GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:72
Tarih:13.04.2016

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, yine önemli bir konuyu konuşacağız. Ama Türkiye'de milyonlarca insanı ilgilendiren, aslında bütün Türkiye'yi ilgilendiren bu konuya sanki ülkenin böyle bir sorunu yokmuş gibi, AKP Grubunun ilgisiz kalmasını şaşkınlıkla izlemiyorum, alıştık çünkü. Ne zaman böyle önemli bir konu konuşulsa AKP milletvekilleri kuliste başka şeyler konuşmayı tercih ediyorlar.

Sayın milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanının ifadesine göre, en sonki ifadesine göre, en son güncel rakama göre 2 milyon 750 bini aşmış mülteci sayısı Türkiye'de, Suriye'den gelen mülteci sayısı 2 milyon 750 bini aşmış. Tabii, bu resmî rakam; gayriresmî rakamlar bunun 3 milyonun üzerinde bile olabileceğini söylüyor.

Sayın milletvekilleri, Suriye'den ülkemize gelen ve şu anda ağırladığımız mültecilerin her gün 100'e yakın yeni çocuğunun dünyaya geldiğini görüyoruz ve bu sayı önümüzdeki süreçte hızlı bir şekilde artmaya devam edecek. Ancak, mülteci sorunu AKP'nin sorumsuz ve basiretsiz dış politikası sebebiyle bu noktaya gelmişken ve bu noktaya kadar süreç hep yanlış götürülmüşken, maalesef, bundan sonrasına bakıyoruz, bu sorunun çözümü konusunda da AKP'nin herhangi bir B planı olmadığını üzülerek müşahede ediyoruz.

Mülteci sorunu aslında bir sonuç sayın milletvekilleri. Neyin sonucu? İşte, AKP'nin izlediği basiretsiz politikaların sonucu. 2002 yılında AKP iktidara geldiğinde Türkiye'nin mülteci sorunu diye bir sorunu yoktu. Türkiye'nin terör sorunu da yoktu ama AKP döneminde mülteci sorunu başladı, mülteci sorunuyla bana göre bağlantılı olan terör de hızlı bir şekilde artış göstermeye başladı.

Sayın milletvekilleri, elbette biz misafirperveriz, elbette mazlum insanlara sahip çıkacağız, bunlar kesin. Ancak, bu mültecilerin Türkiye'de yarattığı sorunu da görmemezlikten gelemeyeceğiz. Şimdi, mülteciler Türkiye'ye gelmeye başladıktan sonra Türkiye'deki sosyal ve ekonomik yapı ciddi anlamda bozuldu, Türkiye'de güvenlikle ilgili zafiyetler arttı, fuhuş bile bu dönemde hızlı bir şekilde artış gösterdi. Ancak, bakıyorsunuz, bu konularda kafa yoran var mı Hükûmet kanadından? Yok. Burada aşağı yukarı her gün konuşuluyor bu sorun ama Hükûmet, sanki ülkenin böyle bir sorunu yokmuş gibi tavır ve davranışlar sergiliyor. Bu konuyla ilgili bir geri kabul anlaşması imzalandı sayın milletvekilleri ama iddia ediyorum, AKP milletvekilleri içerisinden bu anlaşmanın içeriğini merak edip inceleme ihtiyacı duyan arkadaşımız yok. Ben isterseniz size göndereyim Türkçe metnini. Gerçekten, bu anlaşmayı okuduğunuzda, ülkenin çıkarlarının nasıl peşkeş çekildiğinin resmi olarak karşımıza çıkıyor.

Şimdi, az önce dedim "Bu anlaşmayı imzalayanların aslında vesayet altına alınması gerekir." Sayın Haluk Pekşen dedi ki "Deme bunu." Ama arkadaşlar, bu anlaşmanın içeriğine bakıyorsunuz, ülkenin menfaatleri yok sayılıyor. Bu anlaşmayı Türkiye Cumhuriyeti devleti adına hangi yetkili hangi saikle imzalayabilir, bunu ben anlamakta güçlük çekiyorum, başka türlü de izah edemiyorum. Arkadaşlar, bunun Türkçe metnini okuduğunuz zaman, sizler de bu anlaşmayı imzalayanlardan, arkadaşlarınızdan utanacaksınız. Bu, bir ihanet belgesi gibi. Bu anlaşmanın sonucunda Türkiye'nin kazandığı hiçbir şey yok, kaybettiği çok şey var. Hani siz aylardır şunu söylüyorsunuz: "Bir tampon bölge oluşturalım, tampon bölge oluşturalım." Aslında bu anlaşmayla tampon bölge oluşmuş sayın milletvekilleri. Tampon bölge bütün Türkiye'yi içine alan bir bölge olmuş. Siz Esad'ın bölgesinde tampon bölge oluşturamadınız ama Avrupa Birliği Türkiye'nin tamamını tampon bölge ilan etti ve siz de bu anlaşmanın tarafı oldunuz. Artık, bu anlaşmaya göre, gerçek anlamda Suriyeli mültecilerle ilgili tampon bölge maalesef ülkemiz oldu. Bu ayıbı da tarih yazacak.

Şimdi, bu anlaşmanın karşılığında ne alındı? 3 milyar avro, 3 milyar avro daha gelecek; bu söyleniyor, değil mi? Sayın Başbakan bir de bu anlaşmayı anlatırken "Avrupa'yla bir Kayserili pazarlığı, Kayserili gibi pazarlık ettik." diyor. Biz geçenlerde Kayseri'deydik, Kayserililer bu lafa çok alınmış; dediler ki orada: "Sayın Başbakan bizi tanımıyor. Biz insan üzerinden pazarlık yapmayız, bu bir; biz ticari pazarlık yaparız. (CHP sıralarından alkışlar) İkincisi ve daha önemlisi, keşke bu pazarlığı bize bıraksaydı, biz 3 milyon Suriyeliyi Avrupa'ya verirdik, 6 milyar dolar üzerine biz verirdik." Yani, gerçekten burada bir pazarlık söz konusu değil. Burada konuşulacaksa bunun adı "pazarlık" olmaz, bunun adı "peşkeş" olur, başka bir şey değil. Siz ülkenin çıkarlarını 6 milyar euro karşılığında Avrupa'ya peşkeş çektiniz.

Bir de para konusu açılmışken -siz paradan konuşmayı seversiniz- enteresan bir tespitim var, bunu sizinle paylaşmak istiyorum. Şimdi, bu ülkenin Cumhurbaşkanı her fırsatta diyor ki: "10 milyar dolar para harcadık biz Suriyeli mülteciler için." Doğrudur, bu para harcanmıştır da bu para nereye nasıl harcanmış, gelin, biraz bunun üzerinde duralım. Benim iddiam şu: Siz mülteci sorunu üzerinden bile yandaş firmalara peşkeş çektiniz bu paraları. Şimdi ben soruyorum burada, bunu açıklayın: Suriyeli mülteciler için 10 milyar dolar hangi mal ve hizmet alımında kullanılmış? Kızılay aracılığıyla, AFAD aracılığıyla, Başbakanlık aracılığıyla, hangi kurum aracılığıyla olursa olsun Suriyeliler için bu para harcanırken hangi yandaş firmalar sadece korunmuş kollanmış? Bunun cevabını ben sizden istiyorum.

Aslında bu soruyu sormak benim nereden aklıma geldi biliyor musunuz? Bu geri kabul anlaşmasına göre Avrupa Birliği size 3+3 milyar avroyu verirken bir şart koşuyor, diyor ki: "Bu paranın nereye harcanacağını ben denetleyeceğim." Avrupa Birliği niye bunu yapmak zorunda hissediyor kendisini? Çünkü, onlar bizden önce çözmüşler tezgâhı. Sizin bu paraları "Suriyelilere yardım" adı altında, "Suriyelilerin harcamaları için kullanacağız." lafı adı altında yandaş firmalara peşkeş çekeceğinizi herkesten önce görmüşler, değerlendirmişler. Siz bu parayı alacaksınız ama Avrupa Birliği gerçekten şu anlaşmada söylendiği gibi paraların nereye harcanacağını denetlemeye kalkarsa bu işin altından çok şey çıkacak.

Sayın milletvekilleri, bir de bir konu daha var, bu mültecilerin geleceğini hiç düşündünüz mü? Bakın, Türkiye'de yasa dışı örgütlenmeler -mafyayı kastediyorum- nasıl oluşmuş? Göçe bağlı olarak oluşmuş. Bir bölgeden insanlar göçmüş, gelmiş büyük şehirlere, eğitimleri olmadığı için, meslek sahibi olmadıkları için bir süre sonra o şehirde suç örgütü oluşturmuşlar, haraç toplamaya başlamışlar, o şehrin mafyası olmuşlar. Sonra, başka bölgeden daha eğitimsiz insanlar gelmiş, yapacağı bir şey olmadığı için onlar başka bölge mafyacılığına soyunmuşlar. Şimdi milyonlarca Suriyeli var. Bunlara eğitim verilmiyor. Yarın bir gün bu insanlar Türkçeyi öğrenecekler, Türkiye'yi kendilerine yurt edinecekler ama eğitimsiz ve meslek sahibi olmadıkları için ne yapacaklar? Bakın, bugünden uyarıyorum, biz on yıl sonra Türkiye'de Suriye mafyasını konuşmaya başlarız bu kafayla gidersek, bu kafayla giderseniz. Bunun ben özellikle altını çizmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, bir de bir konu var, ben bunu pek anlayamadım. Şimdi, Suudi Arabistan Kralı bir süredir ülkemizde heyetiyle birlikte, bütün aşiretle birlikte. Şimdi, ben Suudi Arabistan Kralına neden Devlet Nişanı verildiğini bir türlü çözemedim. Ata yadigârı kaleyi yıktığı için mi bu devlet nişanını verdiniz, soruyorum ben. 2002 yılında Suud ailesi sizin ve hepimizin atası olan Osmanlı'nın tarihî mirasını yerle bir etti. Doğru mu? Hatta bu Suudi yetkililer son on yılda binlerce hacımızın ölümüne sebebiyet verdi. Şimdi, siz bu adama niye veriyorsunuz Devlet Nişanı, ne yaptı bu adam? Bu Devlet Nişanı'nı alma sebebini ben çok merak ediyorum. Hacılarımızı öldürdüğü için mi, yoksa oradaki kalemizi yıktığı için mi? (CHP sıralarından alkışlar) Bunun cevabını merak ediyorum. Ha, "Bunlar değil." diyorsanız o zaman aklıma şu soru geliyor: Siz parayı seviyorsunuz, Suudilerde de para var, demek ki diyorum artık AKP Hükûmeti döneminde Devlet Nişanı parayla satılır hâle gelmiş. Bu mudur cevap Sayın Kubat, merak ediyorum ben. Yani Suudi Arabistan Kralı ne yaptı da Türkiye Cumhuriyeti devletinin nişanını almaya hak kazandı? Bu sorunun cevabını ciddi anlamda merak ediyorum, kamuoyunun da bu sorunun cevabını beklediğini düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, son olarak şunu söyleyeyim: Bu Suriyelilere yapılan 10 milyar dolarlık harcamanın yandaş firmalar üzerinden yapıldığını, yandaş firmaların ihya edildiğini söyledim. Bir hafta içerisinde de 10 milyar doların dökümünü ben bir milletvekili olarak istiyorum. Nereye ne harcanmış, hangi firmadan ne alışveriş yapılmış, hangisinden ne mal ve ne hizmet satın alınmış, bunun cevabını bekliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TANJU ÖZCAN (Devamla) - Siz açıklamazsanız ben buradan açıklamaya başlayacağım.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)