Konu: | Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 41 |
Tarih: | 18.02.2016 |
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, arkadaşlarımızın hepsi ispat etti bu kanunun ismi, kişisel verilerin korunması kanunu. Ancak tek tek bütün arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi aslında mevcut durumda uygulanan, uygulamada olan fişlenme yönteminin, burada, kanunlaşmış ya da kanunlaştırılma hâli üzerinde konuşuyoruz.
Ben de bu kanunun 4'üncü maddesinde konuşmak için söz almış bulunuyorum. Öncelikle kanunun 4'üncü maddesinde genel ilkeler açıklanıyor. Bu genel ilkelerden sonra nasıl... Kişisel verilerin işlenmesinin genel ilkeleri burada tek tek açıklanıyor. "Belirli açık ve meşru amaçlar için işlenme." Bu meşru amaçları kim belirleyecek, neye göre meşru olacak? Yani yapısını tamamen iktidarın belirlediği, iktidarın denetiminde olan bir kurumun nasıl meşru bir şekilde bunu değerlendireceği gerçekten kafalarda soru işareti yaratan bir durumdur.
Dediğim gibi, bu meşruiyet neye dayanır, nasıl yapılır? Bununla ilgili olarak açık, ucu açık, yoruma açık, sadece bu iktidar döneminde değil... Yani iktidar sadece kendisi için eğer bu kanunu çıkarıyorsa şunu net olarak bilmek gerekiyor: İktidarlar değişir ancak bu kurum sürekli bir hâle gelirse, iki gün sonra nasıl ki "paralel yapı" adı altında o sizi de etkilediyse, yarın öbür gün bu kanunu bugün çıkaranlar, çıkartmak için uğraşanları da bire bir etkileyecektir.
Hukukçu olanlar bilirler, dosyalara sürekli olarak şu şekilde bilgiler gelirdi: İstihbari bilgiler. Bu istihbari bilgilerin kimler tarafından toplatıldığı, neye göre toplatıldığını hepimiz biliyorduk ama bugün bu kanun çerçevesinde artık istihbari bilgi değil, "kişisel veri" adı altında bütün bilgiler, insanların mezheplerine kadar, cinsel eğilimlerine kadar bütün bilgiler dosya kapsamına, dosyalar kapsamına girecek ya da -aslında Osman Bey'in de dediği gibi- bugün hiçbir kurumda mülakata dayanmayan, kişinin yeteneklerine dayanmayan alım usulleri bu şekilde aslında hukuk çerçevesinde, kanun dolanmayla bu şekilde gayrimeşru uygulamaların hepsi meşru ve hukuka uygun hâle getirilecek.
Dediğim gibi, o istihbari bilgiler bu şekilde kanunlara girecek. Yine, o kamu kurumlarında insanların önünde şu bilgiler olacak ve bunlar yasal bilgiler olacak. Bugün nasıl siyasi düşünceleri, mezhepleri, dilleri, hepsi istihbari bilgi olarak önlerine geliyorsa bunlar da gelecek.
4'üncü maddede genel ilkeler, evet, sayılmış ama sonraki maddelerde öyle istisnalar var ki aslında o maddelerin hepsini egale eden, o kanun maddelerinin hepsini anlamsızlaştıran birtakım düzenlemeler var. "Ancak"larla, "fakat"larla, istisnalarla bu kanunun ilk maddelerinin içi tamamen boşaltılarak tamamen toplum içerisinde bir ayrışmayı, bir sınıflaşmayı, bir gruplaşmayı yaratacak bir kanun olduğunu görüyoruz.
Şu şekilde mi sınıflandıracak kişisel verilerde: Hangi mezhebe dâhil? Bu, bütün kamu kurumlarında, devletin bütün yapılarında kişilerin hangi mezhebe dâhil olduğu mu olacak? Buna göre mi değerlendirme yapacağız? Ya da şu mu olacak: Kılık kıyafeti. Kılık kıyafeti bütün kurumların elinde ne için olacak? Bu hangi meşru temele dayanıyor? Bu hangi hukuka, uluslararası hukuka mı dayanıyor, iç hukuka mı dayanıyor? Hangi hukukta bunların varlığının bizim için bir anlamı ya da önemi var? Ben, kılık kıyafetim... Ben ceket giyiyorum diye farklı muamele mi göreceğim ya da başı örtülü olan ile olmayan arasında farklı bir muamele mi olacak? Bunlar neye göre belirlenecek?
Açıkçası, kafamızda birçok soru işareti var ve önümüzdeki süreçte, dediğim gibi, bugün iktidarın sıkı sıkıya sarıldığı bu kurum, iki gün sonra iktidarın karşısında kendisini de -deyim yerindeyse- vuracak bir kurum hâline gelecek. Bunu tarihte, geçen çok yakın dönemde hep beraber yaşadık. Bütün o operasyonlarda burada, bu Meclis çatısı altında olan bütün gruplar tek tek bu uygulamaların mağdurları oldular, bu antidemokratik uygulamaların mağduru oldular ve bugün eğer bu kanun bu hâliyle çıkacak olursa iki gün sonra bu Meclisteki hiç kimsenin "Bu uygulamalara biz maruz kaldık. Ayrımcılığa maruz kaldık. Kılık kıyafetimiz için, mezhebimiz için, dilimiz için, etnik kökenimiz için farklılaştırıp sınıflandırıyoruz..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Mikrofonunuzu açıyorum, sözlerinizi tamamlayınız.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - ...gibi bir savunma ya da gibi bir söz söyleme hakkı da olmayacak. Bu açıdan, biz aslında kanunun bütün olarak geri çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Eğer gerçekten kişisel veriler ya da kişi hak ve özgürlükleri, kişilerin özel hayatları bu kadar önemseniyorsa, bu kanun onu koruyacak, savunacak bir kanun değil. Hepimizin önüne üç gün sonra... Bütün hayatımızın en ince ayrıntılarına kadar herkesin bildiği, en mahremine kadar devlet kurumlarının hepsinin elinde olan bir sistemin içerisinde kendimizi boğuluyor olarak göreceğiz.
Umarım bu çerçevede, bu kanunla ilgili tekrar bir değerlendirme yapılır. Kanun geri çekilerek esaslı, daha düzgün ve gerçekten kişi hak ve özgürlüklerini koruyan kanunların buraya gelmesini diliyorum.
Tekrar teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)