| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti ve Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis ve Gümrük İşbirliği Ortak Temas Merkezi Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Anlaşma ile Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 58 |
| Tarih: | 10.03.2016 |
HDP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Sayın Başkan, Sayın Divan ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sekiz dokuz aydır ilk defa Meclis bir kanun maddesinde uzlaşmıştır. Bu uzlaşıyı görmek gerçekten sevindirici. Umarım, inşallah, bu amansız savaşın durdurulması için, kardeş katlinin durdurulması için de bütün Meclis sorumluluk alır ve bu konuda ortak bir hareketle bu çatışmaları, bu ölümleri durdurur.
Bugün, daha doğrusu bu hafta Salâhaddin Eyyubî'nin ölümünün 823'üncü yılı. Kendisine ve arkadaşlarına Allah'tan rahmet diliyoruz. Kendisinin özellikle ibret verici iki tane sözü vardır, onları nakletmek istiyorum: "Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim." demiştir. Bunu okurken ben de gerçekten, şu anda Türkiye'nin şarkında ve garbında ölümler varken, bombalamalar varken; insanlar katlediliyorken kendimde gülme hakkını bulamıyorum ve hayattan hiçbir zevk alamıyorum.
Yine, aynı şekilde, kendisinin ibret verici bir sözü vardır, "Dostlarıyla uğraşanlar düşmanlarıyla savaşamazlar." demiştir. Bugün, maalesef biz, yurt dışında dostlarımızla, yurt içinde de bırakın dostları kardeşlerimizle savaşıyoruz. Böyle olunca, hepimiz ama hepimiz kaybediyoruz ve şunu söyleyeyim: Gerçi, Yunanistan, Türkiye, Bulgaristan polis ve gümrük iş birliği ortaklığıyla ilgili anlaşma üzerinde konuşuyoruz. Cizre'de, Silopi'de duvarlara yazılan o yazılamaların Yunanistan'a, Bulgaristan'a sirayet etmemesini diliyorum çünkü öyle bir durumda, ilk başta zarar görecek olan Yunanistan ve Bulgaristan'daki Türk kardeşlerimizdir yani nasıl ki şimdi Cizre, Silopi, Nusaybin'de ve diğer sokağa çıkma yasağının olduğu il ve ilçelerde "Türk'ün gücünü göreceksiniz.", "Ne mutlu Türk'üm diyene." yazıları, bırakın sokakları artık evlerin içinde yazılıyorsa umarız Yunanistan'a ve Bulgaristan'a bu anlamda kötü örnek olunmaz.
Ege kıyılarında -birçoğunuz takip ediyordur- artık sadece Suriyeliler değil, Nusaybinliler, Cizreliler, Silopililer, Silvanlılar, Bismilliler de göç etme yoluna girmiş durumda. Avrupa'nın, bu anlamda, buradaki çatışmalara göz yumması ve âdeta teşvik etmesi Avrupa'nın da faydasına olmayacaktır. 3 milyon göçmen için 10 milyonlarca göçmeni kapısında görebilir. Bu tehlike Avrupa'yı da bekliyor, Türkiye'yi de bekliyor. Bugünden onu önlememiz için bir an önce adil ve eşit bir kardeşlik temelinde bizim anlaşmamız, uzlaşmamız ve bir an önce müzakere masasına dönmemiz gerekiyor.
Geçen dikkatimi çekti Batman Milletvekili olmam hasebiyle. Dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan Batman'da 15 Mart 2008'de bir konuşma yapmış. 14 Mart 2008'de AK PARTİ kapatma davası için Anayasa Mahkemesi resmî işlemleri başlatmış, 15 Martta Batman'da Sayın Erdoğan şunları söylemiş: "Millet iradesini hiçe sayarak hukuk tesis edilmez. 16 milyonun iradesini hiçe saymak var mı? Temsil yetkisine sonuna kadar sahip çıkacağız. Biz bu ülkede gayrimeşruluğa izin vermeyiz. Sınırları aşan her girişim yetki gasbıdır, millet iradesinin çiğnenmesidir, seçilmişleri atanmışlara kul etmeyiz."
Nasıl ki o gün bence suni bir gündem yaratılarak parti kapatılmak istendiyse, bugünlerde de suni bir gündem yaratılarak dokunulmazlıklar vesaireler gündeme getiriliyor. Ve işin ilginç tarafı Sayın Başbakan o zaman şu ayeti okumuştur, yani bu kapatma davasını açan kişilere ve siyasi yasak getirmek isteyenlere karşı ayet okumuştur: "Kalpleri var idrak etmezler, gözleri var görmezler, kulakları var işitmezler." Ben de bugün ayetin Arapça orijinalini okumak istiyorum
(Hatip tarafından Araf Suresi 179'uncu Ayet okundu)
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Yani, bu ayeti destekleyen bir ayet de Bakara Suresi 44'üncü Ayet: "Siz insanlığa iyiliği emredip kendi nefsinizi unutuyor musunuz?"
(Hatip tarafından Bakara Suresi 44'üncü Ayet okundu)
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - "Siz kitabı okuduğunuz hâlde hâlâ akıl etmeyecek misiniz, akıllanmayacak mısınız?" Öyle bir durumda bize yapılınca ah vah çekip başkasına yapılınca "Oh!" dememeliyiz. Bu, ahlaki değildir; bu, hukuki değildir; bu, bu Meclisin de, bu Hükûmetin de, muhalefet partilerinin de şanına yakışmaz.
Yine, barış isteyen memurların haklarında soruşturma başlatılması, görevden menedilmesi ve sürgün edilmesiyle ilgili de konuşmak istiyorum. Özellikle Mardin ve Batman'dan bu konuda bize çok talep geldi, dillendirmemiz konusunda. Hepsinin gerekçesi ama hepsinin, Ankara patlamasıyla ilgili olan bombalamayı kınamak, barış istemek, Tahir Elçi'nin öldürülmesiyle ilgili yine, protestolar yapmak, barış istemek. Ve bundan dolayı birçok sendika KESK, DİSK, TMMOB ve TTB'nin birçok üyesi şu anda adli soruşturma geçirmektedir. Sadece Mardin'de 2.600 sendika üyesi şu anda idari soruşturma geçirmektedir. Aynı şekilde, Batman'da da 1.037 kişi idari soruşturma geçirmektedir ve bunların içinden de -dediğim gibi- bir kısmı sürülmüştür, bir kısmı görevden menedilmiştir ve diğerleri hakkında da adli ve idari soruşturmalar başlatılmıştır. Yani bence bu insanlara madalya takılması gerekirken, takdir belgesi verilmesi gerekirken bunların cezalandırılması ahlaki ve vicdani değildir. Söylemlerine lütfen bakınız, medyadan takip ediniz; çok komik gerekçelerle, sosyal medya paylaşımları nedeniyle görevden uzaklaştırıldıklarını göreceksiniz. Benim naçizane de bir tavsiyem, biz, var olan enerjimizi birbirimize karşı kullanarak israf etmemeliyiz, o zaman o sinerji diye bir şey kalmaz, birbirimizi yıpratma yolunda kullanmamalıyız. Ve ben inanıyorum ki bu Mecliste yakınlarını bir şekilde kaybetmeyen insan yoktur, milletvekili yoktur. O yüzden milletvekilleri bu acıyı iyi bilir. Biz bu acıyı biliyorsak, bu acıyı başkalarına yaşatmaya hakkımız yok, en azından engel olmalıyız, bu acıyı başkalarının yaşamasına karşı durmalıyız ve bu imkân bizim elimizdedir.
Hepiniz bilirsiniz, köle, Hazreti Hamza'yı şehit ederken, Hind de onun ciğerini yemeye çalışmıştır ama sonra ne olmuştur? Köle Vahşi de, Hind de kalkıp Peygamberden (ASV) özür diliyorlar ve orada kelimeişehadet getiriyorlar ve ondan sonra "hazret" diye kendilerine hitap ediliyor, şu anda da "Hazreti Vahşi" deniliyor, "Hazreti Hind" deniliyor.
Yani bunlar, bizim için, bizim barışmamız için, bizim aramızdaki kavgayı, fitneyi bitirmemiz için emsalsiz örneklerdir. Bizim referanslarımız vardır, bu referansları biz Meclis çatısı altında yaşayalım, yaşatalım.
Teşekkürler. Sağ olun.