| Konu: | Azerbaycan Cumhuriyeti Dağlık Karabağ bölgesinde 26 Şubat 1992'de yaşanan Hocalı katliamının yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 25.02.2016 |
NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şubat ayının son haftasında biz her zaman Hocalı'yı konuşuyoruz. Ben de Türkiye-Azerbaycan Dostluk Grubu Başkanı olarak her zaman Hocalı'yı gündeme getiriyorum.
Hocalı, tam yirmi dört yıl önce, 25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gece yaşanan çok vahşi bir hadise. Hatta, İnsan Hakları İzleme Komitesine göre 20'nci yüzyılda yaşanan en büyük katliam.
Şöyle düşünülebilir: Hocalı küçük bir kentti, 11 bin nüfuslu bir kasabaydı, Dağlık Karabağ bölgesinde stratejik öneme sahip bir kasabaydı. "Orada yaşanan hadiseler yirmi dört yıldır niçin gündeme getiriliyor?" diye düşünülebilir. Ama değerli milletvekilleri, şunu hatırlatmak isterim: Yüz yıl öncesinin olmamış hadiselerini bugün gündemde tutmaya çalışanlara karşılık, her şeyi kayıt altında, videolarıyla, fotoğraflarıyla, itirafçılarıyla, yazanları çizenleriyle beraber her şeyi gün gibi ortada olan bir hadiseyi konuşmanın bugün için ayrı bir önemi var. Esasında o gün konuşulan şeylere uluslararası örgütler, uluslararası toplum, dünyayı yönettiğini iddia eden büyük ülkeler sesini çıkarsaydı bugün yaşadığımız acıları, ıstırapları da yaşamazdık. Şayet 1992'nin 26 Şubat gecesi yaşanan Hocalı katliamına gerçekten insanlığın gereği olarak uluslararası toplum sesini gür bir şekilde çıkarsaydı, "Durun, ne yapıyorsunuz?" deseydi, bugün Suriye'de yaşadığımız, dün Irak'ta yaşadığımız ve pek çok Orta Doğu ülkesinde, bölgesinde ve dünyanın pek çok yöresinde yaşanan ve birçok mazlumun, mağdurun ortaya çıkmasına vesile olan hadiseler de yaşanmazdı. O yüzden bizler Hocalı'yı konuşmak ve Hocalı'yı mutlaka gündemde tutmak durumundayız.
Bir de işin şu yönü var: Biz Azerbaycan'la dost ve kardeş bir ülkeyiz, et ile tırnak gibiyiz, bir milletten neşet etmiş iki devletiz. Belki bu sadece Türkiye ve Azerbaycan'ın problemi gibi görünebilir çünkü orada bizim din kardeşlerimiz ve soydaşlarımız hayatını kaybetti ama sadece Türk ve İslam dünyasının problemi değil, orada hayatını kaybedenler her şeyden önce insandı, dolayısıyla insanlığın problemiydi, insanlığın da bu konuyla ilgili mutlaka sesini çıkartması gerekiyor.
Hocalı aslında malum bir hadiseydi, meçhul bir hadise değildi. 1988'den itibaren, hatırlayınız, Gorbaçov ön tarafta, vitrinin önünde "perestroyka ve glasnost" diyerek dünya vitrininde âdeta dostluğun, kardeşliğin bir temsilcisi gibi görünürken, arka tarafta 20 Ocakta Bakü'de, daha sonra 26 Şubatta Hocalı'da, 1994'te Dağlık Karabağ'da -ki Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sini teşkil ediyor- o toprakların işgali esnasında aslında kanlı bir pençeyle özellikle Türk dünyası üzerinde hükümrandı.
Ama dünya, bırakın Hocalı'yı, Dağlık Karabağ'daki işgali görmeyi, Nobel Ödülü verdi Gorbaçov'a. Esasında, Ermenistan güçleri, özellikle 366'ncı Mekanize Rus Tugayıyla beraber Dağlık Karabağ'da, Hocalı'da katliamı yaparken, o katliamı yapanlar, daha sonra âdeta "Kan tuttu." dediğimiz bir deyimi doğrularcasına itiraf ettiler. Kendileri yazdılar, konuştular, videolara, televizyonlara demeçler verdiler ama Ermenistan onları cezalandırmak yerine onları ödüllendirdi, devlet başkanı yaptı. Ama Ermenistan bunları savunarak abat mı oldu? Azerbaycan'ın topraklarının yüzde 20'sini işgal ederek, tam 1 milyon Azerbaycanlı kardeşimizi kaçkın ve göçkün durumuna düşürerek abat mı oldu? Hayır, bugün Ermenistan dünyanın en fakir ülkelerinden birisi. Dışarıyla bağlantısı son derece düşük. Dolayısıyla o Dağlık Karabağ bölgesinin işgalinin kaldırılması, yani Azerbaycan'ın topraklarına, hasretle beklediği topraklara kavuşması Ermenistan'ın da lehine. Güney Kafkasya'da bir barış ortamının, ikliminin doğması için de Dağlık Karabağ'ın mutlaka özgürlüğüne kavuşması gerekiyor.
O sebeple, değerli milletvekilleri, bizler sesimizi daha gür bir şekilde çıkartıyoruz ama sesimizi gür bir şekilde çıkartmak yetmez, mutlaka Minsk Grubu başta olmak üzere -onların da etkin bir şekilde- hem Hocalı hem de o Dağlık Karabağ bölgesi içerisindeki kentlerin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Ünüvar, tamamlayınız.
NECDET ÜNÜVAR (Devamla) - ...esir düşmüş kentlerin özgürlüğüne kavuşması noktasında daha gür bir şekilde sesimizi çıkarmamız lazım. Sesimizi gür bir şekilde çıkarmalıyız ki... Suriye'de tam 400 bin insan hayatını kaybetti, 3 milyona yakın insan kendi öz yurtlarından başta Türkiye olmak üzere başka ülkelere gitmek durumunda kaldı. Onun için, yeni Hocalıların olmaması için, yeni Suriyelilerin olmaması için, yeni mazlumların, mağdurların olmaması için bizim sesimizi daha gür bir şekilde çıkarmamız ve uluslararası toplumu mutlaka harekete geçirmemiz lazım.
Daima mazlumun ve mağdurun yanında olan bir partinin temsilcisi olarak da Hocalı'da hayatını kaybeden din kardeşlerimizin, soydaşlarımızın makamının cennet olmasını diliyor, onlara Fatiha gönderiyorum ve Dağlık Karabağ'ın da bir an evvel özgürlüğüne kavuşması temennisiyle hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)