GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Çocuklara yönelik cinsel istismarı ve kadınlara yönelik şiddeti önlemede ihmali bulunduğu iddiasıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu hakkında Gensoru açılmasına ilişkin önergenin (11/4) ön görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:66
Tarih:04.04.2016

HÜDA KAYA (İstanbul) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Sema Ramazanoğlu'nun çocuklara yönelik cinsel istismarı ve kadınlara yönelik şiddeti önlemede ihmali bulunduğuna yönelik HDP'nin verdiği gensoru hakkında söz almış bulunuyorum.

Elbette ki biliyoruz, kadınlar ve çocuklar sadece on beş senedir değil tarih boyunca türlü saldırılara maruz kalmış, sömürülmüş, tacize ve tecavüze uğramış, şiddete uğramış, savaşlarda, siyasi ve ekonomik toplumsal krizlerde en büyük darbeleri almışlardır. Günümüzde bir yandan gelenekçi, dinci, tutucu zihniyetlerin saldırıları, bir yandan da kapitalist, sekülerist ve modernist zihniyetlerin ortak saldırıları, yeryüzünün tüm kadın ve çocukları için tarihin en ağır sürecini yaşatmıştır ve yaşatmaya devam etmektedir.

İnsanlığın beşiklerinden olan Mezopotamya, Orta Doğu ve Anadolu coğrafyamız şüphesiz bu insanlık krizlerinden ciddi bir şekilde etkilenmiştir ve etkilenmeye devam etmektedir. Bu tarihsel ve derin krizlerin üstesinden gelebilmek ancak yasaları, mevzuatları, ideolojileri, partileri, örgütleri, cemaatleri, vakıfları, ekonomi modellerini, tüm projeleri ve tüm "izm"leri aşan bir zihniyet devrimiyle, doğaya, doğala dönüşle mümkün olabilir. Yani mevcut sistemler, devletler, kanunlar, partiler, kentler, metropoller, yapılanmalar dâhilinde köklü bir çözüm aramak ve bulmak zordur. Ancak her zaman ve mekânda iktidarlar ve gücü elinde tutanlar sonuçlardan öncelikli olarak sorumludurlar ve sorumluluktan kaçamazlar.

Senelerdir Türkiye, tarihinin en çalkantılı, krizli, kanlı günlerini yaşarken yaşanan binlerce acı örneğin birinde bile AKP iktidarı tek bir sorumluluk üstlenip yönetici ahlakına uyarak hesap verici pozisyonuna girmemiş; sürekli hesap sorucu, mağdur, mazlum rollerini oynayagelmiştir ve oynamaya devam etmektedir. İktidarı, devleti ve devletin bağımsız olması gerekenler dâhil olmak üzere tüm kurumlarını ele geçirmiş olan AKP'nin, Türkiye'nin, hatta dünyanın en mağduru, en mazlumu, en hakkı yenileniymiş gibi konuşmaktan ve hedef göstermekten öte bir girişimi vaki olmamış, olmamaktadır.

Yaşanan yüzlerce, binlerce cinayet, katliam, yolsuzluk, insan kayırma, taciz, tecavüz yaşandığıyla, yapıldığıyla kalmış durumdadır ki Roboski'den Soma'ya, Pozantı'dan Berkin'e her gün bunlardan birini anıyoruz ve yaşamaya devam ediyoruz. Özellikle bugün devletin tüm gücü ve savaş araçlarıyla yürüttüğü operasyonlarda kelimelerin yetersiz kalacağı insanlık ve hukuk dışı uygulamalar almış başını gitmektedir ve iktidar göstermelik dahi olsa kılını kıpırdatmamakta ve âdeta her tür sınırın aşılması için failleri rahatlatıcı söylemler ve eylemler geliştirmektedir.

Klasik iktidarcılık bataklığına saplanarak, devletçi, darbeci yapılarla birleşerek geleceğini kuran AKP tüm bunları da "din, iman" diyerek, "Dindar nesil yetiştiriyoruz." diyerek dokunulmaz kılmaya çabalamaktadır. İktidar neslinin çıkarcı, rekabetçi, gerekeni değil büyük işler yapmaya kilitlenmiş acınası hâlini görüyoruz ve biliyoruz. Bugün "Bölgeye huzur ve güvenlik getirecek." diyerek gönderdiğiniz dindar ordunun her saat yazdığı yeni bir destana şahit oluyoruz. "Allah tektir -şurada gördüğünüz gibi- ordusu Türk'tür." Bunu yazan bir ordu Allah'ın ordusu olabilir mi? Allah'a bundan daha büyük bir iftira atılabilir mi? Hâlbuki ayette "Allah'a iftira atmaktan daha büyük bir zalim kim olabilir?" der. Neden bunlara ses çıkarmıyorsunuz?

İşte tek komutanın tek ordusu, dindar ordusu ve yazdığı binlerce destandan ikisi! Bu da bir kadının mahrem odasında, bir ailenin yatak odasında bir askerin yaptığı görüntüler ve yazdıkları. Yazdığı binlerce destandan bu iki örnek! "Allahuekber" diyerek girdikleri sokaklarda, evlerde neler yaptıklarını, nasıl destanlar yazdıklarını sizler de, bizler de çok iyi biliyoruz!

"Dindar nesil" diyorsunuz ama hangi dinin dindar nesli? Bunları söylemiyorsunuz. Unutmayın ki Kur'an'da kâfirler de, müşrikler de, münafıklar da ateist falan değildi, hepsi muhafazakâr dindarlar olarak geçmektedir. Muhafazakâr dindar iktidarlarla mücadele etmemiş tek bir peygamber yoktur. Dolayısıyla mesele dindar olmakta değil; hangi dinin dindarının, dindar neslinin yetiştirildiği ortadadır.

Esas konumuza gelecek olursak, son olarak ortaya çıkan çocuk taciz ve tecavüzlerinde -ki ben bunun buz dağının görünen bir kısmı olduğunu düşünüyorum- iktidar ve yandaşları her zamanki gibi mağdur ve mazlum rollerine bürünmüşler ve yaşananların üstü örtülmeye çabalanmıştır. Neden? Kutsal bir amaç için her yol, her araç, her tür bedel meşrudur. Amaç "başkanlık" adı altında sultanlık ve bu amaç için her can, hak, adalet, özgürlük, toplum, barış gözden çıkarılabilir. Çünkü amaç hak, adalet, barış, özgürlük ve yaşatmak değil; amaç daha büyük ve daha kalıcı bir şekilde iktidar olabilmek. Dolayısıyla, bu asıl amaç için olması gerekenler sadece kullanılabilir ya da gerektiğinde gözden bile çıkarılabilir. İşte, AKP iktidarı, tam olarak bu zihniyet krizlerinin büyük bir zulüm girdabına yakalanmış durumdadır. Tüm çarpıcılığıyla ayan olan taciz, tecavüz, infaz, işkence, katliam, yolsuzluk ve her türlü haksızlıktan sonra, faili kim olursa olsun, en yakını bile olsa "işte sorumlular" diyerek gönülleri kazanabilecek olan, iktidarını zora, saraya değil, gönüllere işleyebilecek olan iktidar, âdeta, "Fail benim, suçlu benim, hesap da vermem." dercesine yüzde 50'nin sırtına binerek, diğer yüzde 50'yi savaşlara, krizlere, bunalımlara, cinnetlere sürükleyerek iktidarını kalıcılaştırma peşine düşmektedir.

Son yaşanan çocuk taciz ve tecavüz vakası da klasik bir AKP tepkisiyle karşılanmış, birileri "komplo" demiş, birileri "İstisnai bir durum, bir kere yaşanmış." demiş, birileri "yedirtmeyiz" demiş, birileri tamamen görmezden gelmiş, birileri de "Burada taciz ve tecavüz var." diyenleri hedef gösterip bedel ödetmekle meşgul olmuşlardır.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Vicdansızca söylemler içindesiniz Hüda Hanım, yakışmıyor size.

HÜDA KAYA (Devamla) - "Evet, taciz ve tecavüz var." veya "Sorumlular kim olursa olsun hesabı sorulacak." diyen çıkmamış.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Veya yakışıyor!

HÜDA KAYA (Devamla) - Her zamanki gibi -hakkı değil, çocuk ve insan hakkını değil- kurum itibarı üstün tutulmuş, onun kavgası ve kaygısına tutunulmuştur. Oysa Allah'tan başka kimseden korkmayanların görevi, hakkı üstün tutmak, adaleti ayağa kaldırmaktır. Ancak iktidar, hakkı ve adaleti değil, yine sarayı, iktidarı, kurumu ayağa kaldırmanın derdine düşmüştür. Her ne kadar iktidarın bu zulüm girdabından kurtulması zor görülse de biz gerçekleri ifade etmeye ve gerçeklere çağırmaya devam edeceğiz. Bugün gensoru da bunun bir vesilesidir. Umuyorum ki en azından söz konusu çocuk hakkı olduğunda iktidarın, partinin, devletin bekası değil hak, adalet, vicdan ve ahlak üstün olur.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)