| Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 6'ncı tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 03.03.2016 |
HDP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Sayın Başkan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
27 Şubatta hayatını kaybeden Sayın Necmettin Erbakan'a biz, Allah'tan rahmet diliyoruz ve Türkiye siyasetinde çok önemli bir çığır açtığına inanıyoruz. Onun fikirleri belki de bugünkü savaşı durdurabilecek nitelikteydi. Umarım, onun Türk-Kürt kardeşliğine, bütün Türkiye halklarının kardeşliğine dair önerileri ve çözüm metotları uygulamaya konulur.
Aynı şekilde, yine şubat ayında hayatını kaybeden, şehit edilen Malcolm X'e de Allah'tan rahmet diliyoruz. Malcolm X'in çok ibret verici bir sözü vardı, hepimizin belki de bugün ihtiyaç duyduğu, anlaması gereken bir söz: "Medyaya çok dikkat ediniz. Eğer medyanın her verdiğini alırsanız medya sizin zalimleri sevmenizi, mazlumlardan da nefret etmenizi sağlayabilir." diyor.
Yine aynı şekilde, şubat ayı içinde hayatını kaybeden Yaşar Kemal'e de biz, Allah'tan rahmet diliyoruz.
"Enerji ihtiyacımız var mı?", "Türkiye'nin enerji açığı var.", "Elektriksiz mi kalalım?" gibi hemen her fırsatta kamuoyuna yansıtılan bu tabirlerin gerçek dışı olduğu, resmî üretim ve tüketim rakamlarıyla da gözler önüne serilen bir tablo var. Aslında, ülkenin bir enerji açığı olmadığı gibi, enerji fazlalığı söz konusudur. Şu anda üretilen enerjinin neredeyse yüzde 33 gibi büyük bir kısmını kullanmamaktayız. Buna rağmen, sürekli termik santral, HES, RES, nükleer santral ve diğer elektrik yatırımları yapıyoruz. Bunun nedeni acaba artık kendi topraklarını kirletmek istemeyen Avrupa'ya enerji satmak niyetiyle midir; bunu Sayın Bakanlara da soruyoruz.
Hasankeyf'le ilgili daha önce de konuşmuştuk, yine konuşacağız çünkü Hasankeyf, böyle bir elektrik enerjisi için bir baraj bahanesiyle yok edilecek, geçiştirilecek bir konu değildir. Anayasa'nın 63'üncü maddesine de aykırı bir şekilde bir kanun geçirilmiştir, aslında Anayasa'ya aykırı kanun çıkarmak için kalkan eller yargılanmalıdır ve yargılanacaktır. Çünkü sadece bunun hukuki değil, vicdani yönü de vardır, vicdani yönünü söyleyeyim size: Hazreti Ömer döneminde İslam topraklarına katılmıştır. Halid Bin Velid, Muaz Bin Cebel gibi, İyaz Bin Ganem gibi komutanların öncülüğünde birçok sahabe şehit olmuştur. Şu anda oranın sular altında kalması demek, bütün o mezar sahiplerinin sular altında gömülmesi demektir. Peygamber (AS)'ın bir hadisişerifi vardır: "Ölüye yapılan eziyet, diriye yapılan eziyet gibidir." demektedir ve aynı şekilde yine bir hadis: "Ölünün kemiğine verilen zarar, dirinin kemiğine verilen zarar gibidir." Onun dışında şu anda Hasankeyf'te yerli halk olarak yaşayanların annesi, babası, kardeşleri, akrabaları şu anda o mezarlarda yatmaktadır. O mezarların da hepsi sular altında kalacaktır.
Sizler elinizi vicdanınıza koyun ve sorgulayın. Yani sizin annelerinizin, babalarınızın, kardeşlerinizin, çocuklarınızın mezarına bir daha hiç ulaşamayacağınızı düşünün, deniz altında, su altında, baraj altında kalacağını düşünün yani bu, gerçekten sizin hoşunuza gider mi? O anlamda, bizim, Hasankeyf halkına sormamız gerekiyordu, referanduma gitmemiz gerekiyordu. Eğer demokrasiyse, hukuksa bu yolları tüketmemiz gerekiyordu.
Kamuoyu sürekli şu şekilde yanıltılıyor: "Hasankeyf taşınmıyor, Hasankeyf insanı taşınıyor." Hasankeyf'te sadece sembolik birkaç tarihî eserin taşınması ihaleye verilmiş. Bunlardan biri Zeynel Bey Türbesi'dir. Sadece Zeynel Bey Türbesi, 16 trilyon liraya yani eski para, yeni para 16 milyon liraya taşınacak. Zeynel Bey Türbesi gibi binlerce tarihî eser vardır. Yani, siz bu binlerce tarihî eseri taşımaya kalkışırsanız altmış yılda elde edeceğiniz enerjinin katbekat daha fazlası para harcayacaksınız ki bütün Hasankeyf'i taşıyabilesiniz ve taşıma işlemi de çok risklidir yani dağılma, yıkılma, parçalanma ihtimali her zaman vardır.
Hasankeyf'in tarihî yönünü bir tarafa bırakırsak, sadece maketini yapmaya kalkarsak yine de barajın sağlayacağı enerji gelirinden katbekat daha fazla bir gelir harcamamız gerekiyor. Altmış yıl sonrasını düşünelim. Altmış yıl sonra torunlarımıza ne enerji kalacak ne de Hasankeyf. Yani, altmış yıllık bir enerji için, gerçekten, Hasankeyf gibi antik bir yerin yok edilmesi, akıl ve izanla bağdaştırılacak bir şey değil.
Şu anki Hasankeyf bu ve resmî makamların son çizimlerine göre de barajdan sonraki hâli bu. Yani, dünyaya, torunlarımıza biz bunun hesabını nasıl vereceğiz?
Ben geçen de söyledim, ben inanıyorum ki zorla da sular altında bırakılsa bile, birkaç yıl sonra büyük bütçeler harcanarak yine Hasankeyf'i su altından kurtarma projeleri için bu sefer hükûmetler gereğini yapacaktır, Meclis yine bu şekilde Hasankeyf konusunu gündem yapacaktır. Hasankeyf, sadece Zeynel Bey Türbesi'nden ibaret değildir, sürekli olarak Zeynel Bey Türbesi'nin taşınacağından söz ediliyor ama gördüğünüz gibi burada irili ufaklı binlerce tarihî yapı vardır. Hasankeyf halkı ve tarihî eserlerle ilgili duyarlılıkları olan insanlarımız sürekli olarak Hasankeyf'te Hasankeyf için gösteriler yapmaktadır. Sayın Bakan Bey, bunu da iyi görün lütfen, halk istememektedir. Bir halkın coğrafyasında, köyünde, toprağında yapılacak yatırımlar için o halkın mutlaka rızasının alınması lazım çünkü onlar orada yaşıyor. Burada da yine gördüğünüz gibi, sayın bakanlar müze açılışı falan yapmıyor, Hasankeyf gibi tarihî, antik bir kenti sular altında bırakmak için bir açılış merasimi yapılıyor. Bu, günün birinde komedi ile ilgili eserlerde mutlaka yer alacaktır.
Hasankeyf'in bir özelliği daha: On iki bin yıllık bir geçmişe sahip olan Hasankeyf, hem suyun hem havanın ve değişik iklim koşullarının aşındırması sonucu doğal bir güzelliğe kavuşmuştur yani burada sadece tarih de değil, doğal bir güzellik var; dünyanın hiçbir yerinde bu güzelliği bulamazsınız. Ve UNESCO dünya kültür mirasında 10 kriterden 9'unu taşıyan dünyadaki tek yerleşim birimi Hasankeyf'tir. Onlarca medeniyet gelip geçmiştir Hasankeyf'ten ama Hasankeyf'i yıkmamıştır, Moğollar bile yıkmamıştır; yıksaydı bugün binlerce yıllık o kent bugüne ulaşmazdı. Moğolların yıkmadığını bizlerin yıkması, utanç verici bir durum olur, Türkiye'ye de yakışmaz, bu Meclise de yakışmaz, bu Hükûmete de yakışmaz.
Yine, Hasankeyf, sürekli "Hasankeyf" diyoruz çünkü Hasankeyf, sadece "Enerji elde ederiz." bahanesiyle yok edilmemesi gereken bir yerdir, endemik hayvan türleri, bitki türleri vardır, onlar da yok olacaktır; o, ayrıca bir cinayettir. Biz, çevreye, ekolojiye, tarihe, kültüre değer vermek zorundayız ve bunu biz Mecliste, bütün Türkiye halklarına ve dünya halklarına göstermek zorundayız.
Dicle Nehri, maalesef, bu aralar -özellikle Cizre'den geçen Dicle Nehri'ni kastediyorum- kanla bulanmış durumda. Cenazeler, sivil cenazeler, valiliğin, il özel idaresinin iş araçlarıyla cenazeler oraya dökülmekte. Cenazelerin uzuvları, Dicle'de su yüzüne çıkmaktadır. Bu da -dün Cizre'den geldim- bu gördüğünüz yıkılan inşaatlar, tanklarla toplarla yıkılan inşaatlar, kepçelerle Dicle Nehri'ne boşaltılıyor; Sayın Bakan Bey, bu konuda bir an önce girişimlerde bulunmanızı rica ediyoruz. Sadece, sadece bu beton değil, işte patlamış ve patlamamış cisimler var; bu, bir tanka ait patlamamış bir mermi; dün bunu çektik. Bunlar da, Dicle Nehri'ne dökülüyor. Hem Dicle Nehri'ndeki canlılara zarar veriyor hem Irak, Suriye'ye giden tarafında insan hayatını da, yaşamını da tehlikeye sokuyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Terör örgütünün mermilerini çekmediniz mi?
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Yine, bunlar, orada görüntülediğimiz inşaatlarda, muhtemelen, Avrupa'dan, Amerika'dan alınmış bir çeşit gazlar; bunlar da maalesef, o Dicle Nehri'ne dökülüyor ve şu anda da sokaklarda bunlardan görmek çok mümkün. Bu konuda da bakanlar gereken tedbirleri, Hükûmet gereken tedbiri almalıdır.
Türkiye Su Enstitüsüne de biraz değinelim. Tabii, unutmadan şunu da söyleyeyim: Enerji için alternatif enerji yolları var, GES var, güneş enerjisi santralleri sistemi. Türkiye'nin güneydoğusu, Türkiye'de en fazla güneş alan yerdir; Urfa, Mardin, Diyarbakır, Batman. Hasankeyf Barajı iptal edilip bu güneş enerjisinden Hasankeyf'ten katbekat daha fazla enerji üretimi sağlanabilir. Hem kimseye zararı yok hem de herkese faydası olacaktır. Bu tür enerjiler üzerinde yoğunlaşılmalıdır. Birçok Avrupa ülkesi doğru dürüst güneş görmüyor ama birçok yerde güneş enerjisi sistemi kurmuşlar, birçok yerde işte havayla enerji elde etme sistemi kurmuşlar.
Türkiye Su Enstitüsü, uluslararası sözleşme ve kuruluşların paralelinde bir bilgi üretmek, bu bilginin en yaygın biçimde dolaşıma girmesini sağlamak, kamuoyu ve toplumu bilgilendirmek, Hükûmetin ve ilgili kamu kurumlarının yanlış politikaları karşısında durmak gibi görevlerle de yükümlü olmalıdır.
Yine aynı şekilde, değindiğimiz gibi, özellikle bazı fabrikaların, birçok fabrikanın kimyasal atıkları akarsulara doğru yönlendirilmektedir. Bununla ilgili tedbirler acilen başlatılmalıdır.
Yine Türkiye'nin COP21'i imzalayarak üstlendiği sorumluluk dikkate alındığında, Türkiye'nin karbon salımını azaltmak için benimsediği politikaları biz merak ediyoruz. 2014 Yılı Sayıştay Denetim Raporu'nda Ceylânpınar bölgesi yer altı suyunun modellenmesi ve yönetim planının hazırlanması işinde mevzuata uyulmadığı belirlenmiştir. Bu konuda idarenin sorumluluğu konusunda bir işlem yapılmış mıdır; onu da öğrenmek istiyoruz.
Yine AB müzakere sürecinde olan Türkiye'nin su mevzuatının, AB Su Çerçeve Direktifi'ne göre düzenlenmesi için herhangi bir misyon ve çalışması bulunmakta mıdır? Biz bunların da kamuoyuna bir şekilde açıklanmasını istiyoruz.
Su kaynaklarının bilinçsiz tüketilmesinin önüne geçilmesi için Bakanlık tarafından yürütülen çalışmalar konusunda bilgi istiyoruz.
Türkiye genelinde şu an hizmete açılmış kaç HES bulunmaktadır? Hâlihazırda işler durumda olan HES ve barajların yeterli enerjiyi sağladıkları, ülkede enerji eksikliği değil fazlası olduğu konusundaki bilgilerle ilgili gerçek istatistikler istiyoruz.
Yaşam alanlarına büyük zararlar veren HES'ler, barajlar, maden ocakları ve diğer alanlarda bugüne kadar sürdürülen yanlış uygulamalar yerine Bakanlığınızın ekolojik dengeyi ve insan yaşamını merkezine koyan yeni bir çevre anlayışı olacak mıdır? Onu da merak ediyoruz.
Ve kısa bir şeye değineceğim. Biz bölgedeyken, böyle, Ankara'da hep fezlekeler konuşulmuş. Benim hakkımda da iki tane fezleke, yani fezleke demeye utandığım aslında, belgeler... İkisi de kaldırımda yürümediğim için. Biz arkadaşlarla eş başkanlarımızın görevden alınmasını yolda yürüyerek protesto ederken bizi uyarmışlar, milletvekillerini, "Kaldırımdan yürüyün." diye, biz de yürümemişiz, onlar da kalkmış demiş ki: "Bundan dolayı yasama dokunulmazlığının kaldırılmasını talep ediyoruz." Şimdi, Türkiye halkı zannediyor ki "Ya, bu fezlekelerde ne var? Acaba bunlar ne cinayet işlemiş, ne cürüm işlemiş, ne yolsuzluk yapmış, ne hırsızlık yapmış?" Öyle bir şey yok ha; ayakkabı kutusu, para sayma makinesi falan bulunmadı evimizde. "Niye kaldırımdan yürümüyorsun?" Ve birinde de -hepinize verebilirim- polislere dedim ki: "Sizlerin de ölmesini istemiyoruz. Biz sizler için de buradayız." Onlar da burada yer almış. Bunlardan dolayı hakkımızdaki yasama dokunulmazlığının kaldırılması talep ediliyor.
Ben bunlarla iftihar duyuyorum. Her zaman, polis olsun, gençlerimiz olsun, çocuklar olsun, kim olursa olsun, ölmemesi için biz her zaman demokratik eylemlerimizi yapacağız; yeri geldi mi kaldırımlarda yürüyeceğiz, yeri geldi mi sokaklarda, caddelerde. Ama bunu hazırlayanlar ve bunu hazırlayanlara zemin sunanlar için bu vesikalar büyük bir utanç kaynağı olacaktır. Ben bunları çerçeveletip odama asacağım. Hepinizi de çay içmeye beklerim. Bunlar, benim için ve arkadaşlarımız için medarıiftihar belgelerdir.
Batman Valisine de buradan bir şey söylemek istiyorum: Hem Figen Yüksekdağ Eş Başkanımızın hem Selahattin Demirtaş Eş Başkanımızın mitingini iptal ettiler, izin vermek istemediler. Yürütmeyi durdurma için başvurduk, yürütmeyi durdurma talebi de reddedildi. Ama, sağ olsun Batman halkı, 50 bin kişiyle yürütmeyi durdurmuştur. (HDP sıralarından alkışlar) Batman Valisi, milletvekilinin nereden yürüyeceğine karar vereceğine, polislerle bize plastik mermi sıktıracağına, gaz sıktıracağına... Batman ili geçen yıl sınavlarda Türkiye'de sondan 2'nci il olmuştur -yani 80'inci il olmuştur- bu konuda önlem alacağına, eğitimi güçlendireceğine, barış isteyen öğretmenleri, eğitimcileri de görevden alıyor, haklarında soruşturma ve takibat başlatıyor.
Yine, geçen yıl Batman, yine 81 il içinde işsizlik anlamında 2'nci sıradaydı. Sayın Mehmet Şimşek Batmanlıdır, hem Maliye Bakanlığı hem Ekonomi Bakanlığı yapmış hem şu anda Devlet Bakanı. Orada halkın taleplerini görmezden gelip bastıracağınıza lütfen Batman için bir şeyler yapın; işsizlik için çözüm önerilerinizi görelim; eğitim için, öğretmenleri görevden alacağınıza öğretmen ataması yapın. Aynı şekilde Mardin'de ve Türkiye'nin birçok yerinde görevden alınan birçok öğretmen ve memurun gerekçesinde "Ankara patlamasını kınadıkları için, barışı istedikleri için -tırnak içinde- bunlar terör örgütü üyesi olmuş." diyor. Yani, bunlar ayıptır, yazıktır.
28 Şubatı geçen hafta geride bıraktık. 28 Şubatta başörtüsü için yürüyen öğretmen arkadaşları, üniversitelerde ceza alan arkadaşları şu anda bu Hükûmet yargılıyor, işten atıyor. Bu gerçekten bu Hükûmete yakışmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Nasıl ki 28 Şubatın hesabı soruluyorsa, günün birinde bunların da hesabı sorulacak.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Terör ile 28 Şubatı bir tutamazsın, karşılaştıramazsın, ikisi çok farklı.
CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Sorarsınız, sorarsınız!
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Biz sormasak da Allah soracak. Biz Allah'a inanıyoruz, güveniyoruz ama sözde değil, özde. (HDP sıralarından alkışlar)