| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 30.03.2016 |
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Cumhuriyet Halk Partisinin Düzce İl Başkanına yapılan saldırıyı kınıyoruz tabii ki, gerçekten utanç verici. Siyasete yönelik müdahalelerden birini teşkil ediyor ve bu konuda ilk andan itibaren tabii ki bu saldırıya karşı tutumumuzu, kınamamızı ve bu tip saldırıların siyaset dünyasında kabul edilmemesi gerektiğini ifade etmiştik; bir kez daha kınıyoruz ve "Bu son olsun!" diyoruz.
Yalnız, bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim gerçekten: Çok naif bir tartışmaya tanıklık ettik biraz önce, çok duygulandım. Siz kınadınız, o kınamadı, Cumhurbaşkanı kınamadı, Başbakan kınadı, özür dilenmedi... Ne kadar güzel bir şey yani Türkiye'de demek ki bir il başkanı saldırıya uğrayınca, böyle kibar, naif bir tartışma da olabiliyormuş. İlk kez Türkiye'de bir il başkanı saldırıya uğramış gibi! Tabii, saldırıya ilişkin tutumumuz çok net de... Ne oluyoruz arkadaşlar? Yani biraz etrafımıza bakalım. Bu ülkede siyasetçiler hiç saldırıya uğramadı mı? Hiç dövülmediler mi, hiç tutuklanmadılar mı? Hiç burunları kırılmadı mı? Hiç ayaklarından hâlen tedavi gören eski milletvekillerimiz sakat kalmadı mı? Biz hâlâ bölgede, alanda, gittiğimiz demokratik etkinliklerde gazla, copla, suyla müdahaleye uğramıyor muyuz? Bizim Eş Genel Başkanımız Cizre'ye gitti, Eş Genel Başkanımızın içinde bulunduğu gruba gazla ve suyla müdahale edildi. Biz siyasetçiler olarak, milletvekilleri olarak Düzce İl Başkanı vesilesiyle bir bunları görelim, gerçeklere gözümüzü açalım.
Gerçekten şu anda bu yıl Silopi'de Seve Demir, Demokratik Bölgeler Partisi Meclis Üyesi, Parti Meclisi Üyesi katledildi. Mehmet Yavuzel bodrumda katledildi hem de yakılarak öldürüldü. Bizim bileşenimiz olan Demokratik Bölgeler Partisinin 2 tane parti meclis üyesinin öldürülmesinden söz ediyorum, saldırıya uğramasından değil. Biz bir kınama, bir özür onu falan beklemiyoruz; faillerini istiyoruz, faillerini. Bunların yargı önüne çıkmasını istiyoruz. Kim katletti parti meclis üyelerini bunu görmek istiyoruz. HDP Genel Merkez Binamıza Ankara'nın göbeğinde Tunalı Hilmi'de saldırı oldu, arşivimiz yakıldı. Bizim oradaki görevli arkadaşlarımız canlarını kurtarmak için çatı katına çıktılar ve biz saatlerce -onlarla görüşenlerden biri de benim- onlarla görüşme yaptık, hayatlarını kurtarmaya çalıştık. Bir tek sanık tutuklandı, kırk yedi gün sonra -tabii ki ödül alması gerekiyordu- tahliye oldu. Yüzlerce il ve ilçe binamız saldırıya uğradı, tahrip edildi. Ve buna ilişkin bırakın bir kınamayı destek açıklamalarıyla karşılaştık. Her gün bu saldırıların, bu cinayetlerin, bu tutuklamaların devam etmesi gerektiği yönünde en üst düzeyde, saraydan ve Başbakanlıktan ve Hükûmet yetkililerinden açıklamalar duyuyoruz. Niye? Halkların Demokratik Partisi, bu ülkenin yasalarına göre kurulmuş bir parti değil mi? Neden? Biz 59 milletvekiliyle bu sıralarda aynen sizler gibi aynı süreçlerden geçerek halktan onay almadık mı? Biz anayasal ve yasal koşulları tamamlayarak milletvekili seçilmedik mi? Bizim il ve ilçe örgütlerimiz aynı yasalara göre kurulmadı mı? Neden Halkların Demokratik Partisine yönelik -cinayet diyorum, katletmek diyorum- olunca bütün siyaset suspus?
Buna Cumhuriyet Halk Partisi de dâhil. Cumhuriyet Halk Partisinin, gerçekten bu konuda, muhalefete yönelik saldırılara karşı daha net, daha kesin bir duruşu olmasını bekleriz ana muhalefet partisi olarak. Sadece bizim başımıza gelince değil, kimin başına gelirse gelsin, siyaset, siyaset etiği, hukukun üstünlüğünü kabul, buna karşı durmayı gerektirir.
İşte, yani o kadar çok saldırı var ki ve buna karşı bırakın bir tekzibi, kınamayı, lanetlemeyi, biz karşı taraftan sürekli teşvik eden, destekleyen ve cezasızlığa giden yolu ören demeçler izliyoruz.
Sayın Bekir Bozdağ'a iki yıl önce -yanlış hatırlamıyorsam- bir itekleme olmuştu, bir saldırı; yirmi dört saat geçmeden failler tutuklandılar. Ben, Sayın Ahmet Türk'le beraber Samsun'a gitmiştim bir davada. Ahmet Bey'e saldırı sırasında -polislerin, yüzlerce polis eşliğinde saldırı oldu- burnu kırıldı ama onların hakkını yemeyeyim, o zaman Sayın Gül ve diğer yetkililer arayıp "Geçmiş olsun." demişlerdi. Bir tek hatırladığım olay o, geçmiş olsun dileği o. Onun dışında milletvekilleri olarak biz gittiğimiz illerde, gerçekten, sanki milletvekilliği statüsü, partiye göre değişiyormuş gibi bize yaklaşımdaki farklılığı çok net biliyorsunuz, siz de biliyorsunuz, hepiniz biliyorsunuz ve bu konunun mimarı kesinlikle başta iktidar partisidir ve muhalefetin de buna karşı kesin bir dille karşı çıkmamasıdır.
Dokunulmazlıksa, herkesin dokunulmazlığı var. Biz dokunulmazlığı falan da savunmuyoruz ayrıca. İl başkanıysa, il başkanlığı statüsü aynıdır. Belediye başkanıysa, belediye başkanlığı statüsü aynıdır. İşte, biz, bu çifte standardı reddediyoruz. Biz, bu ayrımcı politikaları reddediyoruz ve bu ülkede herkesin eşit hak ve özgürlüklere sahip olarak siyaset yapma hakkını, yaşama hakkını hayatın her alanı için savunduğumuz gibi siyaset erki için de savunuyoruz.
Şimdi, gerçekten, bugün basın toplantısı da yaptık. Şu anda Halkların Demokratik Partisi üye ve yöneticilerine karşı, bileşenimiz olan Demokratik Bölgeler Partisine karşı sistematik bir şekilde, aynen 2009'da olduğu gibi, yine, gözaltı ve tutuklama operasyonları başlatıldı. Şu anda elimizdeki rakamlar il, ilçe belediye başkanı, parti meclisi üyesi içinde olmak üzere 5 binden fazla kişi gözaltına alındı ve yine, MYK üyeleri, PM üyeleri, yüzlerce ilçe ve il başkanı, 1.080 kişi tutuklandı. 7 Hazirandan sonraki süreyi söylüyorum sadece. Bu bizim tespit ettiklerimiz, daha fazla olduğunu biliyoruz.
Sadece "Nevroz" haftasında Adana, Adıyaman, Ağrı, Aydın, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Elâzığ, Hatay, Iğdır, Isparta, İstanbul, İzmir, Maraş, Kars, Kocaeli, Konya, Mardin, Tunceli, Urfa ve Yalova'da 635 kişi gözaltına alındı ve 174 kişi tutuklandı bir hafta içinde. Ve bu tutuklamalarda bizim İzmir, Muş, Adıyaman, Ağrı, Manisa -yani hepsi ezberimde değil, bakmam gerekiyor- il eş başkanları tutuklandı değerli arkadaşlar, direkt yöneticiler ve il eş başkanları. Siyasetten yargı eliyle men edilmeyi yaşıyoruz biz.
Ve iktidar partisi geçmişte, hatırlarsınız, sürekli şunu diyordu 10 bini aşkın kişinin tutuklandığı KCK operasyonlarına: "Biz yapmadık, biz aldatıldık, cemaat yaptı." diye işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlardı. Peki, şimdi kim yapıyor? Şimdi bizim İzmir il eş başkanlarımızın, Manisa il eş başkanlarımızın, Ağrı il eş başkanlarımızın, bugün Kızıltepe ve Dargeçit belediye eş başkanlarının talimatını kim verdi? Bu sistematik operasyonların anlamı, Halkların Demokratik Partisini siyaset dışına itmektir, tasfiye etmektir. Bu, ama saldırıyla ama cinayetle ama tutuklamakla ama il ve ilçe örgütlerine saldırmakla ama dokunulmazlıkları tartıştırmakla HDP'nin temsil ettiği demokratik siyaset, özgürlükçü, kadını önceleyen, kadın özgürlüğünü esas alan, Türkiye'deki bütün farklı kimlikleri, inançları, dilleri ve kültürlerin özgürlüğünü ve eşitliğini savunan politikasına ve ilkelerine bir saldırıdır. Çünkü bu ülkede teklik üzerinden bir politika yürütülüyor. Dün de nereden icap ettiyse "tek komutan" diye bir söylem daha ortaya atıldı. Artık onu da ileriki konuşmalarda tartışacağız.
Yani özetle şunu demek istiyorum: Düzce İl Başkanına yapılan saldırıyı lanetliyoruz. Asla siyasi temsilcilere bu tip saldırılar olmasın, olmamalı. Ama bunu kınarken şu naiflikten de bir kurtulalım, gözümüzü açalım, etrafımıza bakalım; bu ülkede siyasetçiler saldırıya nerede uğruyor, nasıl uğruyor, kim tutuklanıyor? Bunların hepsini de yürek gözüyle, elimizi vicdanımıza koyarak ve adalet duygusuyla hep birlikte hepsini kınayalım diyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)