GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:44
Tarih:25.02.2016

HDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

85 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulundum. Bu sözleşmenin içeriği Türkiye ile Bangladeş arasındaki birtakım gümrük anlaşmalarını düzenlemek; ancak tabii ki dış politikayla ilgili o kadar büyük sorunlar var ki, Türkiye AKP Hükûmeti eliyle o kadar büyük sorunlar girdabının içerisine sürüklendi ki burada gerçekten böyle herhangi, suya sabuna dokunmayan sözleşmeleri tartışmak da mesai kaybı dışında hiçbir işe yaramıyor. Dolayısıyla biz de özellikle bu fırsatla, çıkıp bu yapılan dış politika yanlışlarıyla ilgili bazı uyarıları bu kürsüden ifade etmeye çalışıyoruz.

Şimdi, AKP'li hatipler buraya çıkınca her şeyin güllük gülistanlık olduğunu, memleketin işte her zaman iyiye doğru gittiğini, aslanlar gibi bir başkanlık sistemi falan getireceklerini de söylüyorlar ama sanırım, halkın bu konudaki duygusunu, sokağın bu konudaki endişesini, kaygısını ya anlayamıyorlar ya da anlamak istemiyorlar. Hani, "İyi giden ne var?" diye baktığımızda, biz iyi giden hiçbir şey görmüyoruz. Yani bu ülkede içeride oluk oluk kan akıyor, her gün onlarca cenaze kalkıyor, bir ay içerisindeki ölen insan sayısını artık tutamayacak, not edemeyecek düzeye geliyoruz. Dış politikada bütün büyük ülkelerle sorun yaşıyoruz, bölgesel bütün ülkelerle ilişkiler bitmiş, Suriye'de bir savaş eşiğine gelmişiz. İçeride ekonomi çökmüş, içeride turizm çökmüş, demokrasi yok, basın özgürlüğü yok. Onun üzerine çıkıp burada "İşler iyi gidiyor." demeyi doğrusu biz hayretle karşılıyoruz.

Şimdi, bunları kabul etmediğiniz sürece, bunlarla yüzleşmediğiniz sürece bunları düzeltmek de mümkün değildir; önce kabul edeceksiniz, yüzleşeceksiniz, teşhisi doğru koyacaksınız, sonra da onun üstüne çözüm ve tedavi yöntemini belirleyeceksiniz.

Bakın, dış politikayla ilgili, biz avazımız çıktığı kadar, burada AKP'nin yürüttüğü mezhepçi, tekçi dış politikanın, çetelerle iş tutan dış politikanın Türkiye'nin başına her geçen gün daha büyük belalar açtığını söylüyoruz. Bütün süreç bizi doğrulayacak şekilde gelişiyor; Rusya'yla ilişkiler bitme noktasına geliyor, çeteler pahasına Amerika günde 6 kez artık Türkiye'den yapılan açıklamaları yalanlama noktasına geliyor. İç güvenlikle ilgili inanılmaz sorunlar yaşıyoruz ama hâlâ bu politikada ısrara devam ediyorlar, anlamak mümkün değil.

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Anlaman mümkün değil zaten.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın, bunlara öyle yerinden itiraz edileceğine çıkıp buradan cevap verilebilir. Nettir yani Türkiye'nin çetelerle iş tuttuğunu artık Cumhurbaşkanı ve Davutoğlu da söylüyor. Bakın, Davutoğlu, 23 Şubatta bir dergiye, bir gazeteye yapmış olduğu röportajda: "Suriye devleti eğer bugün kontrolü ele alamıyorsa bunda bizim Hükûmetin oraya vermiş olduğu desteğin payı var." diyor. Yani Azez'deki, Cerablus'taki durumla ilgili Davutoğlu, Türk Hükûmetinin, Türkiye Hükûmetinin vermiş olduğu desteğe açık işaret ediyor. "Bizden olmasaydı, şu anda Suriye'deki mevcut gelişmeler çoktan farklı bir noktada nihai sonuca ulaşmıştı." demeye getiriyor.

Aynı şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün sanırım, yine muhtarlara yaptığı zülüm toplantısında...

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Herkes rızasıyla geliyor.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - ...diyor ki: "PYD'yi terör örgütü olarak görmüyorlarsa El Nusra'yı niye aynı şekilde değerlendirmiyorlar?" Açıktan bütün dünya kamuoyuna "El Nusra'yı terör örgütleri listesinden çıkarın, El Nusra bizim için terör örgütü değildir." demeye getiriyor.

MUSTAFA KÖSE (Antalya) - Böyle mi anlıyorsunuz, ne alakası var.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Çarpıtma!

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Çok nettir.

MUSTAFA KÖSE (Antalya) - Hayır, ne alakası var? Çarpıtıyorsun.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Hayır, hiçbir çarpıtma yok. Yaptığı açıklamayı okuyun. "El Nusra'ya niye terör örgütü diyorsunuz?" diyor.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Birbirinden farkı yok, PYD'nin El Nusra'dan farkı yok.

MUSTAFA KÖSE (Antalya) - Öyle demiyor.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - O konuşmanın ayrıntılarına bakarsanız söylediği sözler son derece net. Yani Türkiye'nin temel politikası bugüne kadar Suriye'de Kürt karşıtı, çete yanlısı bir hat üzerinden gittiği için, işte, Türkiye'nin başı beladan eksilmiyor.

"Kobani düşecek, Azez düşmeyecek." üzerinden şekillenen bir dış politika var. Kobani'nin düşmesi için ellerini ovuşturanlar Azez'de El Nusra'nın, Ahrar-uş Şam'ın başı sıkışınca "Biz angajman kurallarını uygularız." tavrına giriyorlar. "Azez düşmeyecek." diye bütün dünyanın gözünün içine baka baka "El Nusra'nın, Ahrar-uş Şam'ın hamisi biziz." diyorlar. İşte, sorun ve sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Dünya kadar yanlışınız her geçen gün ortaya çıkıyor. Tutarsız bir dış politika, neresinden tutarsanız zerre kadar tutarlılık yok. İsrail'e "terör devleti", "Binlerce Filistinlinin kanına giren bir devletle asla oturmayız." diyordunuz, sonra sözcüleriniz kalkıp İsrail devletinin dost devlet olduğunu açıklıyor.

Suudi Arabistan'la her türlü işi tutup bu çeteleri finanse ediyorsunuz, Suudi Arabistan'a İncirlik'i açıyorsunuz ama Suudi Arabistan, işte, dün "Biz Suriye krizinde Putin'le görüşmeler yapıyoruz. Putin'le görüşmelerimiz iyi bir hat üzerinden ilerliyor." açıklaması yapıyor.

Sisi'ye "darbeci" diyordunuz, karşıtlık yapıyordunuz; bugün Sisi'nin ekibini Türkiye'ye davet etmenin yollarını açıyorsunuz. Sisi'yle aynı koalisyonda, aynı mezhepçi Sünni ittifak içerisinde, bir blok içerisinde yer alıyorsunuz yani "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!" derler. Siz şu anda Mısır'la oluşturulan o aynı Sünni ittifakın içerisinde misiniz, değil misiniz? Askerî olarak öyle bir iş birliğiyle bütün Orta Doğu'yu bir mezhep çatışmasının içerisine sürükleyecek bir yapılanmada yer aldınız mı, almadınız mı? Bunlara cevap vermeniz lazım.

Başika'ya asker gönderdiniz, elleri ovuşturup Musul'a girmenin hazırlığını yaptınız, bir telefonla -söylediğiniz bütün cümlelerin aksine- Başika'dan, oradan askerleri apar topar çekmek zorunda kaldınız. Yani, bu şekilde tutarsız, ağırlığı olmayan, itibarı olmayan çıkışlar yaptığınız zaman, bunun üzerinden dış politika belirlediğiniz zaman tabii ki hem ülke açısından son derece kötü sonuçlar doğurursunuz hem de uluslararası hiçbir itibarınız kalmaz.

Bakın, bütün dış politikayı son dönemde PYD ve YPG üzerinden oluşturmaya çalışıyorsunuz. Bunun için Dışişleri Bakanı çıkıp Amerikalı yetkililerle yaptığı görüşmeleri çarpıtarak Türkiye kamuoyuna sunuyor. Cumhurbaşkanlığı, Amerika Başkanının yapmış olduğu açıklamayı çarpıtarak, içeriğini tamamen ters yüz ederek Türkiye kamuoyuna sunuyor ama yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor. Hemen Dışişleri Bakanının açıklamasının üzerinden iki saat sonra Amerika "Biz PYD ve YPG konusunda böyle bir şey demedik, böyle düşünmüyoruz, Türkiye'yle farklı düşünüyoruz, Türkiye'yi de doğru bir politika belirleme çağırıyoruz." açıklaması yapıyor. Beyaz Saray son dönemde, âdeta ak sarayı ve Dışişlerini yalanlayan bir mesaiyle bütün süreci harcamak durumunda kalıyor. Bütün bunları yapan siz, bütün bunlarla ilgili yanlışlarla yüzleşmeyen siz; sonra da buraya çıkıp Bangladeş'le gümrük anlaşması mesaisiyle bu Meclisin vaktini tüketiyorsunuz.

Buradan hiçbir çıkışın olmayacağını, bu yürünen yoldan asla herhangi bir sonuç alınmayacağını açık bir şekilde ifade etmek istiyoruz. Suriye politikasında bu mezhepçi yaklaşımdan vazgeçeceksiniz, çetelerle iş tutmaktan vazgeçeceksiniz. Bakın, Müslüman Kardeşler üzerinden bütün Orta Doğu politikasını yürüttünüz, şimdi Müslüman Kardeşleri de bütün dünya ülkeleri terör örgütü listesine almaya hazırlanıyor. Yani bu kadar yanlış bir hat üzerinden giderseniz korkunç bedelleri, korkunç faturaları önümüze gelir. Çetelerle iş tutmayıp içeride kendi barışını sağlayan; dışarıda da eğer Kürtler başta olmak üzere, Asuri, Süryani, Ermeni, Arap, Alevi, Sünni, Şii, Nusayri halkları düşman olarak görmeyen, onların iradeleri doğrultusunda şekillenecek sürece barışçıl katkılar sunan bir pozisyon belirlerseniz Türkiye'nin bu işten bir çıkışı olur...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.

BAŞKAN - Tamamlayınız Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - ...temel meselelerle ilgili bir gelişme imkânı yakalanır. Ama onun dışındaki süreçlerde, inanın ki bir ay sonra buradaki gerilimli ortamdan çok daha gerilimli bir şekilde bu kürsülerde konuşmalar yapmak zorunda kalacağız. Hem içeride çok daha vahim, çok daha kanlı, çok daha kötü bir tablo karşımıza çıkacak hem de dışarıda, Suriye'de ve Orta Doğu'da başımıza geleceklere artık Meclis olarak çözüm bulamayacak bir noktaya doğru savrulacağız.

Umarız yol yakınken bu yanlışlardan dönersiniz, umarız bir an önce rasyonel bir aklı devreye koyup içeride ve dışarıda barışı önceleyen politikalarda yoğunlaşırsınız diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)