GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Tasarısı Maddelerinin görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:56
Tarih:08.03.2016

HDP GRUBU ADINA DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Mersin) - Sayın Divan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Bugün Kadınlar Günü dolayısıyla hakikaten hemen hemen bütün milletvekillerimiz çok değerli söylemlerde bulundular. Bütün kalbimle o söylemlerin altına imzamı atıyorum ve Kadınlar Günü'nün bütün insanlık âlemine hayırlar getirmesini diliyorum.

Çok değerli arkadaşlar, Birinci Dünya Harbi, aslında iki tane büyük imparatorluğun, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu'nun tasfiyesi sonucunu doğurdu. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun tasfiyesine gidildiğinde çok fazla bir bölünme meydana gelmedi. Bu bölünme neticesinde Macaristan, Sırbistan ve bir şekliyle Çekoslovakya devletleri ortaya çıktı. Ancak Osmanlı İmparatorluğu'nun bölüşülmesi sırasında çok enteresan olarak topraklarının dokuzda 8'ini kaybederek üstünde bir çok yeni devlet oluşturuldu. Özellikle aynı dili konuşan, aynı dinden olan Arap ülkeleri yeni oluşturulan neredeyse 13-14 devlet arasında paylaşıldı ve enteresan olarak bu paylaşım yapılırken de ihtilafları içinde barındıran, mezhepsel çatışmaları, dinsel çatışmaları, ırki çatışmaları içinde barındıran problemli ülkeler olarak ortaya kondu. Tabii ki burada başrolü özellikle İngiltere ile Fransa üstlenmişti. Her ne kadar İtalya ve Amerika da galipler arasında idiyse de çok büyük bir rol oynayamadılar. 1917 Devrimi'yle de Rusya devre dışı bırakılmıştı.

Şimdi, 1960'lı yıllara gelindiği zaman yani soğuk savaşın en sıcak günlerinde çok önemli bir değişim meydana geldi. Amerika'nın nüfuz alanı içerisinde olan Afganistan bir şekliyle Rusya'ya terk edilirken Mısır, Sovyetler Birliği'nin nüfuz alanındayken Amerika Birleşik Devletleri'nin nüfuz alanı içerisine terk edildi yani bir şekliyle Sovyetler Birliği, Arap kıtasından, Orta Doğu'dan, Yakın Doğu'dan, Suriye hariç, dışlanmış oldu. Ve bu ihtilaflı olan bölgede yeniden bir yapılanma -özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin ve Avrupa Birliğinin gelişmiş olan ülkelerinin menfaati yönünde bir değişikliğe- bir çatışma ortamının ötesinde bir barış ortamına veya şekilsel de olsa bir demokratikleşme ortamına doğru götürülmesi planı Büyük Ortadoğu Projesi'yle bir şekliyle hayata geçirildi. Aslında, varılmak istenen bu bölgede, Orta Doğu'da ve Yakın Doğu'da bir barış çemberinin oluşması veya demokratik bir yapının oluşması değildi. Aslında, Sanayi Devrimi sonrasında o toplumları zenginleştiren silah sanayisinin artık çok fazla bir önemi kalmamıştı -daha çok elektronik üstünde daha büyük kârlılık- ve o ülkelerin halklarının daha çok zenginleşmesini sağlayacak satışlar yapılması gerekiyordu. Bunu da devletlere satabilme imkânı yoktu. Ancak, bireyleri belli bir gelir seviyesine eriştirerek bu mamullerini onlara satabilmek ve dolayısıyla hem enerji yollarının emniyetini sağlamak ama aynı zamanda da ticari hayatı kendi ülkelerinin vatandaşları yönünden daha müreffeh bir topluluk hâline getirebilmek için böyle bir projeyi devreye soktular. Ama, özellikle, Birinci Körfez Savaşı sonrasında Orta Doğu'daki haritanın değiştirilmesi kararı bir şekliyle hayata geçirildi. Nasıl ki Birinci Dünya Harbi sonrasında Araplar arasında meydana gelen ihtilaflar sonucunu... Ki bu ihtilafları yaratan bizatihi o muzaffer olan ülkelerdi. Ama en sonunda, Arap ülkelerinin bu aralarındaki çatışmada, mesela, Suud ile Hüseyin arasındaki çatışmada "Bakalım, tamam, durun, işte, Ürdün sana veya Suriye sana, Suudi Arabistan sana..." şeklinde, bir şekliyle sanki barıştan yana, sanki o ülkelerin insanlarına iyilik yaparcasına bir taktikle geliştirdiler veya bir stratejiyle geliştirdiler.

Şimdi, buna benzer bir oyun yine Orta Doğu'da veya Yakın Doğu'da oynanıyor. Aslında bir üçüncü dünya savaşının içindeyiz. Ancak, üçüncü dünya savaşı ne İkinci Dünya Savaşı'na ne Birinci Dünya Savaşı'na benziyor. Çünkü, Birinci Dünya Savaşı ile İkinci Dünya Savaşı aslında birbirlerinden çok farklı olan savaşlardı. Ama artık gelişmiş olan ülkeler kendi askerleriyle ve kendi toprakları üzerindeki bir savaş yerine, başkalarının toprakları üstünde ve başkalarının askerleriyle savaşmayı daha uygun buldukları için bugün Orta Doğu bir üçüncü dünya savaşının içerisine girmiş bulunuyor. Ve etrafımızdaki ülkelere baktığımız zaman, Mağrip dâhil olmak üzere yani Kuzey Afrika dâhil olmak üzere, maalesef, karıştırılmış durumda. Ve bunların yeniden bir barış ortamına dönebilmeleri mümkün değil, yeniden bir bölünme dönemi yaşıyor. Artık inanıyorum ki Irak'taki Sünni kesim ile Suriye'deki Sünni kesim bir şekliyle birleştirilecek; bir şekliyle Suriye'deki Şii, Lübnan'daki Şii veya Irak'taki Şiiler ayrı bir yapı oluşturacak. Ve bunu da kendi aralarındaki savaşın sonunda, yine o galip olan devletlerin barış adına yapacaklarından da geçmişe bakarak emin olmak gerekir.

Şimdi, aynı oyun Türkiye üzerine de oynanıyor. Türkiye'nin etrafına baktığınız zaman, bir ateş çemberi içerisinde. Ve bir şekliyle Türkiye, Orta Doğu'da oynanan bu oyunun dışına itilmiş vaziyette. Ve ben şuna kaniyim, şuna inanıyorum ki Türkiye'nin Rus uçağını düşürmesinin arkasında Amerika Birleşik Devletleri vardı. Çünkü, Türkiye'nin bir şekliyle Suriye denklemi dışında tutulması gerekiyordu ve bu sağlandı bir şekliyle. Ama aynı şekilde bugün Türkiye'nin içerisinde de aynı karışıklık mevcut. Bir yandan dış tehditler olurken, işte bugün Kilis'te Suriye'den atılan bir roketle oradaki vatandaşlarımız hayatını kaybederken öbür yanda emniyet güçleri ile bir kısım gencin aylar süren çatışması, yurt içindeki çatışması aslında bu ülkeyi zayıflatıyor. Aynı şekilde, Sevr'de dayatılan olay, aslında bir şekliyle Lozan'da Kürt ve Türk kardeşliği ifade edilerek bozulmuştu. Ama bu yeniden ortaya konulan oyun içerisinde -maalesef ve maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi de dâhil olmak üzere- toplumun her kesimine baktığınız zaman birbiriyle artık anlaşamayan, birbiriyle çatışan insanları görüyoruz. Bu, Türkiye için bir tehdittir; bu, ülke için bir tehdittir; Türkler için de bir tehdittir, Kürtler için de bir tehdittir. Lütfen ama lütfen bu konuda geçmişe bir bakarak bundan bir sonuç çıkarmamız ve buna göre hareket etmemizde fayda mülahaza ediyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)