Konu: | Cezaevlerine ilişkin gündem dışı konuşması |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 63 |
Tarih: | 30.03.2016 |
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esas konuya girmeden önce, bundan kırk dört yıl önce Kızıldere'de hayatlarını kaybeden 10 yoldaşımızı anarak başlamak istiyorum. Geçen bunca yıla rağmen onların verdikleri mücadele hâlâ sürüyor. Dün bu katliamları gerçekleştirenler, bugün aynı katliamları uygulamaya devam ediyorlar. Sanıyorlar ki sadece öldürme ve yok etmeyle emek, sınıf, özgürlük mücadelesini bitirecekler. Öldürmekle bitmediğimizi, bugün onların mücadele mirasını sahiplenerek yolumuza devam ettiğimizi hatırlatmak isterim. Ölümleri durduramadıkları özgürlük ve barış arayışımızı, talebimizi, yine eski yöntemleri olan siyasi soykırım ve tutuklamalar ile muhalif tüm toplumu korkutmaya çalışıyorlar. Sormak istiyoruz: Aynı yöntemle farklı sonuçlar almaya çalışmak konusunda ısrar neden? Türkiye halkları ne sınıf ve emek mücadelesinde ne de özgürlük mücadelesinde ölümden korkmadığını, tutuklamalar ile baskılarla sinmediğini daha ne kadar gösterecek sizlere?
Şimdi, bakın, dün Sayın Başbakan bir konuşma yaptı, oradaki konuşmayı özellikle AKP milletvekillerinin dikkatine sunmak istiyorum. Şöyle dedi: "Ben prensip olarak hüküm verilene kadar eğer herhangi bir hukuki zorunluluk yoksa insanların tutuklu yargılanmalarına karşıyım. Sonunda beraat olursa özgürlüklerin kısıtlanması geri ödenemeyecek bir haktır. Bana en büyük cezayı versinler ama konuşma, yürüme özgürlüğümü elimden almasınlar." Bugün yaşadığımız siyasi tutuklamalar, gazetecilerin, akademisyenlerin, avukatların tutuklanmaları, onlara da değineceğiz ama bu konuşma bize bundan beş, altı yıl önceki KCK operasyonunu hatırlatıyor. Ne oldu o operasyonda? 2009 yılında bir anda binlerce insan toplu hâlde tutuklandı ve bu kişiler beş yıl boyunca tutuklu kaldılar. Tahliye olabilmelerinin sebebi de yeni bir yasanın -bu beş yıllık tutuklu kalma süresinin- uygulanması ve bu sebeple de dışarıya çıkmış olmaları. Bu tutuklamaların ardından Hükûmet ne açıklama yaptı? "Hata yaptık." dedi, "Yanlış yaptık." dedi ve konuyu gene "Kusura bakmayın, paralelin oyununa geldik, onlara inandık." noktasında bir açıklamayla örtbas etmeye çalıştı. Peki, bu kişilerin tutuklu kaldıkları beş yılın hesabını kim verecek? Hangi hükûmet verecek? O gün iktidar olan, bugün iktidar olan parti aynı parti değil midir?
Bunun yanı sıra, özellikle şunu belirtmek istiyoruz: Bakın, o gün o operasyonları yapan savcılar bugün tutuklu ve onların birer terör örgütü üyesi olmasından dolayı kumpasla bu işleri yaptıklarını da söyleyen yine Hükûmet. Fakat, hâlen bu davalar derdest ve alelacele buralardan ceza çıkartmaya çalışan da yine aynı Hükûmet. Tabii, devlet ve AKP, KCK operasyonlarında toplumun gösterdiği tepkiden dolayı stratejiyi değiştirdi. Şimdi ne yapıyor? Her ilde, her şehirde 3 tane, 5 tane, 10 tane tutuklamalarla, belediye başkanlarımızı tutuklamalarla, parti il eş başkanlarımızı tutuklamalarla "Evet, KCK gibi yapmıyorum ama aslında ben alttan, alttan çok ciddi bir tutuklama furyasını başlattım." diye hepimize bir mesaj veriyor aslında. Burada tüm muhalif kesimler, gazeteciler, avukatlar, akademisyenler yani bu politikalara karşı çıkan herkes bir şekilde ceza sistemine dâhil edilmek isteniyor.
Bakın, ülke gerçekten bir kaosa ve şiddet sarmalına itiliyor. Bunun önüne geçmek zorundayız. Yasadan, hukuktan konuşamayacak bir hâle geldik. Örneğin, Beritan Canözer diye bir gazeteci vardı, üç buçuk ay boyunca tutuklu kaldı bu kişi. Niçin biliyor musunuz? Çok heyecanlı olduğu için gözaltına alındı ve tutuklandı. Savcılığın gerekçesi buydu, bu kadar korkunç bir durumla karşı karşıya kaldık; yasal gerekçeler bir kişinin heyecanlı olması. Esra Mungan, emin olun ki beraat edecek çünkü bu ülkede hâlen yasanın ve hukukun olduğuna kanaatim sonsuz. Esra Mungan'ın istediği tek şey barış, avukatların istediği tek şey barış, tutuklanan gazetecinin, Beritan'ın istediği tek şey barış. Bu anlamda, aynı uygulamaları, tekrar tekrar bu ülkenin yaşamış olduğu uygulamaları uygulamaktan vazgeçin, halkı sindirmekten, baskı kurmaktan vazgeçin.
Teşekkürler, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)