GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Tasarısı Maddelerinin görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:56
Tarih:08.03.2016

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Artık bütçenin kapanış konuşmasına doğru geldiğimiz bir süreci yaşıyoruz. O nedenle, gerilimden uzak, mümkün olduğunca olması gereken çözümle ilgili bazı hususları vurgulamak istiyorum. Hepimiz herhâlde şunun bilincindeyiz: 78 milyonun neredeyse tamamında büyük bir kaygı ve endişe var. Geleceğe dair, ortak demokrasimize dair, özellikle tüm Orta Doğu coğrafyasında yaşananlara dair hemen hemen bu sıralarda oturan bütün milletvekillerinin de aynı kaygıyı paylaştığını düşünüyorum.

Birçok milletvekilimiz okumuştur, Gabriel Garcia Marquez'in "Kırmızı Pazartesi" romanı var. Roman, bir küçük kasabada işlenecek bir cinayetle başlar. Bütün kurgu, o roman içerisinde bütün toplumun o cinayeti konuşmasına rağmen, sofrada, sokakta, ticarette herkesin tek gündemi o olmasına rağmen oluşan toplumsal duyarsızlık üzerinden o cinayete engel olamamakla neticelenir.

Maalesef, ülkemizin bugün içerisinde bulunduğu durumu görünce de âdeta göz göre göre hepimizi bekleyen bir cinayeti tartışıyoruz algısına kapılıyoruz. Oysa ki her birimize düşen buradan bir çıkış noktasıyla ilgili belli şeyleri mutlaka hayata geçirmek olmalı. Siyasetin önemi, Meclisin önemi, siyasi partilerin önemi de zaten buradan geçiyor. Maalesef en temel sorunlarımızda bile çözüm artık pamuk ipliğine bağlı bir noktada duruyor. Pamuk ipliğinin kopması durumunda bir çözümün gelişebileceğine inanmış olsak her birimiz bu sorumluluğu yerine getirmek için bu kadar çırpınmayız. Ama biliyoruz ki o pamuktan yapılmış iplik koptuğu zaman, herkesin birbirini boğazlaması için, birbirini öldürmesi için gereğinden fazla zaman olacak. O nedenle, o zamana müsaade etmeden her birimizin o ipe sıkı sıkıya sarılması ve onu gözü gibi koruması gerekiyor.

Biz şuna inanıyoruz: Hepimiz aynı gemideyiz yani burada bulunan vekiller de, onların temsil ettiği toplumsal kesimler de aynı gemideler. O gemi batınca birimiz kurtulmayacak, birimiz zevküsefa içerisinde yaşamayacağız; ya hep beraber batacağız ya da hep beraber o gemiyi mutlaka bir düzlüğe kavuşturacağız. Usta kaptanlar da -Karadenizli vekillerimiz burada- fırtınalı denizlerde belli olur. Sakin denizde, durgun denizde herkes usta kaptan olduğunu iddia eder ama maharet odur ki fırtınanın sert olduğu dönemlerde o gemiyi esenliğe kavuşturacak manevraları yapabilmektir.

Şimdi, özellikle bu içinden geçtiğimiz süreç içerisinde halkımız o geminin kaptanlığını size vermiş. İktidar partisi olarak sizin, özellikle bu fırtınalı dönemde o usta manevraları yapma noktasında mutlaka bir çözümü buraya getirmenizin gerekli olduğu kanaatindeyim.

Ahmet Altan'ın çok güzel bir benzetmesi vardır, daha önce de bu kürsüde hep söylemiştim: Bizim ülkemizi, adaleleri müsait, fiziği, kondisyonu müsait, zihinsel olarak da ona şartlanmış müthiş bir 100 metre koşucusu olarak değerlendirir ama o 100 metre koşucusunun, o atletin karnında, midesinde derin bir sancı, derin bir kramp vardır ve o derin kramptan dolayı da o atlet, iki büklüm bir şekilde, o koşuyu maalesef koşamamanın ıstırabını yaşar. Burada dile getirdiğimiz şeyler, o krampın bir an önce giderilmesi ve ülkemizin hak ettiği o maratonun, o koşunun mutlaka koşulmasıyla ilgilidir.

Biz, Orta Doğu halklar mahallesinde yaşadığımıza inanıyoruz. O mahallede, şu anda, dışarıdan müdahalelerle maalesef her ev birbiriyle kavgalı ve yine o müdahalelerle de -bırakın her evin birbiriyle kavgalı olmasını- her evin içerisindeki halklar birbiriyle kavgalı. Bütün çağrılarımız, kendi evimizin içerisindeki o kavgayı bitirip kendi mahallemizin içerisindeki o kavganın bitmesine bir an önce katkı sunmak olmalı diye düşünüyoruz.

O nedenle, buralarda birbirimize laf yetiştirme, birbirimize cevap yetiştirme, birbirimizi siyaseten farklı noktalarda konumlandırma noktasında her siyasi partide çok maharetli olan vekil arkadaşlarımız var ama bu perspektif üzerinden bir çözümü önceleyen, bir çözümü arayan ve o konuda da vicdanı sızlayan birçok milletvekilinin de olduğuna inanıyoruz. Maharet, birbirine laf yetiştirmekte değil, o vicdan sızısıyla bir çözümü bulabilmektedir diyorum.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)