| Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 47 |
| Tarih: | 28.02.2016 |
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN BOYRAZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TİKA bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri seyreden aziz milletimizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Bugün 28 Şubat, millete yapılan postmodern darbenin yıl dönümü. Bu vesileyle 28 Şubatla ilgili birkaç söz söylemeden edemeyeceğim.
Siyasi geçmişimizde eşsiz acılar ve zulüm karşılığıyla yer alan 28 Şubat, aklımızı, ruhumuzu donduran soğuğuyla hatırlanacaktır. 28 Şubat, milletin özgür iradesi ve helal oylarıyla iş başına getirdiği 54'üncü Hükûmeti irtica gibi gülünç bir gerekçeyle ve militarist bir baskıyla görevden uzaklaştırmıştır. Yüz binlerce insanımızı mağdur eden 28 Şubat darbesi, her eve ateş, her göze yaş, her kalbe de hüzün düşürmüştür. Milletin servetinden önce umudu, hayali ve geleceği çalınmıştır.
Kısaca, 28 Şubat denilince aklıma gelenleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
"Darbenin modernini yaptık, ilkelini istiyor." diyen komutanlar; Genelkurmay brifinglerine koşa koşa giden gazeteciler ve sonrasında özenle atılan manşetler; brifingleri ayakta çılgınca alkışlayan yargı üyeleri; fişlemeler, ikna odaları, görevine son verilen memurlar; okul kapısında gözyaşı döken öğrenciler; hiçbir şeyden habersiz geleceği karartılan körpe yavrular, kısacası bin yıl sürmesi planlanan vesayet ve baskı dönemi.
Evet, Türkiye'de bu döneme kadar bir çok askerî darbe oldu. Bu darbeler tüm topluma zarar verse de doğrudan hedef aldığı kişiler siyasi başaktörler oldu; başbakanlar, bakanlar, gazeteciler, gençlik liderleri gibi. Ancak, çok az darbe var ki 28 Şubat da öyle darbeydi, 12-13 yaşında, kendi hakkını savunamayacak, itiraz edemeyecek, sorgulayamayacak çocukları bile potansiyel tehlike olarak gördü ve o yaşlarda verilmiş kararlarından dolayı hayatları karartılmaya çalışıldı.
Darbelerin siyasette bıraktığı en büyük iz ise zihinlerimizde yerleştirdiği "Asker ne der?'' korkusudur. Bu korkuyla, AK PARTİ dönemine kadar askerî müdahalelere dur denilmediği gibi, onlarla hesaplaşma yoluna da maalesef gidilememiştir. Ancak millet iradesi dışında hiç bir güce ram olmayan AK PARTİ, askerî ve her türlü vesayetle mücadele ederek, toplumu edilgen ve nesne gören anlayışa inat, toplumu etken ve siyasetin öznesi hâline getirerek, millet iradesini alaşağı etmeye çalışanlara dur demiştir.
Umarım demokrasilerde balans ayarının tankla, topla, tüfekle yapılamayacağını, millet iradesiyle yapılacağını herkes anlamıştır.
Bugün saygın ve kalıcı bir demokrasiye sahip olmak için ve asla o günleri bir daha yaşamamak için eşit, özgürlükçü yurttaşlık anlayışını tesis eden, devlet ile millet kucaklaşmasını sağlayan, en geniş toplumsal uzlaşmayı temsil edecek, bireyin devlete karşı özgürlüklerinin genişletilmesini sağlayacak ve herkesin ve her kesimin "benim anayasam" diyebileceği yeni bir anayasayı çıkarmak bu Parlamentonun öncelikli görevi olmalıdır diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, kimileri masayı terk ederek, yeni anayasa yazımından kaçarak bu süreci durduracağını hayal edebilir. Ancak toplum; sokakta, STK'larda, üniversitelerde, hülasa her yerde anayasa değişikliğini konuşuyor ve bu sürecin hiçbir siyasi parti tarafından durdurulamayacağını, halka rağmen siyaset yapılamayacağını biliyor ve görüyoruz. Bu sebeple, siyaset yapan bizlerin de bu gerçeği göz ardı etmemesini temenni ediyorum.
Tabii, burada özellikle TİKA'yla ilgili bir şeyler ifade etmek istiyorum; değerli ağabeyimiz, bir önceki konuşmacı ifade etti. Yalnız, geçen yıl nisan ayında Dünya Kadastro Çalıştayı'nda Çevre ve Şehircilik Bakanlığının düzenlemiş olduğu bir programa ben de katılmıştım. Orada Angola Cumhuriyeti'nin Bakanı bir ifadede bulunmuştu: "AK PARTİ'nin başarılı olması için dua ediyoruz, kendi inancımız doğrultusunda." demişti. Doğrusu ben de şaşırmıştım. "Kendi inancımız doğrultusunda başarılar diliyorum." dediğinde, sorduğumuzda "Niçin böyle bir duada bulundunuz." dediğimde aynen şunu ifade etmişti: "Siz diğer beyaz insanlara benzemiyorsunuz. Onlar bizim ekmeğimizi çalmaya geldiler, siz ise ekmeğinizi paylaşmaya, muhabbetinizi paylaşmaya geldiniz." demişti. Herhâlde TİKA'yı bundan daha iyi özetleyecek bir durum yoktur diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)