GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:61
Tarih:24.03.2016

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun maddesine geçmeden, "Vicdan sahibiyim." diyen herkesi üzecek bir insanlık dramından bahsetmek istiyorum. Cizre'deki vahşet bodrumunda yaşamını yitiren Adıyaman Sincikli öğrenci Mehmet Kulbay'dan söz ediyorum. Bu gencimiz Cizre'deki sokağa çıkma yasağının kalkması için Adıyaman'dan kalkıyor, iki ay önce, bir grup öğrenciyle birlikte, arkadaşlarıyla Silopi'ye gidiyor; silahsız, demokratik tepkilerini dile getiriyorlar. Silopi'de gözaltına alınıyor -tanıkları var- durumunun iyi olduğunu ailesiyle paylaşıyor. Bu gencimiz Cizre'ye götürülüyor sonra. Bir ay kadar, bu vahşet bodrumundan kurtulması için -Meclisin zaten hep gündemindeydi- İçişleri Bakanlığıyla, Sağlık Bakanlığıyla yaptığımız tüm girişimlere rağmen, bu gençlere bir türlü ambulans ulaştırmayı başaramadık. Sonuçta, yüzlerce öğrenci göz göre göre katlediliyor, bu vahşet bodrumundan çeşitli illere cenazeler dağıtılıyor, 6 ilin Adli Tıp Kurumuna gidiyor bunlar. Mehmet Kulbay'ın cenazesi de Urfa'nın Siverek ilçesine götürülmüştü. Ben de Siverek'e gittim 17-18 Şubat tarihlerinde. Ailesiyle birlikte almaya gittik, ailesi çocuğunu tanıdı. Cenazede, "tatuaj" dediğimiz dövme yapılmıştı, kartal ve akrep figürleri vardı, kolunda "canım annem" yazısı yazıyordu. Görgü tanıdıklarından öğreniyoruz ki çocuk can sıkıntısından, psikotik davranışlar sergileyerek sağına soluna figürler çizdirmişti. Bu çocuk tanınıyordu ama tanınmayan cenazeler vardı; infaz edildikten sonra aşırı derecede tanınmayacak şekilde yakılmış, ancak DNA testiyle tanınan cesetler vardı. Bu gencimizi defin için Geller beldemize gönderdik. Biliyorsunuz, Başkan bilir Geller beldemizi. Beldede bulunan Diyanet görevlisi 6-7 imamın hiçbirisi cenaze namazını kıldırmak istemiyor; cenaze ancak komşu köyden sivil imamın cenaze namazını kıldırmasıyla, Bistikan köyünden -yine, Başkan bilir- bir sivil imamın cenaze namazını kıldırmasıyla defnedebiliyor.

Bu olayı, ezbere olmasın, acaba bir yalan mı var, doğruluk payı nedir diye gidip il müftüsüyle -hatta Sayın Müftümüz İmran Bey'in de adını orada andık, beraber çalıştığımızı söyledim- konuştum. "Sayın Müftüm, böyle bir olay var, bu olaydan sizin haberiniz var mı?" dedim, "Bir şey diyemem, ben size haber veririm." dedi. Geçen perşembeden bu perşembeye, tam sekiz gündür hiçbir şey yok. "Ben bunu Meclise taşıyacağım." dedim, "Sen bilirsin." dedi. Çünkü bir şey söyleyemiyor. Gerçekten bu olayın olduğuna orada ben emin oldum. Bu tutumun İslamiyet'le ilgisinin olmadığının -burada İslamiyet'i karalamak için değil- ama Diyanetin devletin tekeline girdiğinin somut bir örneği olarak gördüm ben. Ben, bu olayı böyle görüyorum. Bu, dinin devlet eliyle uygulanmasının yanlışlara yol açacağının en çarpıcı örneğidir diyorum. Bu olayın takipçisi olacağımın sözünü aileye verdim, her platformda da dile getireceğim.

Ancak DNA testleriyle çocuğunun cesedine ulaşabilen o kadar aile varken kişisel verilerden bahsetmek doğrusu uçuk geliyor bana. AKP, daha önce Avrupa Birliğiyle uyum sürecinde bu tür yasalara daha pozitif, olumlu yaklaşıyordu ama AKP, maalesef, gün geçtikte AB uyum yasalarından ve demokrasiden uzaklaşıyor, kendine göre, işine nasıl geliyorsa o şekilde değişikliğe gidiyor; bir fişleme yasasına çevirmek istiyor, kişisel verilerin korunması kendisine muhalif kesimleri fişlemeye yöneliktir. Yine de bereket versin ki 6'ncı maddede biraz değişiklikler oldu, o benim alanıma giriyor, tıp alanında hasta haklarıyla ilgili şey kısmen düzeltildi. İyi ki bu yanlıştan dönüldü, yoksa felaketlere yol açacaktı.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)