GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:63
Tarih:30.03.2016

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 149 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun tasarısıyla insan onurunu temel alarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi ile bu ilkeler doğrultusunda faaliyet göstermek, işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmek ve bu konuda ulusal önleme mekanizması görevini yerine getirmek üzere Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu kurulması öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, içinde bulunduğu jeopolitik ve jeostratejik konumunun sunduğu fırsatlar kadar, önemli tehditlerle de yüz yüzedir. Yakın coğrafyamızda ve komşularımızla yıllardır süren çatışmalar en temel insan hakkı olan yaşama hakkının sağlanabilmesinin, hayatta kalabilme ve insanca bir yaşam sürdürebilmenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. 21'inci yüzyılda her ne kadar insanlığın ortak refah ve mutluluğunun tesisi gerekçesiyle demokrasinin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi, hukukun üstünlüğünün hâkim kılınması, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması beklense de bu süreç uluslararası terörizm, göç, etnik çatışmalar, iç karışıklıklar, bölgesel çatışmalar, uluslararası hukuka aykırı çifte standartlar, açlık ve yoksullaşma, demokrasi adına yapılan hukuk ihlalleri, çevresel felaketler gibi sorunlarla birlikte ilerlemektedir. Bazı güçler, bu süreçte önlerine çıkan millî ve insani duyarlılıkları ve kuralları olabildiğince yok saymaya ya da ortadan kaldırmaya çalışarak kendi imtiyaz ağlarını genişletme çabasındadır; bunu yaparken de insan hakları bayraktarlığına soyunarak hedef alınan ülkelerde etnik ve dinî unsurları en önemli araç ya da iş birliği aktörü olarak kullanmakta, etnik kimlikleri kaşıyarak millî kimliği zayıflatmaya çalışmaktadır. Bu yapı içerisinde asgari müşterekleri zayıflayan, ahenkli bir toplumsal birliktelik zemini oluşturamayan, ortak karar ve çözüm üretemeyen toplumlar millî direnç kalelerini birer birer kaybetmekle yüz yüze kalmaktadır. Türkiye'nin hukukun üstünlüğü ve demokrasi vaadiyle girişilen Orta Doğu'ya yeniden şekil verme sürecinde tarihî ve kültürel derinliğine yakışmayan bir anlayışla rol üstlenmeye kalkması, yaşanan çatışma, zulüm, kan ve gözyaşına ortak olunmasına da sebep olmuştur. Oysa, hukuk devleti ancak araçsallaştırılmamış bir demokrasi ve temiz siyasetle mümkün olabilecektir. Demokrasinin araçsallaştırıldığı bir siyasi ve sosyal ortamda demokrasiye özgü değerler de içeriği olmayan bir söylem olmaktan öte gidemeyecektir.

Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyada gelişen başta terör olmak üzere şiddet olaylarının etnik ve mezhep çatışmalarının etkisinden korunması, yürüteceği dış politika ile uygulayacağı siyasi ve sosyal politikaların isabetiyle doğru orantılı olacaktır. Kuşkusuz, bu politikaların Türk millî kimliğini, millî değerlerini, kardeşlik hukukunu ve cumhuriyetin temel niteliklerini esas alan politikalar olması zorunludur. Ancak, on dört yıldır uygulanan yanlış politikalar maalesef, demokrasi ve insan hakları gibi kavramların gölgesinde bölücülüğün himaye görmesine yol açmış, Türkiye'nin bölgesinde sözü dinlenir bir ülke olmasını sağlamamış, başta terör olmak üzere bölgesel sorunları ithal eder bir duruma getirmiştir.

Terörizm tüm insanlığa doğrultulmuş korkunç bir silahtır. Terör hangi gerekçeyle ve hangi ülkede çıkarsa çıksın insanlık dışıdır ve insanlık onurunu hiçe saymaktır. Terörizm ateşi konusunda duyarlı olmak, sorumluluk bilinciyle hareket etmek insanım diyen, insan haklarına saygı duyan herkesin görevidir. Yaşanabilir bir dünya istiyorsak, insan hak ve hürriyetlerine şartsız bağlıysak terörizme karşı aynı dozda tepki gösterebilmeli ve karşı koyabilmeliyiz. Fakat, yaşadığımız süreçte kavramlar asıl manasından uzaklaşmış, kan döken, cinayet işleyen, vatan ve millete diş bileyen tüm odaklar barışsever, özgürlük tutkunu, demokrasi yanlısı ve insanlık savunucusu olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Barış ve insan hakları kavramları âdeta bölücülerin hizmetine koşulmuş, terörün yedeğine konulmuştur.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin yakın tarihinin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL FARUK AKSU (Devamla) - ...en sıkıntılı ve çalkantılı döneminden geçmesini...

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

İSMAİL FARUK AKSU (Devamla) - Tasarının hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)