GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:67
Tarih:05.04.2016

ERKAN HABERAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün itibarıyla 7 Hazirandan bu yana 451 şehidimiz, yılbaşından bu yana 192 şehidimiz vardır. En son dün Nusaybin'de 1 binbaşı ve 1 uzman çavuşumuzu ve dün gece de Silopi'de Rize Pazar Sitor köyünden Yaşar Yavaş isimli Özel Harekâtçı kardeşimizi şehit verdik. Hepsinin yeri, mekânı cennettir. Kalbimiz, gönlümüz, her şeyimiz onlarla beraberdir, aileleriyle beraberdir.

Ayrıca, Azerbaycan'da verdiğimiz 16 şehit kardeşimizi saygıyla anmak isterim buradan. Dünyanın neresinde bir Türk şehit olursa bizim için bu milletin şehididir, Türkiye'nin şehididir, Türk milletinin şehididir. Azerbaycan demişken özellikle altını çizmek istediğim bir şey var, Azerbaycan'da yaşayan insanlar Azeri değil, Türk milletidir, Türk halkıdır. "Azeri" ismi, Sovyet Rusya'nın asimilasyon projesidir, ayrıştırma projesidir, farklılaştırma projesidir, özellikle Türk milletine karşı cumhuriyet döneminden önce başlattığı bir dayatma projesidir. Orada yaşayan vatandaşlarımızın, Azerbaycan'da yaşayan Türklerin bize söyledikleri bir şey vardır, "Bize 'Azeri' diye bir siz, bir de bizim kuzeyimizdekiler söylemektedir." demektedirler. Onlar, Türk milletinin bir ferdidirler.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı genel itibarıyla insan hakları ihlallerini direkt ilgilendirmesi bakımından eksik ve felsefe açısından sorunludur. Tasarının en başındaki ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik ilkesi, adı içinde hazırlayanların kendi düşüncelerini ön plana koydukları tasnif zaten isme karşıdır, vicdanlarda gerçekten ciddi bir soru işareti bırakmıştır. Milliyetçi Hareket Partisinin bu konudaki temsilcisi olan milletvekilimizin yasa tasarısındaki muhalefet şerhinde de böyle bir kurumun oluşturulmasına olumlu bakılmış lakin özellikle Anayasa'nın 10'uncu maddesine atıfta bulunularak eşitlik ilkesinin zedelenebileceği vurgusu yapılmıştır. İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu kurulurken toplumumuzdaki bütün insanlarımızın temsilcileri olan siyasi partilerin görüşlerine yer verilmemesi ve bu kurumda yeterince, hatta hiç temsil edilmemeleri İnsan Hakları Kurumu değil, iktidar hakları kurumu olarak isimlendirilmesine sebebiyet vermesine neden olacaktır.

20'nci maddede yer alan bilirkişi görevlendirmesi ve tanık dinlenmesi unsurları özü mahiyetiyle karşı çıkamayacağımız, destek olmamız gereken ifadelerle dolu olsa da bu ülkede ekmekten, sudan, etten, elektrikten, petrolden, her türlü alın terinden vergi alınıyorsa, bir gelir getirmesi bakımından da bilirkişiden de vergi alınması Anayasa'nın gereğidir, kaçınılmazdır. Eğer vergilendirme yapıldıktan sonra bilirkişi ücretinin düşeceği zannıyla bu tahdit getirilmiş ise ek göstergelerde yapılacak değişikliklerle bu durum bilirkişinin lehine pozitif olarak düzeltilebilir.

20'nci maddenin (3)'üncü bölümünde yer alan araştırmaya yetkili kurum personelinin tanık dinleyebileceği, izni ise soru işaretleriyle doludur. Tanık olan kişilere ücretlendirme yapılıp yapılmayacağı, hangi koşullarda çağırılıp çağırılmayacağı belirtilmemiştir. Bilirkişilerin yaptıkları görevle aynı yoğunlukta olmasa da tanık olarak gelmenin, beklemenin, zaman ayırmanın da bir bedeli, bir karşılığı olmalı diye düşünmekteyiz. Kurumun bilirkişi ve tanık ifadeleriyle kendisini yargı kurumu yerine koyması, çok ayrı cezai yaptırımlarda bulunması Anayasa'ya aykırılık teşkil edecektir. Kuruluş yapısı dolayısıyla siyasi iktidarın yeni bir sopalı susturucu hâline gelmesi bu yasayla mümkün olacaktır.

Bu duygu ve bu düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)