, burada bir koordinasyonsuzluk var. Bunun sonucunda ne oluyor? Ülke fakirleşiyor. Bunun sonucunda ne oluyor? Bir kısım insanlar, yönetime yakın olan insanlar zenginleşiyor. Ülkenin kaynakları yurt dışına akıyor, ülkenin borçluluğu, ülkenin kırılganlığı artıyor. Bunu ancak bu şekilde ifade edebiliriz.

Çok teşekkür ediyorum.