| Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 4'üncü tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 01.03.2016 |
MHP GRUBU ADINA CELAL ADAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı bütçesi hakkında görüşlerimizi sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Sözlerimin başında yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Biraz evvel AKP Grubu çoğunluktaydı -keşke- ben konuşurken hepsi burada olsun diye dua ettim ama bir kısmı çekip gittiler.
Değerli milletvekilleri, öncelikle Osmanlı, Selçuklu dönemi dâhil olmak üzere Cumhuriyet Dönemi'nin en büyük yolsuzluklarına öncülük yapmış bir siyasal iktidarla karşı karşıyayız. 17 Aralık 2013 yılında bir sabah uyandık, bir altın kaçakçısının elinde bir devlet yönetimini yakaladık. Kimler? İçişleri Bakanı, Avrupa Birliğinden sorumlu Bakan, TOKİ'den sorumlu Bakan ve Ekonomi Bakanı avucun içerisinde. Bunları istifa ettirdiniz, buna benim bir itirazım yok, elbette istifa etmeleri lazımdı ve siyasi hayatı terk edip geçip gitmeleri lazımdı. Ancak bir şey oldu, onların Yüce Divana gitmesi konusunda içinizden 58 milletvekili bizimle birlikte hareket etmesine rağmen, o günün şartları içerisinde yüzde yüz hırsızlık yaptıklarına inandığınız hâlde parmaklarınızla bunları akladınız. Bu 4 bakanın sorgulamasını ortadan kaldıran Adalet ve Kalkınma Partisi, hangi vicdanla "Ben adaletli davrandım." diyebilme şansına sahiptir? (MHP sıralarından alkışlar) Fakirin fukaranın, yetimin hakları çarçur edildi. Daha büyük yolsuzluklar var, onları da söyleyeceğim ben ama beni ilgilendiren konu, bugün adaleti konuşuyoruz. Adalet üzerinden siyaset yapmak, yalan söylemek, iftira etmek son derece yanlış bir şey. Vicdanımın sesini duyarak konuşuyorum, Allah'a olan inancıma sığınarak konuşuyorum burada. Onlar hırsızdılar ve ucu nereye dayanırsa dayansın Yüce Divana gitmeleri gerekirdi. Buna içinizden hiç kimse itiraz edemez. Ama beni ilgilendiren bir konu daha var; o da bizim fakirin fukaranın hakkını koruyamadınız ama milletimizin birliğini de tahrip ettiniz.
Değerli milletvekilleri, bakınız, utanmadan, arlanmadan bazı süreçler yaşattınız. Neyi yaşattınız biliyor musunuz? Bu milletin birliğine, merhametine, sevgisine, kardeşliğine kurşun sıkan eşkıyabaşının, 2013 yılında "Nevruz Bayramı" adı altında, paçavraların, PKK paçavralarının altında mesajını okuttunuz; onu devlete ortak ettiniz. Siz, ölüm oruçlarına yatan, 150 kişiyi öldüren, ölüm oruçlarına yatanların kurtuluşu için Öcalan'a başvurdunuz, eşkıyabaşına başvurdunuz. Siz, Kobani olaylarında eşkıyabaşından destek istediniz. Siz ne kadar küçük düşündünüz; Türk devletini var eden temel değerlerden ne kadar uzaklaştınız, bunlardan destek istediniz! (MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - İpi, ipi kaybetmişler, bulamadık. Sizin cebinizdeydi, ipi bulamadık.
CELAL ADAN (Devamla) - Peki, ne oldu? Bu eşkıyabaşına verilen tavizler ne oldu? Bu eşkıya...
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Siz iktidardaydınız, niye asmadınız Sayın Adan?
CELAL ADAN (Devamla) - Şimdi, bir dakika... Bir dakika... Ben bir değerlendirme yapıyorum.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Yapın Sayın Adan, yapın! Tarih de yapıyor. Siz de yapın, tarih de yapıyor.
CELAL ADAN (Devamla) - Siz de gelip buradan, eminim, benim söylediklerime mutlaka cevap vereceksiniz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Tamam.
CELAL ADAN (Devamla) - Ne oldu sonuçta? Sonuçta eşkıya başını devlete ortak ederken neler oldu? Hatta eşkıya başını devlete ortak etmeden evvel neler oldu? 21 Mart 2013'te olup bitenlerden önce, daha önce 2012 yılında 17 Ağustosta Şemdinli ilçesi Derecik beldesi Bağlar köyü kırsalında milletvekilleri teröristlerle kucaklaştılar. Bu teröristler, PKK'nın paçavralarıyla ellerinde silahlarla birlikte milletvekilleriyle kucaklaştılar, dediler ki: "Biz buradayız, biz devletiz. Devlet kim?" Cumhurbaşkanı, İstiklal Marşı'ndan veciz şiirler söyleyerek "Bunları Yüce Divana göndereceğim." dedi. Milletin birliğine saldırıya mâni olmadınız siz, onu söyledim ben.
Peki, ne oldu? 1 Kasım 2012 tarihinde savcı fezleke gönderdi size, dedi ki: "Bunlar vatan haini. Bunlar teröristlerle bir araya geldiler. Bunların dokunulmazlıklarını kaldırın, bunları yargılayalım." Bunlar sümen altına alındı. Bu memleketin birliğine kurşun sıkan bu hareketi siyasallaştırarak siz buraya 80 PKK'lının gelmesine öncülük ettiniz. Bu utanç size yetmez mi bana laf atıyorsunuz? (MHP sıralarından alkışlar)
Her gün burada, her konuşmada, emin olun, Cizre'de, Silopi'de mermi yiyen, şehit düşen askerimize, vatandaşımıza yapılan zulümden daha büyük zulüm yapılmaktadır burada.
SALİH CORA (Trabzon) - Siz de HDP'yle birlikte el kaldırdınız.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Niye cevap vermiyorsun?
CELAL ADAN (Devamla) - O eli silahlı...
Veriyorum cevabı. Sen biraz susar mısın ya! Sus sen bir kere, sus!
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Bildiğin varsa gel anlat!
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ağlamanız gerekiyor, gülüyorsunuz pişkin pişkin. Ağla, ağla! Utan!
CELAL ADAN (Devamla) - Beyler, bir dakika...
Bakınız, Cizre'de, Silopi'de tankı delecek silahlarla askerlerimiz şehit ediliyor, tankı patlatacak bombalarla.
Ben, burada, eskiden milletvekili olan, o dönem, 24'üncü Dönem milletvekili olanlara geldim burada anlattım, dedim ki: Beni Diyarbakır'dan, Van'dan, Ağrı'dan emniyet müdürleri arıyorlar, diyorlar ki "PKK'lılar silahlı geziyorlar. Ecza depoları kuruyorlar yerin altında. Hendekler kazıyorlar." "Ya kardeşim, sen emniyet müdürü değil misin?", "Benim." "Müdahale et.", "Bize siyasi irade 'Müdahale etmeyin.' dedi."
Türkiye'nin yetiştirdiği çok önemli bir devlet adamıdır Milliyetçi Hareket Partisinin lideri. Bakınız, Sayın Başbakana bir soru soruyor kendisini ziyaret ettiğinde, diyor ki: "Sayın Başbakan, geldiniz, hoş geldiniz. Fakat size bir soru soracağım. Bu hendekler kazıldı, bombalar yerleştirildi. Bu kadar örgütlenme oldu. Siz hangi valiyle, hangi emniyet müdürü hakkında tahkikat açtınız?"
Şimdi, sizin buna cevap vermeniz lazım. O zaman ben diyorum ki: Arkadaş, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı benim milletimin birliğini korumadı. Burada da korumuyor. Bir gün tarih bizi affetmeyebilir. Niçin affetmeyecek biliyor musunuz? PKK'lıların burada, Cizre'de şehit edilen askerimiz ile teröristi eşitleyen, hatta devleti katliam noktasında ifade edenler, emin olun, tankı delip geçen şehidimizden daha büyük içimizi yaralamakta.
Siz, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, buna ne zamana kadar müdahale etmeyeceksiniz?
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Değiştirelim beraber...
CELAL ADAN (Devamla) - Ama biliniz ki buna müdahale edilecek gün gelecektir, buna müdahale ederiz. Körpe yaşımızda hayatımızı zindanlarda şekillendiren iradeyi koyan bir ekibiz. Milliyetçi Hareket Partisinin varlığı Türkiye'nin çimentosudur ama burada bir alınganlık göstermeyin; çıkın, size bu utancı yaşatanları teşhir edin.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Alınganlık göstermiyoruz da eşkıyabaşını asamadınız.
CELAL ADAN (Devamla) - Çıkın, eşkıyabaşının mesajları okutulduğunda "Türkiye'nin değil dünyanın en büyük projesi çözüm projesidir." diyen alçaklık yapanları teşhir edin. (MHP sıralarından alkışlar)
Bakınız, burada bulunan arkadaşlarımız yine hatırlayacaklardır. Şimdi, zaman zaman problem yaşadığınız Bülent Arınç şurada konuşma yapıyor, diyor ki: "Ben Diyarbakır Cezaevine düşseydim ben de dağa çıkardım." Çıktık, geldik, günah işleme dedik; zalimlik yapma dedik. Bizler idam sehpalarına gittik, senelerce hapishanelerde kaldık. Ülkücüler idam edildiler, öldürüldüler, dövüldüler, vuruldular, kakıldılar. Bir karakolun camına taş atan bir ülkücüye rastladınız mı dedik, yapma dedik. (MHP sıralarından alkışlar) Bir adım ötesi, hatta biraz daha genişleterek, Menderes'e sığınıyorsunuz siz zaman zaman dedik. Menderes'i astılar. Menderes'in çocukları hangi cama taş attı dedik. Hatırlar işte şurada başkan vekilimiz; kişiliğinden endişe etmediğimiz kardeşimiz şahit oldu, buradaydı işte, burada, yanımızda oturan değerli Meclis başkan vekilimiz o günleri hatırlar.
Dolayısıyla bu ihanet sürecinin altına imza koydunuz ama ben milletin birliğine ihanet edildiğinin gerçeğini bugün ortaya koyuyorum ve diyorum ki, niye getirmiyorsunuz fezlekeleri?
Geçenlerde Cumhurbaşkanı randevu verecekti, içim incindi. Niye veriyorsun randevu? O ne dedi biliyor musunuz? "Kürtlerin sigortası silahtır." dedi. Buna nasıl randevu verilir? Bu hafıza kaybına nasıl uğruyorsunuz? Nasıl bunlara müsaade ediyorsunuz kardeşim? Anadolu çocuklarısınız siz. Serveti cebinde olan, alnı secde gören bir sürü arkadaş görüyorum burada. Zaman zaman bölücü unsurlara gösterdiğiniz tavırdan da gurur duyuyorum ama gelin, bu gerçeği tartışalım. Bu gerçeği tartıştığımız zaman, tarih önünde haklılık kazanmış olan Milliyetçi Hareket Partisinin hakkını teslim edin. Hakkı da teslim etmeyin ama gelin, bundan sonra yanlış yapmayalım. Nerede fezlekeler? Nerede yahu? Diyarbakır'da, Cizre'de tankı delecek şekilde silah kullananları meşrulaştıran insanların, gelin, fezlekelerini hazırlayın. Savcılar nerede?
SALİH CORA (Trabzon) - Gelecek, gelecek.
CELAL ADAN (Devamla) - Bugün Adalet ve Kalkınma Partisiyle ilgili bir sinek vızıltısı geçiyor, savcı 5 tane iddianame açıyor. Bu milletin birliğine ihanet eden... Geniş düşünüyor, vizyoner düşünüyorsanız bunları geçin gidin. "Ben sırtımı PYD'ye dayarım." diyene ne yaptınız siz? Bugün sabahtan akşama kadar bağırıyorsunuz, "PYD terör örgütü." diye.
Şimdi, bütün bunları anlatırken siz bu anlattıklarımızla bir ihtilaf yaratmaya, bunun üzerinden siyaset yapmaya eğer kalkışırsanız çok üzülürüm, onu söyleyeyim ben size.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Doğru söylüyorsun.
CELAL ADAN (Devamla) - Bunların hepsi yaşandı, yaşandı ve Başbakan yardımcılarınız çıktılar, buralarda bizi "kafatasçı, ırkçı" diye suçladılar, Milliyetçi Hareket Partisinin liderine dünyanın en büyük iftiralarını attılar. Ama terörle ilgili mesele gelince, millî muhalefet isteyince, bir Anadolu insanı, Türkiye'nin yetiştirdiği devlet adamı Devlet Bahçeli "Terörde sonuna kadar yanınızdayım." dedi; tezkere getirdiniz, "Sonuna kadar yanındayım." dedi, 367 şartını elinin tersiyle itti. Bütün Türkiye bize saldırırken 367'yi elinin tersiyle iten bir demokrasi mücadelesi verdik.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Allah razı olsun.
CELAL ADAN (Devamla) - Bunları alt alta koyduğumuzda bugün hangi tezgâhların MHP etrafında şekillendiğine hep birlikte şahit oluyoruz. Dolayısıyla, Türk milletinin bugün içerisinde bulunduğu şartları doğru dürüst sorgulamak mecburiyetindeyiz.
Değerli İstanbul Milletvekili kardeşimiz ta arkada oturuyor, severim de kendisini. Yahu, arkadaş, gözünüzü seveyim, gelir dağılımında adaletsizlik bir faciaya dönüşmüş; hırsızlık, arsızlık almış gitmiş. O bakanları sorgulasaydınız hırsızlığın önüne geçerdiniz.
Şimdi söylüyorum buradan: 4 bin imar değişikliği... Milyarder sayısı arttı, doğru. Sanayici milyarder sayısı artmadı, üretim yapan milyarder sayısı artmadı, emlakçıların milyarder sayıları arttı. İstanbul'un en güzel kamu arazileri nasıl peşkeş çektirildi? Tek tek isim vermek istemiyorum, bir utanç vesikasıdır bu. İstanbul milletvekillerimiz bilir -belediye başkanımız da orada- 1,25 imar 3,75 olunca 100 milyon dolar para kazanırsınız. İstanbul'da 1 ila 5 kişi, 1 ila 10 kişi, 1 ila 50 kişi çalıştıran 380 bin iş yeri var. Bu 380 bin iş yerinde çalışan insan sayısı 2 milyon 400 bindir. Hanımlarını koyun, 4 milyon 800 bin. Bir yaşlı, bir çocuk koyun omurga çıkar. Bunların hepsi Türkiye'yi ayakta tutan insanlardır, onurlu insanlardır. Ezanlarına, bayraklarına sadıktırlar ve sizi iktidara getirdiler. Bunların hepsini jiletle doğrasanız 20 milyon dolar para bulamazsınız ama İstanbul'u ayakta tutuyorlar. Fakat, 2001 yılında kurulmuş bir şirket "cash" 1 milyar dolar para kullanıyor. Nereden geliyor bunlar? Nasıl oluyor bunlar? Hepinizin gözünün önünde cereyan ediyor. Hepimiz biliyoruz ve görüyoruz, göre göre sesimizi çıkartmıyoruz. Dolayısıyla, gelir dağılımındaki adaletsizlik ne yapıyor Türkiye'yi? Ben polis açıklamalarından okuyorum, kapkaç almış gidiyor, fuhuş almış gidiyor, kötü alışkanlıklar, eroin almış gidiyor. İcra dosyaları 5'e, 10'a katlandı. Türkiye bir yangın yerine döndü. Devlet ile millet arasında uçurumu belirleyen en önemli faktör gelir dağılımındaki adaletsizliktir ama değerli milletvekilleri, sizle 4-5 kişi bir araya gelelim, şu Kızılay Meydanı'na gidelim veya Keçiören'e gidelim, en çok oy aldığınız yere gidelim soralım "Türkiye'de adalet var mı?" diye. Yüzde 90'ı "Türkiye'de adalet yok." diyor. Bu neden? Milletin birliğiyle ilgili gösterdiğiniz tavırlardan dolayı, hırsızı arsızı sanık sandalyesine getirmediğinizden dolayı, imar yolsuzlukları... 4 bin imar değişikliği var, bunun tekabül ettiği rant 70-80 milyar doların üstündedir. Dolayısıyla bizler adaletle ilgili... Özellikle adalet konusu milleti ilgilendiren bir konudur. Hepiniz zaman zaman çok kullanırsınız -elbette tespitlerinizin bir kısmı insanlarımızın hoşuna gider çünkü değerlerle bütünleşen ifadelerle anlatırsınız- insan, bizim kültürümüzde, inançlarımızda eşrefi mahluktur, çok değerlidir, onun hakkını yedirmemek mecburiyetindeyiz. Şu anda adaletle ilgili konuşurken çok büyük bir sorumluluk altındayız. İleride çoluğumuza çocuğumuza nasıl izah edebiliriz bugünkü adaletsizlikleri dile getirmeden? Bu ihanet şebekesinin gelip burada her gün Türk milletinin birliğine, devletine karşı olmasında...
Zaman kısaldığı için toparlayayım.
İkinci en önemli hadise, cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir şey. Ben, kendimi bildim bileli değerlere hizmet etmeye çalıştım, demokrasiye inanıyorum. Televizyonlara el koyuyor kayyum. Doğrudur, suç işlemiştir, koyar. Yahu, arkadaşlar, televizyonlara bugün el koyuyor, ertesi gün, muhalefet yapan televizyonlar iktidarın borazanlığını yapıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi 2002'de iktidara geldiğinde yanlarında televizyon yoktu. Bu ne korkunç bir ihtiras! Bu nasıl bir zalimlik! Bugün televizyonlara el konuluyor, AKP yandaşı 5 kişi tayin edilip o televizyonlar ertesi gün AKP'nin borazanlığını yapıyor. Bu nasıl adalet!
Üçüncü en önemli hadise, Adalet Bakanımızın da burada bulunmasından yola çıkarak söylüyorum, 18 Haziran 2014 tarihinde bir kanun çıkarıldı. Bu kanun, 17 Aralık soruşturması, ileride hepimiz okuyacağız... O 4 bakanın vurgun, talana düştüğü günün deşifre olduğu günden sonra, Adalet ve Kalkınma Partisinin yönetim biçimi, bir filin züccaciye dükkanına girdiği gibi, bütün kurumları tarumar ettiniz, 18 Haziran 2014 tarihinde bir kanun çıkardınız. Çıkardığınız kanunla -Sayın Grup Başkan Vekilimiz, eskiden Adalet Komisyonunda kendisiyle beraberdik, hukuki bilgisi yüksek, ne dediğimi anladı- "soruşturma" kelimesini çıkararak savcılara, hâkimlere emir verme, onları yönlendirebilme hakkını elde ettiniz.
Ben, Gezi olaylarına karşıyım ama bütün iddianameler idamla açıldı, hepsi de beraat etti, beraat etmeler devam ediyor. Ben, Gezi'yi tasvip etmiyorum, adaletsizlik yapmayın diyorum. Dolayısıyla, adaletin konuşulduğu bu günde, hepimiz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL ADAN (Devamla) - ...Cumhuriyet Halk Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi, bütün milletvekillerimiz adalet üzerinden polemik, siyaset yaratmadan, çalan, hırsızlık yapan, milletin birliğine kasteden bütün şerefsizlerin yok olduğu bir Türkiye temennisiyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)