GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:41
Tarih:18.02.2016

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şüphesiz ki Türkiye'nin Avrupa Birliğine entegresi, Türkiye'nin Avrupa Birliğine dâhil olması ve dâhil olabilmesi için de ev ödevi mahiyetinde müktesebatının Avrupa Birliği normlarına uyarlaması bir ulusal yükümlülük olarak önümüzde duran bir realitedir.

Elbette ki bu yasanın adı, açıkçası, kulağa çok hoş geliyor ama bu yasanın adıyla, bu yasanın 1'inci maddesi ile yasanın bütün maddeleri arasında büyük bir çelişki, büyük bir uçurum var.

Yine bu yasanın getirmiş olduğu düzenlemeler de muhtevası itibarıyla kişilerin haklarının hukuklarının -özellikle de özel hayatına dair bütün verilerin depolanması- bırakın korunmasını, son derece art niyetli, yanlış kullanımına zemin hazırlayan, yasal mevzuat hazırlayan bir düzenleme hâlini almış durumdadır.

Ben, açıkçasını ifade etmek gerekirse 3'üncü maddenin içeriğine dahi baktığımızda, bir kere, ilgili kişiden kasıt fişlenen kişidir. Veriyi işleyen kişiden kasıt ise onu fişleyen kişidir. Veriyi işleyen kişinin gücüne baktığımızda bir kamu kuruluşunun örneğin üst düzey yöneticisi olacaktır veya bir özel şirketin üst düzey yöneticisi olacaktır, karşısında da sadece ve sadece bir birey olacaktır. Bu birey ile bu kurum arasında, bu tüzel kişilik arasındaki güç orantısızlığına baktığımızda, Allah aşkına, irade nerede kalıyor? Hangi iş arayan bir yurttaşımız, bir kamu kuruluşuna gittiğinde veya çalışmış olduğu kurumun içerisinde "Ben rıza göstermiyorum, benim verilerimi işleyemezsiniz." deme imkânına sahip olacaktır? Dolayısıyla, bu yasa büyük bir felaketin -açık ve net söylüyorum- habercisidir ve aynı şekilde bu yasaya sadece iktidar, muhalefet ya da ana muhalefet çelişkisini esas alan bir bakış açısıyla bakmamamız lazım, her yurttaşın mahreminin korunması perspektifiyle bakmamız lazım. Bütün milletvekili arkadaşlarımız da şu anda burada, bir samimi soru ve bir samimi cevap: Hangi birimiz sadece ve sadece kendi şahsımızın, belki eşimizin ve Rabb'imizin bildiği bir bilginin, bir verinin genel başkanlarımız, grup başkan vekillerimiz veya Parlamento tarafından veya çalışmış olduğumuz kurum tarafından bilinmesini isteriz? İşte, bu yasa bütün verileri, bir insanın inciğine boncuğuna kadar bütün verileri toplama yetkisini üçüncü bir şahsa veriyor "Sen benimle ilgili her türlü veriyi toplama yetkisine, hakkına sahipsin." diyor ve bunu da rızaya dayandırıyor. Burada rıza falan yoktur, burada baskı vardır, burada güçlerin eşitsizliğine dayalı bir baskı vardır. Örneğin, Urfalı bir hemşehrim, adı Halil; hani "Halil" dedim, İbrahim kardeşlerimin gönlü kalmasın, ismi İbrahim Halil olsun ya da Halil İbrahim olsun; bu bir yere iş başvurusunda bulundu. Örneğin, KPSS'de 95 puan aldı, geldi Adalet Bakanlığının kapısına dayandı, sözlü mülakat yapılıyor. Bu sözlü mülakatı yapan kamu personelinin önüne bir belge konulacak ve denilecek ki, örneğin "Bu Türkmen'dir veya Kürt'tür veya Arap'tır veya Hanefi'dir veya Caferi'dir veya Hanbeli'dir veya Rafızi'dir veya inanıyor veya inanmıyor." Oradaki kişinin, mülakatı yapacak kişinin duygusu, hissiyatı neyse o mülakatta o esas alınarak onun hak etmiş olduğu bir hakka erişimi de bu vesileyle engellenmiş olacak. Bu ve buna benzer onlarca, yüzlerce örneği demin Sayın Bakan buradayken, siyasi tarihimizin en vahim davaları olan, en büyük davaları olan KCK, Balyoz, Ergenekon ve diğer siyasi davalarda bütün bunları gördük.

Dolayısıyla dünyanın en iyi yasasını kötü uygulayıcının eline verdiğinizde sorun vahamettir ama bu yasayı dünyanın en iyi uygulayıcılarının eline dahi verseniz sonu vahamettir.

Bu yasa A'dan Z'ye 1'inci maddenin ruhuna ve kanunun adına bana göre bağdaşmamaktadır. Bu yasanın kendisi Sayın Başkan, bu, kanuna karşı bir hiledir.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)