GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:64
Tarih:31.03.2016

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tahir Elçi'yle ilgili Meclis araştırması talebimizin kabulünü isteyeceğiz konuşmamızın sonunda. Umarız bugün bir değişiklik olur ve gerçekten -sevgili Tahir'in nasıl öldürüldüğü, sonuçları, faillerin hâlâ bulunamamış olmasını- bu Meclis araştırmayı kabul eder temennisiyle başlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, baro başkanımız, değerli insan hakları savunucusu Tahir Elçi, yine bir sabah, dosyaları elinde, şehrine sahip çıkmak için, tarihî bir mirası korumak için yola çıkmış ve çıktığı yolda maalesef katledildi.

Sevgili Tahir'in işaret ettiği gibi, Sur'da birçok kültür mirası harabeye çevrilmiş, artık Hükûmetin rant alanına dönüşmüştür. İşte, o miraslardan, simgelerden bir tanesi olan Dört Ayaklı Minare'nin kurşunlara hedef olmaması için uğraş veren Elçi, deyim yerindeyse kendi gövdesini minareye siper etmiş ama devletin acımasız eli Dört Ayaklı Minare'yi, Sur'u aldığı gibi Tahir'i de bizlerden almıştır.

Tahir'in son sözleri şuydu basın açıklamasında: "Tarihî bölgede, birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekânında silahlı çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, operasyonlar bu alandan uzak olsun." demişti. Tahir, canı pahasına o bölgenin mirasına sahip çıkmış ama ne yazık ki kendisinin ardından Sur'da kurşunların ve rant düşkünlerinin hedefi olmuştur.

Tahir de, Sur da hedeftir aslında bugün. Tahir'i kaybettik, Sur'u kaybetmemeliyiz.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Ruhuna bir Fatiha okursunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Tahir Elçi nasıl oldu da devletin...

Bu konuda lütfen sataşmayın, saygı duyun birazcık yani arkadaşımızı kaybettik, buna saygı duyun yani.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Fatiha okuyalım beraber.

BAŞKAN - Sayın Milletvekili, ben gerekli ikazı yaparım, lütfen...

Sayın milletvekilleri, siz de lütfen laf atmayın, ciddi bir konu konuşuyoruz burada lütfen.

Buyurun Sayın Beştaş.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Ya, lütfen arkadaşlar.

Uyarır mısınız lütfen ya, grup başkan vekili. Lütfen, lütfen, lütfen, rica ediyoruz, lütfen ya.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Tahir Elçi'nin hedef gösterildiği...

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Fatiha okuyalım, kötü bir şey mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Lütfen, saygılı olun, kendi arkadaşımı anlatıyorum burada.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Fatiha'dan rahatsız mı oldunuz?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Evet!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Saygısızlık yapmayın, ölünün arkasından, katledilen birinin arkasından böyle konuşamazsınız.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

Sayın Beştaş, müsaade edin Genel Kurulun düzenini ben sağlamada etkin bir görev yapayım, siz de konuşmanıza devam edin, lütfen saygılı davranalım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Evet, Tahir Elçi, ekim ayı başlarında Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan'ın Tarafsız Bölge programında söylediği sözlerden, "PKK, terör örgütü değildir." dediği için lince tabi tutuldu. Ve bu lincin başını maalesef Cumhurbaşkanı ve Başbakan çekti, bunu hep birlikte ibretle izledik. İşte, yandaş medyanın attığı manşetlerden biri: "Açık açık terör propagandası. CNN Türk'te skandal sözler." diye manşet atıldı. Yine, başka bir manşet: "'PKK, terörist değildir.' diyen Elçi serbest." Bu manşetleri tabii ki unutmadık, unutturmayacağız da. Ve ondan sonra Tahir Elçi haksız ve hukuksuz bir şekilde hakkında verilen yakalama kararıyla İstanbul Bakırköy'e götürüldü. Kendisi baro binasında beklediği hâlde polisler -Terörle Mücadele Şubesi ekipleri tarafından- sanki azılı bir katili arıyorlarmış gibi, sanki bir katliam failiymiş gibi onu oradan alıp apar topar İstanbul'a götürdüler ve sonra serbest bırakıldı. Tahir Elçi savunmasında o sözleri niye sarf ettiğini, bütün ayrıntılarıyla neden böyle düşündüğünü açıkladı; bu konumuz değil.

Şimdi bizim burada üstünde durmak istediğimiz mesele, Tahir Elçi nasıl katledildi ve niye hâlâ failler ortada değil? 28 Kasım saat 10.52'de Tahir'i katlettiler ve o güne götürmek istiyorum sizi. 2 polis memuru önceden vurulmuştu ve olay yerinde çatışma yoktu. Bilinçli bir şekilde -o gün ben de oradaydım- olay yeri incelemesi yapılmadı. Saat 13.00'te, aynı gün sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve böylece delillerin kolayca karartılabileceği bir ortam sağlandı. Olay yerinden -ben olay yerini bilerek konuşuyorum, gittim- hiçbir barikat görünmüyor, barikatların olduğu yerden de olay yeri görünmüyor; bu, tutanaklarla da sabit. Deliller bilinçli bir şekilde toplanmadı, şu anda da hâlâ... Aşamayı size söyleyeceğim zamanım kalırsa.

Olay yeri incelemesinde -avukat arkadaşlar gittiler- 84 bulgu tespit ediliyor o gün. Yerinde bırakılıyor o bulgular ve polislerin vurulduğu alandan o bulgular toplanmaya çalışılıyor ama tespit edilen deliller, boş kovan ve çekirdekler sırayla toplanmaya başlanmıyor. Tam da olayda kullanılanlara sıra geldiğinde çatışma süsü veriliyor ve 43 numara alınmıyor, sadece 43 numara ama 45 ve 46 numaralı deliller olay yerinden alınıyor ve dosyaya bağlanıyor. Devamında, çatışma gerekçesiyle, silah sesleri geldi gerekçesiyle -bunların hepsini orada, yerinde izlediğim için biliyorum- olay yeri inceleme ekibi suni bir çatışma ortamıyla olay yerinden ayrılıyorlar. Foto film şubesi kesintisiz çekim yapmış -bu, başsavcının beyanıyla da sabit- ancak vurulma anını kapsayan on üç saniye yok, o dosyada yok ve görevlinin ifadesi alınmış, "Niye durdurdun çekimi?" Görevli "Çekimden istemeyerek çıktım." demiş. O, on üç saniye kayıp. Ancak cihaz ve hafıza kartının incelenmesini avukat arkadaşlar istediği hâlde hâlâ yanıt yok. PTT'nin kamerasında da olay anını kapsayan on yedi dakikalık görüntü yok; istendi ama hâlâ görüntü gelmedi. "Mardin Kebap kamerası kopyası alınamıyor." diye verilmedi.

Ortada şüpheli yok değerli arkadaşlar. Aradan geçen süre zarfında cumhuriyet savcısı, tek bir kişinin "şüpheli" diye ifadesini almadı, hepsi tanık statüsünde ve kamuoyuna bilinçli bir şekilde, Sayın Adalet Bakanı başta olmak üzere "Biz delilleri bulduk, olay ifadeleri alındı." diye olayı sürüncemede bırakmak ve dikkatlerden kaçırmak için sanki şüpheli varmış gibi ifade etti. Tahir'in öldürülmesiyle ilgili tek bir şüpheli ifadesi dosyada yok ve şu anda polisin kurşunuyla vurulduğu konusunda da hiçbir şüphemiz yok çünkü görüntülerin bilirkişi marifetiyle incelenmesi hâlinde... Çünkü Tahir Elçi neredeyse canlı yayında öldürüldü, bütün Türkiye ve dünya Tahir Elçi'nin vurulma anını, öncesini ve sonrasını izledi fakat nedense dosyada bunlar ortaya çıkarılmıyor. Eğer gerçekten polis kurşunuyla ölmemiş olsaydı bu olaydan hemen sonra, bir saat, maksimum üç saat içinde bu faillerin açıklanacağını çok iyi biliyoruz.

Tabii, buna ilişkin, o öldürülmesine, linç edilmesine teşvik söylemlerinde bulunanlar, Tahir'in katlinden sonra da boş durmadılar, öldürüldüğü hâlde şu manşeti attılar: "Al sana terör" Katliamın, katlin arkasında duran bir manşettir bu. Yine Rotterdam Üniversitesi Rektörü -rektör demeye asla dilim varmıyor- "Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi öldürülmüş, su testisi su yolunda kırılır." diye büyük bir ahlaksızlıkla, büyük bir alçaklıkla bu beyanda bulunabilmiştir.

Yine başka bir manşet... Tahir Elçi vurulduktan sonra "PKK terör örgütüdür" diye manşet attı ve bu manşetler o kadar fazla ki emin olun okurken ve görürken göstermekten de hiç mutluluk duymuyoruz. Ama bu olayı bütün Türkiye şöyle bilsin: Tahir Elçi konuşmasından dolayı hedef gösterildi, öldürüldü; faillerini devlet biliyor, Hükûmet biliyor ve bu failleri açıklamıyor. Diğer binlerce faili meçhul cinayet gibi bunun da faillerini aklamak, sürüncemede bırakmak ve olayı karartmak telaşındadır. Fakat Tahir Elçi gerçekten büyük bir insan hakları savunucusu, iyi bir hukukçu ve gerçekten barış gönüllüsü, barış savunucusu bir arkadaşımızdı. Tahir Elçi'yi öldürenler, onun düşüncesini ve istemlerini asla ortadan kaldıramadılar, kaldıramayacaklar. Ve gerçekten Tahir Elçi cinayetinin aydınlatılmamış olmasının altında Hükûmet kalır. Bu nedenle çağrımız Hükûmetedir. Sayın Başbakan ve Adalet Bakanı olaydan hemen sonra yaptıkları açıklamalarla "Biz bunları ortaya çıkaracağız." dediler; elimde mevcut ama maalesef açıklayamıyorum, zaman yok. "Faili meçhullere bizim dönemimizde izin vermeyiz." diye Başbakanın açıklaması var. Ama AKP döneminde ne kadar faili meçhul cinayetler olduğunu, hepsinin failinin bulunmadığını bu kürsüden onlarca defa ifade ettik. Tahir Elçi bunlardan biridir. Gerçekten Tahir Elçi'yi tahir olmayanlar vurdu, tahir olamayanlar vurdu. Ve bu, bizim açımızdan çok önemli bir mevzudur. Meclisin bu konuda anlattığım kısaca verilerle bir araştırma yapması hayati önemdedir. Hepinize bu Meclis araştırması komisyonu kurulmasının kabulünün önemini tekrar ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)