Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 1'inci tur görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 46 |
Tarih: | 27.02.2016 |
HDP GRUBU ADINA NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. Bütçemizin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, Cenab-ı Allah'ın önümüzdeki süreçte hepimize kardeşlik şuuru içerisinde bir arada yaşamayı nasip etmesini niyaz ediyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında, dinî inançla ilgili hepinizin bildiği ama tekrarında bir beis görmediğim birkaç hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Malumunuz, dinî inanç yani inanç dünyamız, coğrafyamız ilk insanın tarihiyle yaşıttır. İlk insan olan yani "Hazreti İnsan" olan Hazreti Âdem, ayrıca ilk peygamberdir. Bildiğiniz gibi, ilk insana Yüce Allah 10 sayfalık bir sözleşme, bir metin indirir ve onunla, insanlığın o ortak değerler etrafında buluşmasını temin eder ve beniâdem yani Hazreti Âdem'in çocuklarının hemen ilk kuşağında, Habil ile Kabil arasında bu sözleşmeyle ilgili bir çatışma çıkar. Biz buna, insanlık tarihindeki ilk kardeş kavgası, ilk kardeşlik çatışması diyoruz. Kabil avcıdır, Habil de toplayıcıdır; Kabil'in sözleşmeyi reddetme karakteri var, Habil de sorumluluğunun gereği olarak ölüm pahasına, ölümü pahasına o sözleşmeye bağlılığını ilan eder ve bu şekilde dinler tarihi süregelir.
Yine malumunuz, dinler tarihinde dinler arasındaki problemler, çatışmalar, aslında ayrı dinlerin problemi ve çatışması değil -buraya lütfen dikkat ediniz- dinlerin karşı dinle mücadelesi var yani her dinin kendi diniyle mücadelesi var. Mesela Ali Şeriati buna "Dine Karşı Din." diyor. İslam tarihinde bunu biraz daha net görebiliriz. Hazreti Peygamber (SAV) Efendimiz'in vefatından sonra artık, yavaş yavaş o ihtilafın yani "eddin" dediğimiz hakiki din ile insanların kendi geleceklerinin teminatı olarak, dünyevi hayatlarının bir geçim kaynağı olarak, siyasi yaşamlarının bir dayanağı olarak geliştirdikleri din arasında çatışmalar süregelmiş.
Ben, İslam tarihindeki ihya ve tecdit hadiselerine girmek istemiyorum. Yalnız, konumuz Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili, bütçesiyle ilgili, konumuyla ilgili, onunla ilgili partimizin görüşlerini beyan etme hususundan ibaret olduğundan bu kısa beş dakikalık süremi de ona ayırmak istiyorum.
Görüşlerimi beyan ederken öncelikle Diyanet mensuplarını bunun dışında tutuyor ve huzurlarınızda hepsine, istisnasız saygılarımı sunuyorum. Ancak, Diyanet dediğimiz zaman -ben de bir Diyanet mensubu olarak- bir madalyona benzetebiliriz. Bu madalyonun iki yüzü var değerli arkadaşlar; bir yüzünde resmiyet var, otorite var, otoriteye bağlılık var, suskunluk var ve dolayısıyla Diyanet-siyaset ilişkisinin problemleri var. Yani, Diyanet-siyaset ilişkisinin sınırlarını çok iyi belirlemek gerekiyor çünkü bu sınırlar çok hassas. Eğer bu hassas sınırlar belirlenmez, tayin edilmezse o zaman -açık söyleyeyim- dine yazık etmiş oluruz. Madalyonun bir yüzü bu, fazla ayrıntısına gitmiyorum. Eminim ki şu anda Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarında oturan sayın milletvekili arkadaşlarımızın da iktidara gelmeden önce en çok eleştirdikleri husus buydu, yani Diyanetin, siyasetin kontrolünde olması; daha açık bir ifadeyle, devletin, dini, Diyanet kanalıyla, Diyanet vasıtasıyla kontrol etmiş olmasıdır. Bu, kabul edilemez, iktidar kimin olursa olsun.
Bugün, Diyanet İşleri Başkanlığı kurum olarak sizlerin siyasi dünya görüşlerinize ters düşmese de sizin bu gerçekle ilgili tutumunuzun değişmemesi gerekiyor değerli arkadaşlar. Bu madalyonun bir yüzü. Sürem çok kısa, fazla değinemeyeceğim.
Madalyonun diğer yüzü var değerli arkadaşlar. O diğer yüzünde de ötekiler var yani Diyanetin ötekileri var, diğer inanç grupları var, diğer dinler var; Hristiyanlar var, Museviler var ve yine Aleviler var, Ezidiler var.
Bakınız, sadece, Ezidilerle ilgili yaşanan bir hadiseyi örneklemek ve sizinle paylaşmak istiyorum.
Malumunuz, Şengal'de, IŞİD saldırıları sonucu Ezidiler çok büyük bir katliama uğradılar ve Diyarbakır'da onlar için bir kamp kuruldu. O kampı ziyaret eden bir Adalet ve Kalkınma Partisi heyetinin temsilcisinin rivayetini sizinle paylaşmak istiyorum, ismi ben de mahfuzdur, isterlerse onu da arz edebilirim. Dedi ki o arkadaşımız: "Biz Ezidi kampına gittik, oradaki tehcir edilen, göçe zorlanan insanları ziyaret ettik. Ziyaretimiz esnasında ezanışerif okundu, 'Allahuekber' denince bir Ezidi çocuk, takriben 7 yaşlarında bir çocuk koşarak kendisini annesinin kucağına attı ve annesi mahcup bir şekilde 'Allahuekberi duyunca bizi kesmeye geliyorlar.' şeklinde algılıyor, kusura bakmayın." dedi. İsim verebilirim size. Bizim bugünkü manzaramız budur değerli arkadaşlar.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Senin sayende oldu bu.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Birleştirici olun, birleştirici.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - İzniniz olursa sözlerimi tamamlamak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim lütfen.
Buyurun Sayın Erdoğmuş.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Ayrılık tohumları atmaya, fitne tohumları atmaya kimsenin hakkı yok.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Sonuç olarak bakınız, temel kaynaklarımız Kitap ve sünnettir. Kitap'ta öncelik farzlardır, sünnet de Hazreti Peygamber Efendimiz'in yoludur. Bugün, bu yolun yolcuları olarak yolu şaşırmış, yolu kaybetmiş ve sünneti âdeta takip edemez bir duruma gelmiş İslam dünyası.
Yine farzlarda... Ben bir örnekle sözlerimi bitirmek istiyorum: Biliyorsunuz ki Kitap'ta esas olan farzdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Farz da iki kısma ayrılır; farzıayn, farzıkifâye. Şu anda bölgede iki farzla ilgili iki problemi arz etmek istiyorum. Birincisi, farzıkifâye dediğimiz zaman akla cenazeler, definler, kefenler gelir.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - Senden öğrenmeyeceğiz farzı. Boş versene ya! Allah Allah...
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Eğer, şu anda defnedilememiş cenazeler varsa...
ORHAN KIRCALI (Samsun) - Senden öğrenmeyeceğiz farzıaynı, farzıkifâyeyi; biz biliyoruz onları.
BAŞKAN - Sayın Erdoğmuş, süreniz doldu, lütfen toparlayın.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - ...kefenlenmemiş ölülerimiz varsa, namazı kılınmamış cenazeler varsa bir farzın terk edildiğini görüyorum.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - Şehitleri de söyle bir kere ya, şehitleri de söyle! Askeri, polisi de bir kere rahmetle an ya, şurada!
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Farzıaynla ilgili de son dönemlerde, bölgedeki camilerde cuma namazında birtakım problemler yaşanıyor. Bakınız...
BAŞKAN - Sayın Erdoğmuş, süreniz dolmuştur, lütfen toparlayın. Lütfen...
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan. Teşekkür ediyorum.
Cami cemaatinin cuma namazında camiyi terk ettiğine şahit oluyoruz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Yalan söylüyorsunuz, yalan söylüyorsunuz! Daha dün Van'daki merkez camisi hocası buradaydı ve sizin yalanlarınızı, gelip burada... Hatta, eski bakanlarımıza da anlattı. Yapmayın!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Evet, tamam, anlaşıldı.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Saygılı olun biraz ya, ayıp! Saygılı olun biraz.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Yakışmıyor, yakıştırmıyorum ben size.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen... Sayın Erdoğmuş, lütfen, siz de toparlayınız.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Yapmayın! Yalan söylüyorsunuz!
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Ben size yakıştırmıyorum sadece bu kadarını söylüyorum.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Cemaatin camiyi terk etmesi olmaz, yalan söylüyorsunuz.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Yakışmadı bu. Bu size yakışmadı.
BAŞKAN - Sayın Erdoğmuş, lütfen... Lütfen...
ORHAN KIRCALI (Samsun) - Biz de sana yakıştıramıyoruz Sayın Konuşmacı, Sayın Vekil.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Sözlerimi tamamlıyorum. Cuma namazında camide hutbelerden rahatsız olan cemaatler, yavaş yavaş şu anda basına yansıyor.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Allah bilir, tehdit ediyorsunuzdur. Allah bilir, tehdit ediyorsunuzdur.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Bir sahabenin sözüyle huzurlarınızdan ayrılıyorum. Enes bin Mâlik, Emeviler döneminde şöyle hitap eder o günkü mümin topluluğa ve sahabelerden hayatta olanlar var, der ki: "Hazreti Peygamberden namazın dışında hiçbir eser artık, ortada kalmadı ama siz, namaza da yaptığınızı yaptınız çünkü Emeviler döneminde camilerde...
BAŞKAN - Sayın Erdoğmuş, tamam...
Yeter artık Sayın Erdoğmuş, lütfen...
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - ...ehlibeyte hakaret ediliyordu." (HDP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Tamam. Olmadı, olmadı!
BAŞKAN - Sayın Erdoğmuş...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Evet, anlaşıldı, anlaşıldı.
BAŞKAN - Sayın Erdoğmuş, lütfen...
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Arkadaşlar, sakin olun, bu sözlerin hepsini PKK'ya söylüyor, camilerin hedef alınmadığını söylüyor...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Erdoğmuş.
NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) - Sözlerimi tamamlayamadan hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)