| Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 6'ncı tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 03.03.2016 |
MHP GRUBU ADINA SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orman ve Su İşleri Bakanlığının bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz, bugün dünyayı tehdit eden en önemli unsur küresel ısınma ve iklim değişikliği. Hızlı nüfus artışı, plansız sanayileşmenin hızla artması, karbondioksit salınımının küresel ısınma ve ilkim değişikliğinde çok önemli rolleri var. Karbondioksit salınımının en önemli panzehri ormanlardır. Yaklaşık 1839 yılında kurulan Orman Genel Müdürlüğü yüz yetmiş yedi yıldır kuş uçmaz, kervan geçmez yerlerde canını dişine takarak Türkiye'nin ormanlarının korunması, planlanması, orman yangınlarıyla mücadele, erozyonla mücadele, kumul ağaçlandırması gibi tarihe geçecek çok önemli projelere imza atmıştır bu Bakandan önce.
Bunlardan birkaçını sayacak olursak, İstanbul'un su ihtiyacının yüzde 50'sini karşılayan Terkos ağaçlandırması, Ankara'yı çepeçevre saran 550-600 bin dönümlük yeşil kuşak ağaçlandırması, Adana Akyatan kumul ağaçlandırması, Antalya Belek kumul ağaçlandırması, Pozantı-Ulukışla Çakıt Çayı erozyon kontrolü, Trakya Koru Dağları ağaçlandırması, Aydın Menderes havzası erozyon kontrol ağaçlandırmaları.
Değerli arkadaşlar, bunlar ormancılık tarihine mal olmuş, ormancıların gurur kaynağı olan projelerdir ama şimdi bütçesini görüştüğümüz Orman ve Su İşleri Bakanı -yaklaşık dokuz yıldır görev yapıyor- ormancılık tarihinin kendisiyle başladığını düşünüyor. Niye başladığını düşünüyor? Çünkü ormancılıkla ilgili çok fazla bilgisi yok; suya dalmış, bir türlü sudan çıkamayan bir bakanla karşı karşıyayız. Şimdi, burası Orman ve Su İşleri Bakanlığı değil değerli arkadaşlar, Veysel Hocanın çiftliği gibi kullanılıyor. Buna alınganlık göstermeyin, Sayın Bakan da alınganlık göstermesin, şimdi nedenlerini açıklayacağım.
Bir: Bakın, Sayın Bakan göreve geliyor. Bu memlekette birçok işsizimiz var, güçsüzümüz var, açlıkla mücadele ediyorlar, üniversiteyi bitirmişler, KPSS sınavlarına hazırlanıyorlar. Binlerce orman mühendisinin anası, babası dişinden tırnağından artırmış, çocuklarını okutmuş, sınavdan sınava Ankara'ya, memleketlere koşturup duruyorlar. Bu çocuklar bir yerde iş bulamazken Sayın Bakan öyle bir çiftlik kurmuş, öyle bir düzen kurmuş ki ağabeyinin oğlunu özel kadrodan işe alıyor. Yetmiyor, geçen kızını evlendirdi -Allah mesut etsin- kayınbiraderini basın müşavirliğine atıyor; bir başka kuzenini danışman olarak atıyor. Yetmiyor, milletvekilinin çocuğunu özel kalemden işe alıyor, maaşı düşük diye Enerji Üst Kuruluna atıyor.
ATİLA SERTEL (İzmir) - Güvendiği kişilerle çalışıyor!
OKTAY VURAL (İzmir) - Bakan iyi çevreciymiş vallahi!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Milletvekilinin çocuklarını, yandaş atadığı bürokratların çocuklarını, KPSS yapıyor, KPSS'de bir sözlü koymuş, dozer, greyder operatörü alacak ya, sözlüyle alıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) - Çevreci Bakan!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Bizim gariban işçi, Adana'da, Muğla'da, Artvin'de, Sinop'ta 100 puan alıyor, mülakata geliyor, dozer, kepçe operatörü olacak, orada bir komisyon var, 40 veriyor, o eleniyor. Kim giriyor? Yandaş bürokratın çocukları giriyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Bunların, konuşmanızla ne alakası var? İç Tüzük gereğince konuşmanıza dönün lütfen.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Başkanım, bütçeyle ilgili konuşmuyor, bir...
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Şimdi, şunu ifade ediyorum.
Bakın, burası çiftlik değil Hanımefendi, burası çiftlik değil.
OKTAY VURAL (İzmir) - Neye müdahale edecek?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Neye müdahale edecek?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Yetmiyor, bakın, yetmiyor, özel kalem müdürünü atıyor.
BAŞKAN - Sayın Yılmaz, burada olmayan şahısları da anarak şahsiyatla lütfen uğraşmayalım.
OKTAY VURAL (İzmir) - Efendim, Bakanın icraatları ya.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Süremi, süremi...
Cevap verin Sayın Bakan.
Bakın, burada olanı da söylüyorum. Özel kalem müdürü, ben buradan...
BAŞKAN - İç Tüzük'e göre söylüyorum, kaba ve yaralayıcı sözler kullanmayalım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Seyfettin Bey, devam et sen.
Şuna bak ya, gözünü kapatacaklar, konuşturmayacaklar ya!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Konuşmuyorum. Şimdi, Sayın Başkan...
Bakın, bunu niye anlatıyorum söyleyeyim: Atadığı yeğeni, Türker Eroğlu, özel kalemden atıyor, tamam mı, ne yapıyor onu? Tutuyor, onu İstanbul Belediyesine geçiş yaptırıyor. Nereye geçiş yaptırıyor? Toprak döküm sahalarının başına şube müdürü olarak atıyor. Ben bunu üç sene söyledim değil mi burada? Orada 900 trilyonluk rant var. Bu mu itibar zedelemesi? Kimin malı bu? Kamunun malı. Bu kürsü, milletin hakkını savunma kürsüsüdür. Siz abinizin oğlunu alacaksınız öyle kadrodan, götüreceksiniz İstanbul Belediyesine... Ormanın yeri olan maden döküm sahaları, ormanın yeri buralar. Orman buralara hafriyat döktürüyor. İstanbul milletvekilleri bilir, inşaatçılar bilir, hafriyatın çok pahalıdır dökümü. Onun başına Türker Eroğlu'nu getiriyor. Ormandan alıyor bunu, belediyeye veriyor. Belediye kime veriyor? Üçüncü şahıslara veriyor değerli arkadaşlar. Rant ne kadar biliyor musunuz? 300 milyon dolar, 1 katrilyon paradır. Kime verdi açıklasın buradan Veysel Eroğlu. Bu, kamunun malı. Bunu söylüyorum.
Şimdi ben bunu söyledim, hata mı ettik Sayın Ahmet Başkan? Bunun ne alakası var? İşte Danıştay kararı. Orman Mühendisleri Odası dava açtı ve ranta dur dedi yani -yapılan- benim söylediklerimi Danıştay onayladı, "Ranta geçit vermiyorum. Üçüncü şahıslara bunu veremezsin." dedi. Ama, dört yıl boyunca bu rantı kim yedi değerli arkadaşlar, kimler zengin oldu? Yarpuzlu... Yarpuzlu... Kimdir onlar? Sayın Bakan gelsin açıklasın burada, cevap hakkı var. Ben Bakanı suçluyorum. Burada Danıştay kararı.
BAŞKAN - Sayın Yılmaz, şahsiyatla uğraşmamak gerektiğini biliyorsunuz, lütfen...
OKTAY VURAL (İzmir) - Bakanın icraatı, niye müdahale ediyorsunuz ya!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Şimdi, böyle bir çiftlik olur mu değerli arkadaşlar? Ben üç senedir burada söyledim, dedim ki: Özel kalem müdürünü -İSKİ'de özel kalem müdürü, DSİ'de özel kalem müdürü, Orman Bakanlığında özel kalem müdürü- çok sevebilirsin, getirirsin özel kalem müdürlüğünü yapar, maaşını oradan alır. Doğru mu? Doğru. Bürokraside çalışanlar bilir; Strateji Geliştirme Başkanlığı vardır, 6400 ek göstergesi yani bürokrasinin en tavanıdır, en tepesidir. Özel kalem müdürü üç buçuk yıl özel kalem müdürlüğü yapıyor, 6400'den maaşını alıyor. Özel kalemin maaşı kaç lira Sayın Bakan? 3 bin lira. Strateji geliştirmenin maaşı ne kadar? 6.500 lira. Aradaki fark kaç lira? 3.500 lira. Çarp on iki ayla, çarp üç buçuk yılla, 150 milyar. Bir gün bile ya, bir gün bile yapmadan o maaşı alıyor.
Şimdi, bana dava açmış, 10 milyarlık tazminat davası açmış, milletvekili şu anda kendisi. Diyor ki: "Ben AKP'nin milletvekili adayıyım, beni itibarsızlaştırdın." Dava burada. Ben de cevap verdim. Demek ki ben itibarsızlaştırmamışım ki şu anda geldi kendisi milletvekili oldu. Sayın özel kalem müdürü milletvekilliğine geldi, demek ki bir itibarsızlaştırma yok, bir itibar meselesiymiş yani.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bununla da mı yetiniyorlar? Danışmanını alıyor, personel daire başkanlığına atıyor. Oranın maaşı yüksek ya 1 milyar. Sonra, kanun hükmünde kararnameyle Teftiş Kurulundaki müfettişlerin maaşını artırıyor, oraya atıyor. Ne bir gün daire başkanlığı yapıyor bu danışmanı -açıkla ismini gel Sayın Bakan- ne bir gün müfettişlik yapıyor. Şimdi, kamunun malı burada yenirken benim söylediğimde ne var Allah aşkına? Benim söylediğimde ne var?
Şimdi bunları ifade ediyorum yani toprak dökümüyle ilgili bu rantın hesabını kim verecek? Ben söylüyorum Sayın Bakana. Bununla ilgili gensoru verdim hatırlarsınız "Toprak dökümünde rant var. Sen kardeşinin oğlunu 1 katrilyonluk toprak dökümün başına getiremezsin." dedim, bunu ifade ettim. Şimdi, AK PARTİ'nin parmaklarıyla aklandınız, değil mi? Ama ben size buradan söylüyorum: Yüce adaletten kurtuluş yok. Adalet geç işler, geç işler ama mutlaka yerini bulur. O Bakanı Yüce Divana göndereceğim, nokta. Çünkü kamunun malı var burada. (MHP, CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Yine, dedim ki... Kendisi üst katta oturuyor, alt katında 10 trilyonluk yolsuzluk oluyor. 10 trilyonluk yolsuzluk; belgelerle konuşuyorum, 10 trilyonluk. Bunun altında kimin imzası var? En yakın çalışma arkadaşları olan genel müdürler. Dedim ki: Ya, burada gerçekleştirme görevlisi olarak devletin 10 trilyonu iç edilmiş, yok edilmiş. Bu genel müdürün dahli yoksa bile ihmali var.
Sen, Sayın Bakan, ormancılıktan çok anlamazsın ama orman muhafaza memuru İbrahim Aydın var orada, yanında, o iyi bilir.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Çok ayıp konuşuyorsun ama ya! Çok ayıp! Yapma ya!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - 2 tane ağaç kestiği zaman...
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Sen de aynı kurumdan çıktın ya!
BAŞKAN - Bakın, Sayın Yılmaz "Sen anlamazsın", "çiftlik..." Lütfen kaba ve yaralayıcı sözler kullanmayalım Sayın Yılmaz.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Ne biçim konuşma bu!
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, müdahale etmeyin. Anlamadığını söylüyor.
BAŞKAN - Bu Meclis açıldığından beri geldiğiniz her kürsüde aynı şey...
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Lütfen Sayın Başkan, müdahale etme.
BAŞKAN - Ama lütfen... Sözlerinize dikkat etmek zorundasınız.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Lütfen Sayın Başkan, müdahale etme. Müdahale etme Sayın Başkan.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Öyle şey yok ya!
BAŞKAN - Hayır, dikkat etmek durumundasınız.
OKTAY VURAL (İzmir) - Ne dedi ki Sayın Başkan, ne dedi?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Ben burada bütçe üzerine konuşma yapıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) - "Anlamaz" dedi ya.
BAŞKAN - Ya "Sen, Sayın Bakan..." Bakın, bu şekilde tehditvari, bu şekilde karalayıcı, saldırgan ifadeler kullanılamaz. Siz biliyorsunuz, idare amirisiniz, şahsiyatla uğraşmak yasaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) - Ne karışıyorsunuz? Bakan orada, Bakan cevap verir. Anlamıyorsa anlamıyor, anlıyorsa anlıyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Seyfettin Bey, devam et.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Süremi, bir iki dakika isterim.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın... Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan; 21 milyon hektarlık bir orman arazisinde, 2 ağaç kesildiği için oradan sorumlu olan muhafaza memurları vardır, şefler vardır, müdürler vardır. "Sen sorumluluk sahanda niye ağaç kesildiğini görmedin, niye suçluyu yakalamadın?" diye soruşturma açılır. Bir sürü müfettiş raporu vardır. Senin alt katında, senin genel müdürünün olduğu imzayla, senin müsteşarının olduğu imzayla 10 trilyon para gidiyor? Nerede 10 trilyon para arkadaşlar? Ya, ben devletin, kamunun hakkını savunuyorum.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Nerede?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Nerede 10 trilyonluk para? Üç sene oldu gideli. Çıkarabildiniz mi Sayın Bakan 10 trilyonu? Ne yaptılar? Dava açtılar değerli arkadaşlar, dava açtılar. Bana, müsteşarına dava açtı ve Sayın Bakan buraya çıktı, -şimdi bunu bana söyleyenlere söylüyorum- dedi ki: "Sayın vekili dava ettim, kuyruk acısı var, ceza verildi." Sayın Bakan söyledi bunu, tutanaklarda var.
Sayın Bakan, Yargıtay ilamını göstereyim size, o davayı kazandım; Sayın Bakan, o davayı kazandım, Yargıtay ilamı da burada: "Milletvekili kamunun haklarını savunmakla mükelleftir, aleyhinizde verilen 8.750 lirayı..." (MHP sıralarından alkışlar) Ödemiştim, bunlar icraya verdiler beni Müsteşarla.
OKTAY VURAL (İzmir) - Hemen de tahsilata giriyorlar, çok paraya ihtiyaçları var.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Geldi bu kürsüde ifade etti ama bugün itibarıyla davayı kazandım, ben de bugün itibarıyla icraya verdim, geri alacağım şimdi oradan paramı.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir "ORBİS" bilgi sistemi var. Sayın Bakan bu nedir? Bilgi işlemle ilgili bir husustur. 41,5 milyon ödeneği aktarıyor. Bir firma ihaleye giriyor, bir firmaya veriliyor bu. Firmanın adı ne? "Konumsal." Kaç liraya alıyor bunu biliyor musunuz? 41,5 milyon ya ödeneği, 35 trilyona alıyor, artı yüzde 18 KDV: 42,5 trilyon. Motamot. Kim almış bu ihaleyi? Konumsal. Alabilir, gayet doğal, değil mi? Motamot da olur kamu ihalelerinde yüzde 50, yüzde 60, yüzde 40 indirim olmasına rağmen. Alan firmayı araştırıyoruz, firma Afyonlu çıkıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) - Allah Allah!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Yeni kurulan bir inşaat firması. Yani tesadüf olabilir, belki Sayın Bakan Afyon Milletvekili olduğu için tanıyabilir; tanıyabiliyorsunuzdur muhtemelen. Bu işi almadan önce bir tane iş yapmış değerli arkadaşlar. Ne işi yapmış biliyor musunuz? Bir iş yapmış, başka işi yok; o da Su Yönetimi Genel Müdürlüğünden yaptığı bir iş. Bakıyoruz, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü nereye bağlı? Orman ve Su İşleri Bakanlığına bağlı.
OKTAY VURAL (İzmir) - Tesadüf! Manidar.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Şimdi, bu 41,5 trilyon hiçbir deneyimi olmayan inşaat firmasına veriliyor, inşaat firmasına! Bir tane iş yapmış, o da Bakanlıktan. Yani adamın aklına...
Sayın Bakan, bunun cevabını bekliyorum ben sizden. Yani bir iş bitirme yapsın diye, Su Yönetimi Genel Müdürlüğünden 21/b'yle mi, doğrudan teminle mi, neyle verdiniz bu işi? Yoksa giremez o işe.
Şimdi bu yetmedi, 5 milyonluk -aynı iş devam ederken- danışmanlık ücreti ödeniyor. O danışmanlar kimler Sayın Bakan, bir açıklarsanız memnun olurum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu yapılırken ne oluyor? Bir de tutuyorlar, soyadı Topbaş olan çok önemli bir siyasetçi İstanbul'da, Bakanın "ağabeyim" dediği, oğluna aynı iş kapsamında 1 trilyonluk iş veriliyor, 1 trilyonluk iş veriliyor. Şimdi, işin enteresanı, bu işlerin süre bitimi, bakın, işin başlama tarihi Ocak 2014, Aralık 2015'te süre bitiyor, ortada bir şey yok. Çalışıyor mu sistem Sayın Bakan? Çalışmıyor. Ne zaman süre uzatımı verdiniz? Bu süre uzatımı tarihini de burada açıklarsanız çok memnun olurum. Yetinmemiş...
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Bize bakarak konuşun Sayın Hatip.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Genel Kurula hitap eder misin ya?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Sakin ol, sakin ol, alışırsın sen bunlara!
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Genel Kurula hitap et!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Çok ayıp ya!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Yetinmemiş, yetinmemiş...
OKTAY VURAL (İzmir) - Soru soruyor ya, ne var bunda?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sonunda mahcup olabilirsiniz, öğrenmeden işin iç yüzünü...
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Doğruluğunu, yanlışlığını bilmiyorum ama onun ağzına yakışıyor, onda bir sıkıntı yok!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, benim sözlerim birilerini rahatsız eder, ben kamuyu savunuyorum.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Rahatsız etmiyor!
OKTAY VURAL (İzmir) - Git Bakanına sor bu soruları, "Nedir, bunların hesabını ver." diye sor!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Bu kadar kamuyu peşkeş çeken, söylediklerime cevap vermeyen bir Bakanın bunlara cevap vermesini istediğim için bunları konuşuyorum. Şey bilir, ben bunları daha önce de konuştum ama hiçbirine cevap vermiyor. Biraz sonra çıkacak "Şu kadar ağaçlandırma yaptık, şu kadar şunu yaptık." diyecek.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Yaptıklarını anlatacak.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Şimdi, bir başka konuya geliyorum değerli arkadaşlar: Parkorman meselesi. Parkorman neresi? İstanbul milletvekili var mı içinizde? Fatih Ormanı, İstanbul'un ciğeridir, İstanbul'un ciğeri. Burası Milli Parklar statüsünde, daha önce Borusan diye bir firma yıllığı 4,5 milyon liraya kiralamış. Sayın Bakan, Egehan diye bir firmaya bunu ihale ediyorlar. Bakın, değerli arkadaşlar, kaç liraya? 740 bin liraya. 4,5 milyondan... Bu da önemli değil, bu ufak para, ufak para.
OKTAY VURAL (İzmir) - Vay! Ufak, çerez!
MUSA ÇAM (İzmir) - Çerez!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Şimdi, bu dosya geldiği zaman İstanbul Bölge Müdürü, oradaki 4 kişilik ormancı teknik heyet, çevreci teknik heyet diyor ki: "Burası İstanbul'un akciğeridir. Burası doğal bitkilerin olduğu yerdir. Burası endemik bitkilerin olduğu yerdir. Burada bu izin verilirse ormanlar tahrip olur, ormanlar yok olur." İzin vermiyor. Sayın Bakanlığa geliyor, Bakanın ivedi yazısıyla diyor ki: "Derhâl izin vereceksiniz." ve buraya izin veriliyor değerli arkadaşlar. İstanbul Bölge Müdürü görevden alınıyor. Peki, şimdi ne yapılıyor buraya biliyor musunuz? Ne yapılıyor, ben size söylüyorum: İki kat çok amaçlı salon, 1.525 metrekare. Kapalı otopark, beş kat, yerin dibinde. Ormanlar tarumar oluyor. Her biri 200 metrekare olan 108 adet bungalov tipi villa arkadaşlar. İstanbul'da Fatih ormanları'nı İstanbul milletvekilleri iyi bilirler. 108 villayı oraya yerleştiriyorlar. 2 adet restoran, 15 bin kişilik kongre salonu yapılıyor değerli arkadaşlar, 15 bin kişilik.
MUSA ÇAM (İzmir) - Ormanın içine?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Evet, ormanın içerisine.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sen bilmezsin, İzmir değil burası, İstanbul, sen anlamazsın! İstanbul'dan bahsediyor, İzmir'den değil.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Orada bir tek ağaç kesilmedi.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - "Bir tek ağaç kesilmedi." diyor Sayın Bakan, aynı cümleyi Gazi yerleşkesini verdiğinde de yaptı. Yaptı orada, aynen, Mecliste çıktı "Bir tane bile ağaç kesilmeyecek." dedi, burada kendisine, kesilen binlerce, 15 bin adet ağacın resmini gösterdim.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Bir tek ağaç kesilmedi, rahat olun. Haberin yok!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Şimdi, kimdir bu Egehan firması, niye burayı veriyorsun Sayın Bakan? Bunlarla ilgili bir bilgi ver Sayın Bakan!
BAŞKAN - Genel Kurula hitap eder misiniz Sayın Yılmaz.
OKTAY VURAL (İzmir) - Bakana söyle, Bakana!
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Niye rahatsız oldun Ahmet Başkan?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Bakın, şimdi çok zıplayacaksınız. Söğütözü, Adalet ve Kalkınma Partisinin olduğu yer değil mi? Burası neresi biliyor musunuz? Burası Adalet ve Kalkınma Partisinin otoparkı. Bakın, burada 3.600 metrekare yeri Adalet ve Kalkınma Partisi binasının yeşil alan ve parkı olarak kullanılması için veriyor Sayın Bakan. Niye veriyor? İnşaat mühendisi, mimar var mı aranızda? Çünkü, bir binanın ruhsat alabilmesi için yeşil alan ve otopark yapması lazım. Ormanın yeri Adalet ve Kalkınma Partisinin... Aha burada bak, çevirmiş etrafını. Burası şimdi Adalet ve Kalkınma Partisinin mi? Yetmedi değerli arkadaşlar, burası neresi biliyor musunuz? Çukurambar'ın alt tarafında, AK PARTİ binasının arka tarafında Söğütözü Millî Parkı. Atatürk'ün çorak olan araziyi orada ihya ederek, imar ederek yeşerttiği yer değerli arkadaşlar. Ben burada geçen sene gene konuştum, "Sen, Atatürk'ün yadigârı olan yeri bir balıkçıya, ünlü bir balıkçıya restoran yapıyorsun, kebapçı yapıyorsun Sayın Bakan." dedim, "Nereden çıkardın?" dedi. Şimdi, o ünlü balıkçıyı, "Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın balıkçısı" diye adlandırılan o balıkçıyı Orman ve Su işleri Bakanlığı balıkçı yaptı ve şu anda çalışıyor. Sizin göreviniz balıkçılık yapmak mı Sayın Bakan, sizin göreviniz kebapçılık yapmak mı? Yani, Atatürk'ün yadigârının yerine balıkçı ile kebapçı yapılabilir mi değerli arkadaşlar? Böyle bir şey olabilir mi? (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Senin görevin de çemkirmek mi ya?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar?
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) - Böyle bir şey olmaz, çamur at izi kalsın; aslı astarı olmayan şeylerle...
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Şimdi bunların bir tanesi yalansa Allah rızası için Bakan gelsin, cevap versin, hepsinin belgeleri bende.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Tamam, getir, ne bağırıyorsun?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Ya ne kadar çok nefret biriktirmişsiniz içinizde siz.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, bir on dakika daha verin siz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Süre bitti, hadi, hadi.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Sen yönetmiyorsun burayı, Başkan yönetiyor burayı.
BAŞKAN - Süreniz bitti Sayın Yılmaz.
Buyurun...
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Hayır kardeşim, o yönetiyor, bizler de dinliyoruz, benim hakkıma tecavüz edemezsin.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Sayın Başkan, sözümü 2 defa kestiniz...
BAŞKAN - Benim ne zaman ne şekilde keseceğimi İç Tüzük söylüyor Sayın Yılmaz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Süreniz bitti.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Ben, burada...
BAŞKAN - Yani, tenkit edebilirsiniz, eleştirebilirsiniz eyvallah ama kimseyi tahkir edemezseniz, kimseyi itham edemezsiniz.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Benimki de eleştiri.
BAŞKAN - Yani, bu şekilde şahsiyatla uğraşmanın doğru olmadığını İç Tüzük emrediyor.
OKTAY VURAL (İzmir) - Ne itham etmesi? Allah Allah, bütçe denetim aracı ya.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Siz uğraşıyorsunuz şahsiyatla Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) - "Parayı nereye harcadı?" diye sorma hakkı...
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Bakın...
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Sayın Yılmaz, süreniz doldu.
Buyurun, lütfen...
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Süresi bitti Sayın Başkan, işgal ediyor şu anda.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Tamam, yeter.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bütçe konuşmasıdır bu, tam bir bütçe, ideal bir bütçe görüşmesidir. Bütçe böyle konuşulur arkadaşlar.
ORHAN KIRCALI (Samsun) - Süreniz doldu, süreniz doldu.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Seyfettin Bey, süre bitti.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Siz yönetmiyorsunuz beyler.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Dinlemek zorunda değiliz, süren bitti.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Bu ne biçim konuşuyor ya, bu nasıl bir konuşma ya?
BAŞKAN - Sayın Yılmaz, İdare Amirisiniz, idare amirini mi göreve çağırayım?
Kendiniz amirsiniz, buyurun...
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Çok ayıp ya!
BAŞKAN - Lütfen...
Süreniz doldu Sayın Yılmaz.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Efendim, benim sözümü kestiniz.
ORHAN KIRCALI (Samsun) - Ayıp ya, çıktığından bu yana hakaret ediyorsun ya.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Süremi istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamam, buyurun oturun yerinize, nerede istiyorsunuz?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Efendim, benim süremi kestiniz.
BAŞKAN - Bırakın Allah aşkına, kesmedim, araya...
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Süre bitti, bütçe görüşmeleri kardeşim.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - 2 defa araya girdiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Araya gireceğimi İç Tüzük emrediyor bana, sizi de İç Tüzük'e uygun konuşmaya davet ediyorum ben.
OKTAY VURAL (İzmir) - Ben sizi davet ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen...
Buyurun Sayın Yılmaz...
OKTAY VURAL (İzmir) - Ben sizi İç Tüzük'e uymaya davet ediyorum. Hatiplere sataşmada bulunmayın. Bakanın yanında pozisyon almayın, milletin Meclisinin vekilisiniz.
BAŞKAN - Sayın Vural, ben bu İç Tüzük'ün nasıl uygulanacağını çok iyi biliyorum ve ona göre herkesi de İç Tüzük'e uymaya davet ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) - Siz Bakanın vekili misiniz?
BAŞKAN - Sizi de aynı şekilde İç Tüzük'e uygun bir şekilde pozisyon almaya davet ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) - Siz Bakanın vekili misiniz?
BAŞKAN - Buyurun...
OKTAY VURAL (İzmir) - Kürsüdekine sataşmayın.
BAŞKAN - Sayın Vural, istirham ediyorum...
OKTAY VURAL (İzmir) - Yani bu kürsüye çıkartacaksınız, Meclis Başkan Vekili sataşmasından dolayı...
BAŞKAN - Sayın Yılmaz, buyurun, lütfen...
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Süremi verir misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN - Sayın Yılmaz, lütfen, istirham ediyorum, buyurun...
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Bu yaptığınız adaletli değildir.
BAŞKAN - Ben bugüne kadar hiç kimsenin süresini uzatmadım, sizinkini de uzatmıyorum.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Adaletli yönetmiyorsunuz. (MHP sıralarından alkışlar)