GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 4'üncü tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:49
Tarih:01.03.2016

HDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) - Evet, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bütçenin bu faslında Güneydoğu Anadolu Projesi, Doğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi ve Konya Ovası bölümleriyle ilgili söz almış bulunuyorum. Ancak bu konuyla ilgili görüşlerimi sizlere arz etmeden önce, biraz önceki tartışmayla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum.

Biliyorsunuz, Muş Varto'da ölü yakalanan, yani, ele geçirilen bir kadın cesedi çırılçıplak teşhir edildi. O dönemdeki Muş Valisi bu konuyla ilgili bir soruşturma, araştırma başlattı ama maalesef Vali görevden alındı. Daha sonra, bu tip, benzer olaylar birkaç kez tekrarlandı.

Şimdi, keşke, işte "Bunu anlatacağınıza bir de teröristlerin yaptıklarından bahsedin." diyen kişi Sayın Merve Kavakcı'nın kız kardeşi olmasaydı. Yani, bu Mecliste en büyük haksızlığa uğrayan geçmişteki milletvekili kardeşlerimizden birisi.

Değerli arkadaşlar, kim olursa olsun, önce yanlışa bir "Yanlış." demek lazım. Bu, doğru bir hareket mi? Böyle bir şey herhangi bir dine, mezhebe, ideolojiye, fikre, siyasi düşünceye göre tasvip edilebilir mi? Bunun cevabı, tahmin ediyorum, vicdan sahibi herkes tarafından "Hayır, hayır, hayır."dır. Bunu noktalıyorum.

Yine bu Güneydoğu Anadolu Projesi'ne başlamadan evvel, Sayın Bakan, hemşehrimiz, Cevdet Bey de burada, onu görünce bir şeyi de hatırlatmak istiyorum, ondan sonra konuya geçeceğim.

Şimdi, masalarımıza Rize, Erzurum, Artvin yaylalarıyla ilgili birer harita bırakılmış. Burada, yapılan çalışmalarla ilgili değişik bilgiler var ve Ovit Dağı Kış Turizm Merkezi ve Ovit Tüneli'yle de ilgili, Rize İkizdere ile Erzurum İspir arasındaki yolla alakalı da bir güzergâh var. Şimdi, Sayın Bakanım, bu Ovit Tüneli Türkiye Cumhuriyeti'nin en uzun tüneli; 14,7 kilometre. Gerekli miydi, değil miydi, oradan günde ne kadar araç geçecek, 1 katrilyon TL'nin üzerinde bir yatırım yapılıyor; bu başka bir tartışma.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Karadeniz'i GAP'a bağlıyor.

ALTAN TAN (Devamla) - Dün de bunu konuştuk ama ben Sayın Bakana şunu hatırlatıyorum: Bingöl Milletvekili, Diyarbakır Milletvekilliği de yaptı. Diyarbakır-Bingöl yolu Tapantepe denilen mevkide bir tünel meselesi var. Karayolları Diyarbakır Bölge Müdürlüğü 3 sefer "Buraya bir tünel yapılsın ve o şekilde geçilsin, hem güzergâh kısalacak yaklaşık 7-8 kilometre hem de kış şartlarında daha iyi bir geçiş olacak." dedi ama maalesef üç yıldır bu sorun aşılamadı. Bunu söyleyip şimdi esas mevzuya geçiyorum, ilgilerini istirham ediyorum. Yani, hiç olmazsa 14,7 kilometre değil de 1,7 kilometre, Bingöl-Diyarbakır arasında da bitsin.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu Güneydoğu Anadolu Projesi yani kısaca GAP, eski Başbakan, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in "GAP'ı gaptırmam." dediği meşhur proje ve benim çocukluğumdan beri, gözümü açtığımdan beri duyduğum, işittiğim, dinlediğim bir proje. Peki, nedir bu? 22 tane hidroelektrik santral, 19 baraj, topluca, daha ufak tefek birimlerle beraber Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük yatırım projesi olarak takdim edilen proje. Burada şu an geldiğimiz noktada bir muhasebe yaparsak bize elli yıldır söylenilen şu: Bu Güneydoğu Anadolu Projesi biterse Güneydoğu Anadolu'nun -eski tabirle- makûs talihi yenilecek ve şu kadar kilovatsaat elektrik üretilecek, şu kadar milyon hektar, 1 milyon 800 bin hektar alan sulanacak -18 milyon dönüm, dekar- ve 3 milyon 800 bin kişiye iş imkânı sağlanacak. Bu, devletin bütün raporlarında böyle yani benim icat ettiğim, benim söylediğim bir rakam değil. Niye bunu söyleme ihtiyacı hissediyorum? Çünkü 3 milyon 800 bin kişi çok müthiş bir rakam. Normalde, 1 kişi, bölge şartlarında, eşi ve ortalama 3 çocuğuyla beraber 5 kişilik bir ailenin geçimini sağlayacak olursa bu yaklaşık 19-20 milyon nüfus demek ve 3 milyon 800 bin nüfusun içerisinde projeye sonradan eklenen Suruç yukarı sulama hattı da yok, bununla beraber 4 milyon kişi. Şimdi, 20 milyon kişiye iş imkânı olacak; bu, devletin bütün raporlarında var, çok güzel. Şu an bölgede yaşayan nüfus 8 milyon yani bu GAP denilen bölgenin içinde yer alan vilayetlerde bugün itibarıyla yaşayan nüfusun toplamı 8 milyon; bu, 20 milyona çıkacak yani bölgeye 12 milyonluk bir nüfusun daha gelmesi demek. Gerçekten heyecan verici bir proje.

Peki, bu elli yılın sonunda ne oldu? Geldiğimiz noktada, AK PARTİ'nin iktidara geldiği tarih itibarıyla bu barajların yüzde 80'e yakın bir kısmı bitmişti; Keban Barajı, Karakaya Barajı, Atatürk Barajı, böyle silsile hâlinde büyük barajlar ve onlarca da -işte, biraz evvel saydığım- hidroelektrik santral ve diğer yapılar. Bunların yüzde 80'e yakını bitmişti, barajların, su tutulmuş; mesela, Keban'da kırk sene evvel tutulmuş, yeni değil. Ama, sulama kanallarının maalesef o tarih itibarıyla ancak yüzde 14'ü bitirilebilmişti. Hükûmet, büyük bir özeleştiriyle, büyük bir açık yüreklilikle o tarih itibarıyla bunları anlattı kamuoyuna ve dedi ki: "Biz söz veriyoruz, bunlar en kısa zamanda bitirilecek. Döndük dolaştık, bugün geldiğimiz nokta itibarıyla bu kanalların ancak -bendeki bilgilere göre eksik olabilir, fazla olabilir, devletten aldığım bilgiler bunlar, DSİ'den- yüzde 24'ü bitirilebildi ve daha hâlâ bu kanalların büyük bir kısmı bitirilemedi, sulama yapılamadı. Ama, yaklaşık kırk yıldır, hatta kırk yıldan fazla -işte Keban Barajı'nın ilk açıldığı tarihler, Süleyman Demirel'in ilk Başbakanlığı döneminde- elektrik üretimi devam ediyor, elektrik alınıyor ama tarlalara su -hâlâ genel bir ifadeyle- yüzde 75 verilemiyor ve şu ana kadar bu barajlara harcanan barajdan daha fazla bir miktar yani ekonomik değer olarak dolar bazında, euro bazında elde edilmiş bulunuyor. Peki, ne zaman bitecek bunlar? Niye bitmiyor? Bunları sorduğumuz vakit, yine bundan beş altı sene evvel, yeni bir hedef ortaya konuldu ve denildi ki: "Bu kanallar 2014 yılında bitecek." "2014 yılında bitecek." denilen kanallar, bugün 2016, daha hâlen -ben bölge milletvekillerimize de bakıyorum yani bir itiraz varsa buyurup söylesinler- Viranşehir-Derik arasında ana kanal bekliyor, bitirilemedi. Güvenlik gerekçeleri ortaya konuldu: "Efendim, şöyle oluyor, böyle oluyor." Değerli arkadaşlar, dağ başında yapılan bu barajların tamamı peki nasıl bitti? Yani, dağdaki barajın bitmesine güvenlik sorunu engel olmadı da Urfa, Mardin, Diyarbakır ovalarındaki kanalların bitmesine niye güvenlik engel oldu? Dargeçit'e özel karakollar kuruldu, özel birlikler kuruldu, özel askerî güçler konuşlandırıldı ve o baraj, yüzde 90 oranında baraj gövdesi bitti. En zor şartlarda, yani bu itiraz edilen ve gerekçe gösterilen şartlar içinde yapıldı, hâlen de yapılıyor. Onun için, değerli arkadaşlar -burada defalarca bunu anlattım- bütün bir bölgeyi, ardından Türkiye'nin demokratik, demografik ve ekonomik yapısını, ardından bütün bir Yukarı Mezopotamya'yı, Suriye, Irak ovalarını ve siyasetini etkileyecek, nüfusu 8 milyondan 20 milyona çıkaracak bu proje, bana göre, kasıtlı derin güçler tarafından engelleniyor. İki sebep olabilir değerli arkadaşlar bununla ilgili, yani bu kastın ötesinde iki sebep olabilir. Birini anlattım, biri güvenlik, işte tekrar tekrar söyledim, bütün bu dağ başındaki barajların bile yüzde 85'i en kötü şartlarda, tırnak içinde, bitirildi.

AHMET EŞREF FAKIBABA (Şanlıurfa) - Silvan Barajı...

ALTAN TAN (Devamla) - Yüzde 85 diyorum. Bakın "Silvan." diyorsunuz, kabul, 15'in içine koyun Sayın Fakıbaba.

AHMET EŞREF FAKIBABA (Şanlıurfa) - Niye bitirilmiyor!

ALTAN TAN (Devamla) - Bakın, burada gelip bunu sizin konuşmanız lazım. "Ey Hükûmet, arkadaşlar bunu yapın." Yani itiraz sizden gelince ben daha da üzülüyorum, üzülüyorum.

Şimdi Urfa'da bir güvenlik sorunu var mı? Peki, Urfa'nın bütün tali kanalları niye bitmedi? Bakın ben de bölgeyi yani karış karış demeyeyim de adım adım biliyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Altan, Hilvan ilçesinde içme suyu yok.

ALTAN TAN (Devamla) - Evet, Mahmut Tanal Bey Hilvanlı.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Hilvan'ın içme suyunu yaptık, özel kaynak getirdik; haberin yok.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - İçme suyu yok hâlâ.

ALTAN TAN (Devamla) - Suruçlu milletvekillerimiz var, çıkıp söylesinler.

İkinci sebep şimdi, değerli arkadaşlar, birinci sebebi geçelim, ikinci sebep, yani sebep olabilecek gerekçe nedir? Efendim "Devletin parası yok."

MAHMUT TANAL (İstanbul) - 8 kilometre Sayın Altan, 8 kilometre.

ALTAN TAN (Devamla) - Peki, devletin parası yoksa bugün üçüncü boğaz köprüsü rekor denilecek bir hızla devam ediyor ve üç günde 1 televizyonlarda Sayın Bakan çıkıyor, diyor ki: "Nisan ayında, mayıs ayında, haziran ayında, ağustos ayında bütün çevre yollarıyla beraber bitiriyoruz." bir.

İki: Körfez Geçişi. Ben bir kontrol mühendisi gibi Bursa'ya ne kadar arabalı vapurla giderken -oradan -Darıca Topçular'da takip ediyorum- uçakla Diyarbakır'a giderken -haftada 2 sefer, giderken gelirken- kontrol ediyorum, bakıyorum böyle, ne oldu. Hızla gidiyor. Hayır, güzel, yani yanlış demiyoruz.

Üç: Üçüncü havaalanı, işte Avrupa'nın en büyük havaalanı; 1.800 kamyon çalışıyor, 180 kepçe ve ekskavatör çalışıyor. Rakam veriyorum. Kore'den, Çin'den o kamyonları kullanabilecek şoförler getirildi, özel eğitim almış şoförler getirildi. Peki, kardeşim, bu tünelleri, sulama tünellerini niye bitirmiyorsun? Çık, bir şey anlat! Sayın Bakanım da burada, çıksın, desin ki: "Para yok." "12 milyar dolar." lazım diyorlardı -bunlar kayıtlarda var- 12 milyar dolar. Peki, bu 12 milyar dolar yok mu Türkiye Cumhuriyeti'nde?

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Altan Bey, terörün otuz beş yıldaki maliyeti 1,5 trilyon dolar. Bu, GAP'ı on kere bitirir, on kere bitirir.

ALTAN TAN (Devamla) - Değerli Kardeşim, tamam ama, ben affınıza sığınarak bir espri yapayım: Ben Şişhane'den bahsediyorum, siz Gümüşhane'den bahsediyorsunuz, başka bir şey söylüyorsunuz yani. (HDP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Yok, çok iyi örtüşüyor da size öyle geliyor.

ALTAN TAN (Devamla) - Bakın, bunları anlatıyorum ben; bakın, güvenliği de söylüyorum, parayı da söylüyorum, öbür yatırımları da anlatıyorum, bunların hepsini anlatıyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Cengiz'in silinen borçlarıyla olmuyor mu Altan Bey?

ALTAN TAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, biz tatminkâr bir cevap bekliyoruz, tatminkâr bir cevap. Bu devlet sadece Suriye'den gelen mülteci kardeşlerimize -kardeşlerimiz; Türk'üyle, Kürt'üyle, Arap'ıyla, Müslim'iyle, gayrimüslimiyle- 10 milyar dolar para harcadı yani bu devletin parası yoksa çıkıp onu da söyleyin, deyin ki: Vallahi, 12 milyar doları bulamadık, onun için bekliyoruz." Biz, size nereden, nasıl bulabileceğinizi, onu da söyleyelim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu GAP meselesini bir kenara koyduktan sonra dönelim Doğu Anadolu Projesi'ne, Doğu Karadeniz Projesi'ne ve Konya Ovası'na. Yine bölgedeki barajlardan Konya Ovası'na su götürme projeleri vardı eski Adalet Partisi dönemlerinde. Bunların etütleri, fizibiliteleri; bin kilometreye yakın bir mesafede kanallarla Konya Ovası'na su götürülecek. Peki, bugüne kadar Konya Ovası'yla ilgili ne yapıldı? Karadeniz'in şu haritası verilmiş -çok güzel, renkli- bir saate yakındır bakıyorum. Benim de böyle harita merakım var -bütün dünya, Türkiye- yazıhanem, ev böyle haritalarla dolu. Peki, değerli arkadaşlar, Karadeniz'e bu kadar yatırım yapıldıysa... Son 31/12/2015 tarihi itibarıyla -Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi rakamları var, girin İnternet'e, önünüze gelecek- bütün Karadeniz göç veriyor. Rize dâhil, 2 Başbakan çıkardı, 1 Cumhurbaşkanı; Rize dâhil bütün Karadeniz illeri göç veriyor. Sadece Giresunlu olup da yani Giresun nüfusuna kayıtlı olup da İstanbul'da oturanların sayısı 495 bin, Ordu 490 bin, Sivas 730 bin, Kastamonu 540 bin. Peki, bu insanlar niye gidiyor bu kadar renkli, güzel projeler yapılıyorsa? Hâlen, Konya göç veriyor, bu kadar elektrikli trenler, sanayi, yatırım ve desteğe rağmen. Ve, yine, Urfa -Sayın Fakıbaba'yla beraber bunları konuşalım, karşılıklı- bölgenin en hızlı gelişen ili Gaziantep'le beraber, nüfus artışı ve doğum oranı en fazla olan, kısmen göçün durduğu ama yine, 31/12/2015 tarihi itibarıyla, Urfa'nın şu an, nüfusu 47 bin artmasına rağmen, eksi 10 bin göç oranı var yani aldığı göç, verdiği göç yine eksi 10 binde; bu 47 bini nüfus artış oranıyla sağlamış. Diyarbakır'da eksi göç 20 bin yine aynı tarihte; aldığı göç 36 bin, verdiği göç 56 bin. Gaziantep bile...

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Adana da öyle, Adana da veriyor efendim.

ALTAN TAN (Devamla) - İşte, tek tek sayıyorum, istiyorsanız hepsini sayayım ezberimde olduğu kadar. Bir imtihan edersiniz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Tan, Urfa'da cezaevini artırıyorlar, genişletiyorlar kapasitesini!

ALTAN TAN (Devamla) - Ya, siz Urfa'da iman kuvvetiyle nüfusu artırıyorsunuz, yoksa göçte eksidesiniz.

Nüfus artışıyla oluyor bu, doğumla oluyor. Gaziantep bile şu an eksi göçte değerli arkadaşlar. Bölgenin en sanayileşmiş ili hâlen eksi göçte; yani verdiği göç aldığı göçten daha fazla, verdiği fazla.

Şimdi, bütün bunları niye anlatıyorum? Değerli arkadaşlar, Doğu Karadeniz de, Doğu Anadolu da, İç Anadolu da, Güneydoğu Anadolu Bölgesi de neticede doğru düzgün bir proje, doğru düzgün bir kalkınma bir hesap kitabıyla bir şekle sokulmak zorunda. Eğer bütün bu renkli, boyalı, cilalı program ve vaatlere rağmen hâlâ buralarda iş eksiye gidiyorsa demek ki doğru yapılmayan veya eksik yapılan -doğru yapılmayan dediğimiz vakit çok kızıyor arkadaşlarımız- bir şeyler var.

O zaman, ne yapmak lazım? Doğu Anadolu'yu fazla anlatmadım, Doğu Anadolu zaten çöktü. Yani Iğdır'dan başlayın, Kars, Ağrı, bütün bir Erzurum... Şu an Erzurum'un nüfusa kayıtlı olan nüfusundan fazla dışarıda Erzurumlu var, Sayın Erzurum Milletvekilimizin rakamları var.

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - O şimdinin değil, bakın, şu an tersine göç başlıyor merak etmeyin.

ALTAN TAN (Devamla) - Yok, şu anki rakamları veriyorum size, 31/12/2015 rakamı, bunlar da TÜİK'in, Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamları, daha yeni bir rakam da yok yani bugün gelen bir rakam yok.

Şimdi, konuyu toparlarsak değerli arkadaşlar, ciddi bir bölgesel kalkınmaya ihtiyaç var bütün bu bölgelerde. Bölgesel barışa ihtiyaç var. Dış politikanın çevrede, Irak'la, Suriye'yle, bütün ülkelerle doğru düzgün bir zemine oturtulma mecburiyeti var. Bakın, iktidara gelindiği vakit Suriye sınırındaki bütün mayınlar kalkacaktı, ne oldu? Şimdi, beton duvarlar örülüyor. Bizde bir kadının çocuğu küçük abdestini yapıyormuş -tırnak içinde anlatayım- diyorlar ki: "Bir muska yazan var, git düzeltsin." Gidiyor, bir muska yazdırıyor sözde -bu uyduruk muskacılardan birisi- getiriyor, o muska takıldıktan sonra çocuk büyük abdestini de yapmaya başlıyor. Dönüyor, yalvarıyor, diyor ki: "Kurban olayım, bunu geriye döndür." Ne olur, mayınları kaldırmadınız, bari bu demir perdeleri kaldırın, eskiye döndürün, razıyız.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)