Konu: | Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 63 |
Tarih: | 30.03.2016 |
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün insan hakları, ayrımcılık ve beraber eşit yaşama üzerine bir yasa tasarısı üzerinde konuşuyoruz ama ne yazık ki insan onurunun en dibe vurduğu bir dönemden geçiyoruz. Sur'da cenazelerin dört aydır hâlen kaldırılmadığı, defnedilmediği ve bunun için, cenazeyi almak için ailelerin aylardır beklediğini biliyoruz. Ama buradaki sessizlik ve tepkisizlik şunu da getiriyor: Orada, başka illerde olan sokağa çıkma yasaklarında daha büyük vahşetleri, daha büyük insanlık dışı muameleleri getiriyor. Bunu da sessizlik ve tepkisizlikle daha çok güçlendirdiğimiz gibi, bunları sanki Meclisin sessizliği, özellikle AKP'nin sessizliği onları teşvik ettiği gibi katliamları ne yazık ki büyütüyor.
Bugün herkes şunu konuştu: Sur'daki kamulaştırmayı söyledi. Kamulaştırma yapılıyor Sur'da. O alanda en az 70 bin insan yaşıyor ama hiçbirinin bundan haberi yok, hiçbirinin fikri ve bilgisi alınmış değil. Hepsi tek merkezden, merkezî Hükûmet tarafından nasıl bir yaşama sahip çıkmasını istiyorsa, nasıl bir yaşam istiyorsa onun üzerinden bir planlama yapılıyor ve bu planlamaya da insanları gasbederek, yaşam haklarını elinden alarak, yaşam alanlarını tamamen yok ederek, kendince, orada yeni bir yaşam kurgulama gibi bir politikaya gidiyor. Aslında bu politika sadece rant, talan ve yağmacılıktan başka hiçbir şey getirmiyor. Düşünün, binlerce yıldır dedelerinin yaşadığı bir yeri, atalarının yaşadığı bir yeri, siz gideceksiniz bir gecede orayı bütün iş makineleriyle yıkacaksınız, her türlü yağmalamayı yapacaksınız, ondan sonra diyeceksiniz ki: "Ben sana aslında daha iyi bir yaşam düşünüyorum." İşte sorun bu yönetim biçimidir, bu tekçi yönetim biçiminden geliyor.
İnsanlar "yerinden yönetim" derken, yerinden yönetim sebebi de buydu, talep etmesinin nedeni de buydu. "Biz kendi yaşam alanımızda nasıl yaşamak istiyorsak öyle yaşamalıyız; tarihimize, dilimize ve kültürümüze öyle sahip çıkmalıyız." Bunun mücadelesini verirken, tam cevabı, devletin cevabı, AKP'nin cevabı: "Hayır, sen öyle yaşayamazsın. Öyle bir talebin olduğu an ben seni tankla, topla, her türlü ağır silahlarla yok ederim; tarihini de yıkarım, cenazelerini de vermem, hatta cenazelerini sokak ortasında bekletir, onun videosunu çeker, sosyal medyada bunu size gösteririm." dedi. Bu mudur? Bu mudur yani demokratik dediğiniz ülke? Bu şekilde mi demokratik bir ülkede yaşadığımızı sanıyorsunuz? Bu, bu yapılanlar, sadece yapanların, yaptıranların ve buna sessiz kalanların büyük bir utancıdır ve bu utanç öyle veya böyle, bir şekilde hem hukuksal olarak hem halkın vicdanında mutlaka yargılanacaktır, bu yargılanmayı da hepimiz göreceğiz.
Bugün insanların cenazelerine uygulanan işkenceler dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir ve bu sessizlik, orada çalışan paramiliter güçler tarafından bir cesaret aracı olarak kullanılıyor ve bu insanlar, bu paramiliter güçler orada bu sessizliği "Bizi kabulleniyor, daha da iyi yaptığımızı düşünüyoruz..." İyi yapma motivasyonu yaratıyor. Yani istediğiniz kadar sessiz kalın, tepkisiz kalın, bunun arka planında okunacak yolu budur.
Eğer, bugün, insan olmanın gereği onurlu olmak, değerlere sahip çıkmak, bir insana zarar vermemekse burada buna herkesin sahip çıkması gerekir. Yerinden yönetimin de asıl esası budur. Orada, Sur'da her türlü yağmacılığı, yalanı, talanı yaparsınız ama asla o halkı kazanamazsınız. Sadece kısa bir süre için belki sessizlik olur ama o çocukların cenazesini gören, kardeşinin cenazesinin orada çürüdüğünü gören bir aileyi, bir kardeşi de asla ikna edemezsiniz. O acıyı, o yürek acısını hiçbir şey telafi edemez. Binlerce ev yapın, o çocuklarını kaybeden annenin, babanın yerine hiçbir şey asla karşılığını bulamaz.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Bir cümle de PKK için söyleyin Hanımefendi.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Bunu, talan üzerinden, yağmacılık üzerinden hâlen sahiplenmeniz, hâlen kamulaştırma adı altında devletin bir politikası olarak görmeniz, o halkın iradesini yok saymanız, algısıyla dalga geçmenizdir. O halk da asla bunu kabul etmeyecek. Bunu da herkes çok iyi okusun. Orada siz saraylar da yapsanız, katlar, yatlar da yapsanız o halka yaşattığınız acılar ve yaşattığınız o zalimlikler unutulmayacak.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yaşatan kim? Kim yaşatıyor?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Hiçbir kimse unutmayacak, bu halk da unutmayacak.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yaşatan kim?
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Gittiğimizde halk bunları bize söylemiyor.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Bu halk hiçbir zaman unutmayacak. Ömrühayatınız boyunca sizin önünüze gelecek bu, hayatınız boyunca hep bunu göreceksiniz.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Biz hiç öyle bir şey duymuyoruz oraya gittiğimiz zaman.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yaşatan kim?
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Hangi halktan bahsediyorsunuz, biz anlamadık.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Ben, şimdi tekrar söylüyorum: Bunu ömrüm boyunca... İnsanlar bunu size hatırlatacaklar. Her zaman önünüze bir utanç olarak gelecek.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)