| Konu: | MHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 60 |
| Tarih: | 23.03.2016 |
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) - Sayın Meclis Başkanı, saygıdeğer milletvekilleri; bence öncelikle biraz sakinleşelim. Ben de konuyu inceleyeceğim. Ben 17/2/2016 tarihinde vermiştim aslında araştırma önergesini grubum adına, daha farklı şeyler de vardı içerisinde. Ben burada konuyu sadece bir milletvekili değil, yıllarca çocuklarla, gençlerle, ailelerle çalışmış bir meslek elemanı olarak da değerlendireceğim. O nedenle, lütfen sonuna kadar dinlerseniz eminim siz de olayın vahametini daha iyi anlayacaksınız diye düşünüyorum.
Evet, bugün burada, Meclis gündeminde çocuk istismarının önlenmesine yönelik sunduğumuz araştırma önergemizin gerekçesini sizlerle paylaşmak için söz almış bulunmaktayım. Öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Ben Meclisimizin literatürünü inceledim. Sayın Keşir zannediyorum ayrıldı. 2010 yılının Mart ayında, Kayıp Çocuklar Başta Olmak Üzere Çocukların Mağdur Olduğu Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun kurulduğunu ve bu komisyonun bir rapor hazırlayarak bu raporu Meclis gündemine sunduğunu biliyorum. Ancak, bu raporda belli konular incelenmiş, gayet iyi incelenmiş ama daha sonraki dönemde konularla ilgili herhangi bir önlem alınmamış, bir gelişme kaydedilmemiş.
Dünya Sağlık Örgütünün istismarla ilgili bir tanımını size sunmak istiyorum: "Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin ya da toplum ya da bir devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek uygulanan tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir." deniliyor.
Şimdi, bugün, burada benim aslında sunduğum araştırma önergesinde birçok istismar konusu ve özellikle suça yönelmeyle ilgili konu ağırlıklıydı ama günün önemine göre cinsel istismarla ilgili daha fazla bu konu üzerinde durmak istiyorum ve burada, sadece suçu işleyen kişinin değil, herkesin, buna göz yuman veya ihmalde bulunan ya da denetimde ihmal yapan kurumların da buradan pay çıkarması gerekmektedir. Bunu savunuyorum.
Cinsel istismara maruz kalan çocukların yaşa göre dağılımlarını bir incelediğimizde yüzde 30'unun 2 ila 5 yaş arası, yüzde 40'ının 6 ila 10 yaş arası, yüzde 30'unun 11 ila 17 yaş arasında olduğu görülmekte, yani başka bir deyişle, olguların yüzde 70'ini küçük yaş grubu oluşturmaktadır. Cinsel istismarın ilk anda fark edilmesi fiziksel istismara göre daha zordur. Çocuk genellikle istismarcı tarafından tehdit edilir, açıklamaya korkar, ayrıca bundan utanç duyar. Cinsel istismara uğrayan çocukta ihanet duygusu söz konusudur. İhanete uğramıştır ve bu duygular kökleşmeye başlar. Âcizlik söz konusudur çünkü bu olayın karşısında âciz kalmıştır, kendisini koruyan kimseler de olmamıştır.
Cinsel istismar olayına eşlik eden kötülük, utanç, suçluluk gibi kavramlar zamanla çocuğun benlik algısına karışır ve kendisini böyle algılamaya başlar. Yani bu olay, bir kerelik yaşanan bir olay değil, bir ömre mal olan bir olaydır.
Kişilik bozukluklarını inceleyelim dediğimizde, "borderline" kişilik bozukluğu saptanan kişilerin yüzde 70 ila 80'inde, çoğul kişilik bozukluğu saptananların yüzde 85 ila 90'ında çocukluk çağı cinsel istismar öyküsü pozitif bulunmuştur. Yine, ileriki yaşlarda başkalarına istismarda bulunan, cinsel istismarda veya farklı istismarlarda bulunan kişilerin de yüzde 60 ila 95'inde çocukluk çağında cinsel istismar söz konusudur. Yani bir olayı hoş gördüğünüz zaman, bir çocugun o anlık yaşadıgı değil ömrü boyunca diğer insanlarla olan etkileşiminde başkalarına verdiği zarara da, bütün bir yaşamı boyunca gördüğü zarara da göz yummuş olursunuz.
Yakın zamanda Karaman ilimizde gerçekleşen taciz olayı hepimizi sarstı, üzdü. Bu konuda, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının olayın ardından "Aileler ziyaret edildi. Çocukların rehabilite edilmesi için çalışmalar başlatıldı. Çocukların bu dönemi en az travmayla atlatabilmesi için tüm destek veriliyor. Kötü niyetli insanlar, her zaman bazı işleri suistimal eden insanlar olabiliyor. Bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle öne çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz. Biz Ensar Vakfını tanıyoruz. Hizmetlerini takdir ediyoruz. Bunu yapan kişi için de sıfır toleransla hukuki açıdan takibimizi yapıyoruz." şeklinde ilk açıklaması, talihsiz ve üzücü bir açıklamadır. Ben size konuşmasının tamamını verdim, iki kelimeyi, üç beş cümleyi vermedim.
Böylesine üzücü ve kötü bir olayın bir kez yaşanmış olması bile devleti yöneten Hükûmetin, çocukların güvenliği üzerinde alması gereken tedbirlerde eksiklik ve hata yaptığını göstermektedir. Zira ailesinden daha iyi bir eğitim vaadiyle alınmış çocukların güvenliği sadece bunu yapan kuruluşların değil, buna izin veren yetkililerin de sorumluluğudur. Aileler o kurumlara çocuklarını teslim ederken, bu kuruma destek veren ve hatta bizzat açılışlarını yapan devlet büyüklerinin tavrına bakarak "Evet, burası güvenli. Öyle olmasa devlet büyüklerimiz onların yanında olmazdı." düşüncesiyle hareket etmektedirler. Bu tavrımız da kurumlarla ilgili sorumluluğunuzu 2 kat arttırır.
Ayrıca, eklemek isterim ki "Bir seferlik." dediğiniz olayda taciz iddiacısı olan çocuk sayısı 45, ispatlanan sayı ise 10'dur. Ayrıca, taciz olayının sayısı ise meçhuldür.
Sayın Bakandan, işlenen suçun önemine istinaden, tamamıyla çocuklarımızı koruyan ve haklarını arayan bir çizgide açıklama beklerdik. Vakıf kültürümüze bizim de saygımız var, vakıfları bizler de önemsiyoruz, dinî eğitimi biz de önemsiyoruz ama keşke Bakanla birlikte veya Bakandan önce ilgili vakıf da çıkarak bu konudaki üzüntülerini ve bu konuyla ilgili başka ne önlemler almaları gerektiği konusundaki öz eleştirilerini de yapsalardı.
Sadece suçu işleyenin değil, olayda ihmali ve kusuru olanların yapılacak resmî incelemelerle belirlenmesi önemli ve gereklidir. Yine, biz, kendisinden, tüm kurum ve kuruluşlarda gerekli denetimlerin sıklaştırılarak bu ve benzeri olayların bir daha yaşanmaması için her türlü tedbirin alınacağına dair güvence vermesini ve zaman zaman da yapılan çalışmaların kamuoyuna sunulacağını ifade etmesini beklerdik.
Az önce saydığım, çocukların o anda ve gelecek dönemlerde yaşayabilecekleri sorunlardan bahsettim. Burada ailelerin yaşayabileceği sorunlar ekli değil. Bir de düşünün aileleri neler yaşayacak? Hayatta en değer verdikleri çocuklarını bu konuda yetkin gördükleri kişilere emanet ediyorlar ve nihayetinde çok üzücü olaylarla karşılaşıyorlar. Onların hayatları da bir ömür boyu bundan olumsuz etkilenecek. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızın sadece vakfı koruyan değil tamamıyla olayı irdeleyen ve alınacak önlemlerle ilgili neler yapılması gerektiğini belirten açıklamalarda bulunması gerekmektedir. Çünkü bu ülkede yaşayan herkesin, Türk milletinin güvencesi, teminatı Türkiye Büyük Millet Meclisi, parlamenter sistemdir.
Çocuk ihmaliyle ilgili olarak Sayın Keşir yapılan komisyon çalışmalarından bahsetti. Ben de sizlere bu konuyla ilgili bazı istatistiklerden bahsetmek istiyorum, yine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının sunduğu istatistiklerden bahsetmek istiyorum.
Bakanlığın sunduğu verilere göre zaten bu kurulan, önceki kurulan komisyon çalışmalarının amaca ulaşmadığı görünüyor. Ben, 2014'ü, 2016'yı 2002'yle karşılaştırmayacağım; araştırmanın yapıldığı tarih, komisyonun raporunu sunduğu tarih 2010 ile 2014'ü karşılaştıracağım. Sunulan tabloda, sokakta çalışma oranı 2010 yılında 2.768'ken 2014 yılında sayı 3.267 olmuş. Suça sürüklenme 2010 yılında 83.393'ken 2014 yılında sayı 117.486'ya yükselmiş. Mağdur çocukların sayısı 2010 yılında 76.428'ken 2014 yılındaki rakam 131.172 olmuş. Bu, Bakanlığınızın verdiği bilgidir.
TÜİK'in verdiği bilgileri size açıklayacak maalesef zamanım kalmadı. Suça itilen, terör için kullanılan çocukların sorunlarıyla ilgili açıklama yapmak istiyordum, maalesef onlarla ilgili de zamanım kalmadı, keşke onlara da değinebilseydim. Ancak şuna özellikle değinmek istiyorum: 2013 yılında Millî Eğitim Bakanlığının verilerine göre 174.625 öğrenci ilköğretim kurumlarını ve ortaöğretim kurumlarını terk etmiş. 2014 yılında bu kurumlarda 234.932 öğrenci okulu terk ettiğine göre bu çocukların cinsiyetle ilgileri nedir? Neden terk etmiştir? Tacize uğrayan mı vardır? Bundan sonra çocuk gelin mi olmuşlardır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DENİZ DEPBOYLU (Devamla) - Bunların bir araştırması yok. Bunları da özellikle Bakanlığınızdan rica ediyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP, CHP ve HDP sıralarından alkışlar)