| Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 6'ncı tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 03.03.2016 |
ERDAL ATAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçesini değerlendirdiğimiz her üç alan da yani gümrük ve ticaret, orman ve su işleri...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatip kürsüde, lütfen insicamını bozmayalım, sessizlik.
ERDAL ATAŞ (Devamla) - ...enerji ve tabii kaynaklar alanı da hem halklarımız açısından hem ekonomi açısından hem de yaşamımız açısından oldukça önemli yer kaplamasına rağmen, mevcut iktidarın bugüne kadar -yani geçmiş süreç de dâhil olmak üzere- sürdürmüş olduğu anlayıştan kaynaklı, halkın ve bütün emekçilerin büyük çabalarla yaratmış olduğu değerlerin, bütçe dâhil olmak üzere, doğal yaşamlarımız dâhil olmak üzere, bunların bir bütününü tahrip edecek biçimde maalesef hâlâ planlanarak yürütülmektedir.
Bugün de aynı politikayla üç alan, önemli oranda birbirine bağlı olan ve yaşamımızı etkileyen bu alanlar aynı bütçe ve aynı ekonomik yaklaşımla, aynı siyasetle tahrip edilmekte ve yanlış politikalar sürdürülmektedir. Nedir bu yanlış politikalar? Kitlelerin çıkarlarını, sağlık ve diğer meseleleri hiçbir şekilde gözetmeden, doğal yaşam alanlarımız gözetilmeden, sadece küçük bir sermaye kesiminin çıkarları uğruna her üç alan ekonomik tahribat üzerine şekillendirilmekte ve halkların bütçesi, paraları da bu alanda çarçur edilmektedir.
Gümrük ve ticaret alanında uygulanan yanlış politikalarla son yirmi yıl içerisinde küçük üreticinin tamamı iflas ettirildi. 23 bin büyük işletme, yani büyük tekel bizim coğrafyamıza gümrük ve ticaret anlaşması sonrasında geldiler ve onun sonrasında, coğrafyamıza giren...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, çok uğultu var, yani biraz saygılı olsunlar hatibe.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen uğultuyu keselim.
Buyurun.
ERDAL ATAŞ (Devamla) - ...gümrük üzerinden bu ülkeye taşınan mallar üzerinden küçük üreticilerin tümü iflasa sürüklendi. 2000'de atılan yazar kasalar da dâhil olmak üzere, bu coğrafyada yaşanan bu krizlerin tümü, uygulanan bu gümrük siyaseti ve uygulanan genel ekonomik politikaların sonucu ortaya çıktı.
Yine, dış politikada, özellikle diğer ülkelerle ittifak kurmak, onlarla ticaret yapmak yerine, savaş, işgal ve benzeri politikalar uygulanıyor. Rusya'nın uçağı düşürülüyor, gümrük sınırları kapanıyor; Ermenistan'la başka bir problem, Suriye'yle başka bir problem, Irak'la başka bir problem ve maalesef, bu ülkelerdeki halklarla dostluk, kardeşlik ve belki demokrasi mücadelesi yürütülebilir, bunu sürdürmek yerine, tam tersine, burada bir gerginlik ve savaş politikası sürdürülerek yine ekonomik alanda da buradaki emekçilerin ve diğer bütün kesimlerin darbelenmesi sağlanmış oluyor.
450 milyar dolar iç ve dış borç var. Bu, bizim ticaret alanında geldiğimiz başarının bir ürünüdür; giderek de artıyor, bunun görülmesi gerekiyor.
Orman ve su işleri de aynı durumda, bu alanda da aynı şekilde... Diyor ya "1,5 milyon hektar orman alanı arttırılmıştır." Tam tersine, enerjinin, özellikle elektrik ve daha değişik enerji kaynaklarının kullanılmasından kaynaklı, ormanın önemli oranda azaldığı yani bu ihtiyaçlar çerçevesinde azaldığı bir konuda çevrecilerin mücadelesi olmasa bu alanda hemen hemen hiçbir şey çoğalmamış oluyor. Tam tersine, Dünya Doğal Kaynaklar Enstitüsü bu alanda Türkiye'de 165 bin dönüm arazinin önemli oranda ormansız alana çevrildiğini de gösteriyor.
Aynı durum enerji ve tabii kaynaklar açısından da böyledir. Bu alanda da HES'ler ve diğer meseleyle önemli oranda tahribatlar devam ediyor.
Özellikle Cerattepe meselesi büyük bir problem olarak bugün bizim açımızdan önemli bir yansıma olarak önümüzde duruyor. Altın, bakır oyunları yapılıyor, ÇED raporları kelime oyunlarıyla düzeltiliyor ve bunun üzerinden bir politika uygulanıyor. Vali, Bakan, Orman Müdürü ve benzerlerinin hepsi, hiçbir sağlık alanını gözetmeksizin, insanların göç ve tarım alanlarını gözetmeksizin, bu alanı tahrip etme, küçük bir sermaye grubunun çıkarı için bu alanı tahrip etme siyaseti gütmektedir.
Son şey olarak da şunu söylemek istiyorum: Özellikle Gezi'ye yönelik, yani bu alanda, Cerattepe'nin, bu alanın özellikle Gezi'yle bütünleştirilmemesi üzerine bir politika sürdürülüyor. Bu yanlış bir politikadır. Tam tersine, bizim coğrafyamızda, Bergama, Gezi, Cerattepe, Dersim'de Munzur ve diğer alanlarda, Hasankeyf ve benzerlerinde sürdürülen mücadeleler olmamış olsaydı bugün bu sermaye kesimleri ve bu Hükûmet daha büyük tahribatları beraberinde getirecekti. Bütün halkımız şunu bilmelidir ki eğer Gezi'de o küçücük park için, oradaki ağaçlar için direniş olmasaydı bugün Cerattepe de hiçbir koşulda direnemezdi. Bütün mücadelelerin tümünü birleştirmek bizim sorumluluğumuzdur. Bu çerçevede, sürdürülen bu ekonomik politikada, bu bütçeyle de ve bu anlayışla da sürdürülecek anlayışla bu coğrafyada tahribattan başka bir şey yaratılamaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)