GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 21 Şubat Uluslararası Ana Dil Günü'ne ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:1
Birleşim:43
Tarih:24.02.2016

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "..."(x)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhtemelen tutanaklara "bilinmeyen bir dille" diye geçecek, sizi Lazca selamladım. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

21 Şubat Uluslararası Ana Dil Günü münasebetiyle söz aldım. 21 Şubat Ana Dil Günü UNESCO tarafından 17 Kasım 1999'da ilan edilmiştir, 21 Şubat 1952 anısına ilan edilmiştir. 21 Şubat 1952'de Bangladeş'te Bengal dilinin konuşulmasını savunan üniversite öğrencileri yaptıkları bir gösteride öldürülmüşler. İşte bu gün onlar için ilan edilmiştir.

UNESCO'nun bildirdiğine göre dünyada 7 binin üzerinde dil konuşulmaktadır. Bunların 2.500'ü çoktan ölmüş, bir o kadarı da ölüm tehlikesiyle karşı karşıya değerli arkadaşlarım. Yine UNESCO'nun bildirdiğine göre, Türkiye'de 36 tane dil ve lehçe var, bunların 18'inin bir kısmı ölmüş, bir kısmı da ölmek üzere. Bunlardan bir tanesi de benim bölgem Rize'de yaygın konuşulan Lazca ve yine yukarılarda konuşulan Hemşince dilidir.

Konuşmamın başında sizden yardım istedim, dedim ki "Laz dili, Lazuri ölmek üzeredir ve Türkiye'de birçok dil ve lehçe ölmek üzeredir." Bugün, Türkiye'de, 200 bini bölgede -bölgede derken Doğu Karadeniz'i kastediyorum- diğerleri Türkiye'nin değişik yörelerinde olmak üzere 500 bin civarında Laz var, bunların ancak 200 bini Lazca konuşabiliyor.

Değerli arkadaşlarım, benim dedem Lazca konuşuyordu, annem ve babam da Lazca konuşuyordu, ben de Lazca konuşabiliyorum, çocuklarım sadece anlıyor, torunlarım ise ne anlıyor ne de konuşabiliyor. Diğer diller için de Türkiye'deki diğer lehçeler için de aynı şey geçerli.

Niçin böyle değerli arkadaşlarım? Niçin bu ülkenin bu zenginlikleri ölüyor? Bir dil ne demek? Bir dilin ölmesiyle insanın ölmesi arasında ne fark var değerli arkadaşlarım? Niçin ölüyor? Modernlik, şehirleşme, medya, televizyon, radyo ve en önemlisi de bugüne kadar tekçi devlet uygulamaları dolayısıyla ölüyor bu diller. Olan oldu. Evet, olan oldu ama iş işten geçmedi, geçmemeli de. Ana dilimizi, analarımızın dilini öldürmemeliyiz.

Şimdi, burada, bu milletin Meclisinde siz milletin temsilcilerine sesleniyorum: Bu ülkede yaşayan herkes millettir, milleti yapan unsurlardır. Birlikte yaşamaya devam edelim. Bakın, bugün, bu ülkede bütün bunlar olupbitti ama hâlâ büyük bir kutuplaşma yaşanıyor, büyük bir düşmanlaşma var; birimizin sevdiğini öbürü sevmiyor, öbürünün sevmediğini bu seviyor. Ciddi bir kutuplaşma var. Gelin, tekrar kucaklaşalım, tekrar millet olalım, daha güçlü bir şekilde tasada, kıvançta bir millet olalım.

Değerli arkadaşlarım, elbette ortak dilimiz Türkçedir. Ortak dil olmazsa zaten millet olmaz, ortak dil olmazsa eşit yurttaşlık da olmaz, ortak dil olmazsa Artvin'de eğitim alan bir genç Çanakkale'deki bir pozisyona başvuramaz, eşitlik sağlanamaz. Ortak dilin Türkçe olduğuna dair de hiç kimsenin bir endişesi yoktur ama diğer dilleri de yaşatalım, tüm dilleri, tüm kültürleri, tüm farklılıkları yaşatalım, hepimiz bu milletin eşit bileşenleri olalım, eşit yurttaşları olalım, ama devlet bir haksızlığı, büyük bir adaletsizliği telafi etmek zorundadır.

Değerli arkadaşlarım, bir dil eğer yazılmıyorsa o dil unutulur. Dolayısıyla bu dilin okullarda öğretilmesi gerekiyor. Evet, geçtiğimiz yıllarda bu konuda birtakım ileri adımlar atıldı, seçmeli derslerle çocuklara ana dilleri öğretilmeye başlandı. Bu Lazca için de söz konusudur. Ama öğretmen yetiştirecek bölümler açılmadı değerli arkadaşlarım, televizyonlarda çizgi filmler yapılmıyor, televizyon programları, radyo programları yapılmıyor. Bunlar devletin görevidir. Eğer bunları yapmadan "Ne yapalım, evinizde konuşuyorsunuz, aranızda konuşuyorsunuz. Bu konuda bir baskı yok. Bu ülke özgürlükler ülkesidir." derseniz yanlış yapmış olursunuz, inandırıcı olmazsınız, birliği bütünlüğü sağlayamazsınız değerli arkadaşlarım. Bu nedenle, üniversitelerde -sadece Lazca için söylemiyorum, diğer diller için de- bu dilleri öğretecek öğretmenler yetiştirecek bölümlerin açılmasını talep ediyoruz.

Ayrıca, yer isimlerinin eski hâllerine iade edilmesini talep ediyoruz.

Son cümlemi ifade ediyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bir dakika Sayın Başkan...

BAŞKAN - Tabii ki Sayın Bekaroğlu, toparlamanız için bir dakika...

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Evet, bir dakika yeter.

Biz bir milletiz. Bir millet olabilmemiz için bütün farklılıklarıyla herkesin kendisini eşit yurttaş hissetmesi gerekiyor. O dönemler geçti, evet, bir ulus inşa süreci yaşandı, oldu bitti. Ama bugün bütün farklılıkların kendisini ifade edebileceği ama maddi bir şekilde bunun şartlarını hazırlayacağımız bir toplumsal barış, özgürlükler sistemine ihtiyacımız var. Bunu biz yapabiliriz, lütfen yapalım, ana diller ölmesin, Lazca ölmesin, torunlarımız, benim torunlarım ve onların torunları Lazca konuşsunlar. Bu güzel ülkede hep birlikte yaşayalım.

Saygılarımı arz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)