| Konu: | Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 05.04.2016 |
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İnsan haklarıyla ilgili bir kanun tasarısı görüşüyoruz ancak bu ülkede insan haklarına ne kadar saygı duyulduğuyla ilgili hemen hemen her gün bu Meclis gündeminde belli hususları dile getirmeye çalışıyoruz. Bir kere, şunu ifade edelim: Yani bir ülkede yaşanan bir savaş süreci varsa...
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) - Terör, terör; terörle mücadele deyin.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - ...orada insan haklarından bahsetmek mümkün değil. Yine, bir ülkede hukuk devleti tamamen rafa kaldırılmışsa orada insan haklarından bahsetmek mümkün değil. Onlardan da belki önemlisi, bir ülkede Hükûmet, hükûmet olma vasfını yitirmişse, Hükûmet üzerinde yeni bir vesayet anlayışı ortaya çıkmışsa orada tabii ki insan haklarından bahsetmek mümkün değil.
Bakın, bu savaşın faturası her geçen gün çok ağır bir şekilde Türkiye halklarının önüne geliyor. Neredeyse her gün ülkenin dört bir yanına onlarca cenaze kalkıyor, ocaklara ateş düşüyor. Şimdi, belli ki bu durum birçok kişiyi olduğu gibi Hükûmette, Kabine içerisinde de bazı bakanları, hatta Başbakanı rahatsız etmeye ve zorlamaya başladı. Başbakan birkaç gün önce çözüm sürecine tekrar dönülebileceğiyle ilgili, tekrar müzakerelerin başlayabileceğiyle ilgili bir görüş ortaya attı. Tabii, o görüşün ne kadar samimi olup olmadığını test edecek konumda değiliz. Yani bize sorsa, Sayın Başbakanın böyle bir niyeti varsa biz kendisine şunu önerebilirdik: Önce Sayın Cumhurbaşkanına yani saraya Dolmabahçe mutabakatından önceki pozisyonuna bir geri dönme çağrısı yapması gerekir çünkü Dolmabahçe mutabakatından sonra masayı deviren kişi -maalesef, alınsanız da- Cumhurbaşkanının kendisidir.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Gerektiği için devirmiştir o masayı.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Ama, ona rağmen, kamuoyunda "Acaba, tekrar çözüm süreci başlayabilir mi? Acaba, barış umudu tekrar yeşerebilir mi? Acaba, ne olursa olsun önce şu ölümleri bir durdurabilir miyiz?" gibi bir beklenti oluştu. Bir gün sonra yani aradan yirmi dört saat geçmeden Cumhurbaşkanı Erdoğan çıkıp Başbakan Davutoğlu'nu tamamen tekzip edecek şekilde, tamamen o sözleri boşa çıkaracak şekilde zehir zemberek açıklamalar yaptı, "Ne müzakeresi, ne konuşması, ne çözümü! Biz son kişiyi de imha edinceye kadar bu savaşı devam ettireceğiz." dedi. E, şimdi, bu durumda ortada inisiyatifi olan bir Başbakandan ya da inisiyatifi olan bir hükûmetten söz etmek mümkün mü? Biz uzun süredir buna yönelik eleştirilerimizi buradan dile getirirken yani sizinle bir polemiğe girmek için değil, gerçekten bu ülkenin temel sorunlarıyla ilgili bazı sağlıklı politikalar gelişsin diye söylüyoruz.
Bakın, bugün yine konuşmuş Cumhurbaşkanı. Yani içeride tutuklu akademisyenler var, gazeteciler var, yazarlar var. Geçen gün Başbakan Davutoğlu, akademisyen kimliği nedeniyle de, düşüncelerinden dolayı, bir bildiriye imza atan "Ben barış istiyorum, ben sizin savaş suçunuza ortak olmuyorum." diyen akademisyenlerin cezaevinde olmasını eleştirdi, yanlış bulduğunu söyledi. "Velev ki yargılama yolu açıldı, tutuksuz yargılanmaları gerekir." dedi. Son derece doğru bir tespit. Keşke Sayın Davutoğlu en başından beri, hepimizin bildiği şekliyle, akademisyen kimliğiyle, entelektüel birikimiyle bütün Türkiye'yi kucaklayan, bütün toplumsal kesimleri kucaklayan bir Başbakan profili ortaya koysaydı ama zaman zaman bu yönlü yaptığı çıkışları da maalesef bir şekilde saraydan verilen talimatlarla boşa çıkarma anlayışı var. Bugün yine Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmuş akademisyenlerin tutuksuz yargılanmalarıyla ilgili yani "Nereden çıktı bu?" diyor, "Bunların tutuksuz yargılanmasıyla ilgili bir durumu kabul etmek mümkün değil, bunlar tabii ki suç işlemişlerdir ve tutuklanırlar." gibi tamamen hani... Ben meselenin ilkesel doğrularını burada tartışmaya açmıyorum ama bir ülkede yetkisi olmadan, yürütmenin başı olmadan, hükûmetin başında olmadan, bir Cumhurbaşkanı çıkıp âdeta her gün Başbakanı tekzip edecek şekilde açıklama yaparsa orada ne hukuk devleti var demektir ne hükûmet var demektir. Yani bu gidiş gidiş değildir. Tabii, cevap vermesi gereken Başbakanın kendisidir. Gidiş böyle olursa tıpkı AKP'nin birçok kurucusunda olduğu gibi Sayın Başbakanla ilgili, Davutoğlu'yla ilgili de herhâlde Cumhurbaşkanı bir tasfiye süreci başlatacaktır. Biz böyle anladık, böyle yorumladık.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)