| Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 8'inci tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 05.03.2016 |
CHP GRUBU ADINA METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Bakan bütçe konuşmasında açıkladı, "2002'de 10 milyar Türk lirası olarak gerçekleşen Millî Eğitim Bakanlığı bütçe payı 2016 yılında 100 milyar 390 milyon 305 bin Türk lirası olarak belirlenmiştir." dedi. 2003'ten bugüne kadar yaklaşık 250 bin derslik yapıldı. Bütçenin yüzde 13'ü Millî Eğitime; millî gelirin yüzde 3'ünü geçen bir eğitim payı. OECD ülkelerinin ortalamasına göre öğrenci başına harcama bizde 3 bin dolar ama OECD ortalaması 10 bin dolar. O yüzden, kendimizi geçmişle değil, dünyayla kıyaslamamız gerekiyor. Türkiye genelinde öğretmen doluluk oranı yüzde 93'e ulaştı; ulaştı ulaşmasına da bunlar hep girdi odaklı yaklaşımlar. Çıktılara bakıyoruz, dünyaya bakıyoruz, sonuçlar ortada, sıralamalar değişmiyor.
Sayın milletvekilleri, şimdi, OECD eğitim raporundaki sonuçlara bakalım. Türkiye, matematik formüllerini anlamada 65 ülke içerisinde 62'nci sırada yer almıştır arkadaşlar. "0,004 mü 0,003 mü büyüktür?" sorusuna ülkemizdeki 15 yaşındaki gençlerin yüzde 86'sı yanlış cevap vermiştir.
Değerli milletvekilleri, matematik ve fen alanında değerlendirilen OECD ülkeleri içerisinde sondan 3'üncüyüz. Sorun çözme testinde 37'nci, okuma testinde 33'üncü sırada yer alan ülkemiz OECD ortalamalarının altında kalmıştır. Yine bu rapora göre, Türkiye bilim kategorisinde en zayıf ülkeler arasında yer almıştır ne yazık ki.
Sonuçta, son on dört yıldır uyguladığınız politikalar PISA sonuçlarında ve OECD raporlarında Türkiye'nin sonlardaki yerini değiştirememiştir Sayın Bakan. Durum vahim, o kadar ki Bakanlık bile 2009 ve 2012 sonuçlarına ilişkin herhangi bir açıklamada bulunamamış, hatta ulusal nihai rapor bile hazırlanamamıştır.
Stanford Üniversitesinden Eric Hanushek ve Münih Üniversitesinden Ludger Woessmann'ın ortaklaşa yazdığı dünya eğitim araştırma raporunda eğitim standartlarının ülkenin uzun vadede refah üretimine dair güçlü bir gösterge olduğu vurgulanıyor. Ayrıca, raporda, kötü eğitim politikaları ve uygulamalarının çok sayıda ülkeyi sürekli bir ekonomik durgunluğa soktuğundan söz ediliyor.
Bize sunduğunuz ve öngördüğünüz, on dört yıldır uyguladığınız eğitim modeli ne yazık ki çökmüştür. Gelin, siyasi saikleri bir kenara koyarak eğitimi hep beraber nitelikli bir yapıya kavuşturalım. Bu bütçeyle, bu anlayışla, bu iş böyle olmaz. Eğitime sağlam bir bütçe ayrılmadıkça -bugünkünün en az 2 katı- eğitimin kalitesinin artırılması için sağlam bir model ortaya konmadıkça, Sri Lanka'nın bile gerisinde kalan eğitim başarısı verileriyle ortalıkta böyle daha çok arzıendam edersiniz Sayın Bakanım.
On iki yılda 422 bin öğretmen atanmış olmasına rağmen üç yıl sonra bekleyen öğretmen sayısının 500 bini aşabileceğine dair projeksiyonlar yapılıyor. Bunu eritmek, bu personel ve istihdam politikasıyla mümkün müdür? Hayır. Birbirimizi kandırmayalım. Türkiye, siyasetüstü bir yaklaşımla, derhâl eğitimde ihtisas üniversitesi modelini geliştirmelidir. Öncelikle, nasıl ki tıp fakültelerinin araştırma uygulama hastaneleri var, eğitim fakültelerinin de araştırma uygulama okulları olmalıdır. Okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise araştırma uygulama okulları mutlaka hayata geçirilmelidir. Pratisyen öğretmenlikten branşında yüksek lisans ve doktora yapmış, uzman öğretmenliğe geçiş yapan bir model öğretmenlerimizin niteliğini artıracaktır. Niteliği artmış eğitimcilerin yetiştirdiği çocuklarımızla ancak geleceğimizi doğru bir şekilde inşa edebiliriz.
Eğitimde yeni bir ülküye ihtiyacımız var. Atanamayan öğretmenler, aldıkları maaşlar kendilerine yetmeyen eğitimciler ülkülerini yitirdi bu ülkede. Binde 1'i doktoralı, sadece yüzde 3'ü tezli yüksek lisanslı öğretmenlerle yapılan bu eğitimden tutarlı bir sonuç almamız mümkün değildir. Yeni nesillerin dünya çapında birer mucit, patent sahibi, ödüllü tasarımcı, teknoloji yaratıcısı gibi alanında uzmanlaşmış bireyler olabilmesi için modern ve bilimsel bir müfredata ihtiyacımız var. Türkiye'de, eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmenlerin belirli bir uzmanlaşmaya yönlendirilerek alanlarında yüksek lisans, doktora yapmaları, önereceğimiz sistemin özünü oluşturmaktadır. Öğretmenlerimizin niteliklerinin yükseltilmesini hedefleyen bir eğitim bilimleri üniversitesi kurulmalıdır. Türkiye'deki ve dünyadaki en nitelikli eğitim bilimcilerini toplamamız gereken, yüksek lisans ve doktora eğitimini öncelikli hedef olarak belirleyen bu üniversitenin bir an önce hayata geçirilmesi için bir kanun teklifi verdim. Bu üniversite, Millî Eğitim Bakanlığındaki öğretmenlerin yüksek lisans ve doktora sahibi olmaları, alanlarında uzmanlaşmaları için gerekli altyapıyı sunacaktır. Ayrıca, Bakanlıkla yapılacak bir protokolle yüksek lisans, doktora başvurusu yapamayan öğretmenlerimize hizmet içi eğitim ve uzaktan eğitim yardımı, sertifikasyon programları da yapılabilecektir. Yine, bu üniversitede, atama bekleyen öğretmenler, yüksek lisans ve doktora burslusu ya da araştırma görevlisi ve uzmanlık öğrencisi olarak yer alabilecekler ve bu yönüyle de bir istihdam sağlanacaktır. Önümüzdeki dönemlerde yapılacak öğretmen atamaları bu yüksek lisans, doktora havuzunda bulunan nitelikli uzman öğretmenler arasından yapılarak kalite özendirilecektir.
Var olan 97 eğitim fakültesinde, ülkemizin gelecek projeksiyonundaki ihtiyaca göre bir kontenjan ayarlaması derhâl yapılmalı ve eğitim fakülteleri ağırlıklı olarak yüksek lisans, doktora eğitimine yönlendirilmelidir. Bu fakültelerin hepsinde araştırma uygulama okulları hayata geçirilmelidir. Kısacası, eğitim, kaliteli ve sonuç alıcı bir niteliğe bürünmedikçe, toplumun refahından ve kaliteli yaşamdan bahsedilemez. Yeryüzünün gelişmiş tüm toplumlarında eğitim, onu verenlerin niteliğinin artırılmasıyla uygun bir modele dönüşmüştür. (CHP sıralarından alkışlar) İnovasyonla yürütülen, politeknikle desteklenmiş ve yurtseverlik ideali olan, bilimselliği önceleyen bir eğitim modeli, nitelikli, idealist uzman öğretmenlerin de varlığıyla, umut ettiğimiz gelişmiş toplumu yaratacaktır.
Sözlerime Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kendime mefkûre edindiğim bir sözüyle son vermek istiyorum: "Benim manevi mirasım bilim ve akıldır."
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
Sağ olun, var olun. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)