GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:40
Tarih:17.02.2016

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Adalet Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca 4 Ocak 2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine arz edilen 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı geneli hakkında lehinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün akşam saatlerinde, Eskişehir yolu üzerinde askerî araca yapılan saldırıyı şiddet ve nefretle kınıyor, bu terör olayı sonucu vefat eden asker ve polis vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum. Bu ve benzeri terör eylemlerini yapan ve yaptıranları, destek olanları yüce Allah'ın "Kahhar" sıfatının tecellisine muhatap olmasını temenni ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Hükûmetimizin kişisel verilerin korunmasına ilişkin bir kanunî düzenleme gereğini niçin duyduğu konusuna kısaca değinmek istiyorum. Az önce Sayın Bakanımız da bu konulara değinmişti. Her birimizin kişisel verileri değişik sebeplerle okulda, işyerinde, hastanede, ticari ilişkilerde, sivil toplumda, mesleki kuruluşlarda, kamu görevi sırasında kayıt altına alınmaktadır. İnternet'in gelişmesi ve yaygınlaşması akabinde sosyal medyanın yoğun bir şekilde hayatımıza girmesi bu kişisel verilerin hızlı dolaşımını sağlamakta, aynı anda binlerce, bazen milyonlarca kişiye ulaşmaktadır.

Ayrıca, uluslararası ilişki, ticaret ve sınıraşan suçlarla polis birimleri arasındaki yardımlaşmada bir yasaya ihtiyaç duyulmaktadır. İşte bu yaygın kişisel veri dolaşımı karşısında yasa koyucu kayıtsız kalamazdı. İlk defa 1989 yılında bu kanunla ilgili çalışmalar Adalet Bakanlığının değişik birimlerinde başlamış, zaman diliminde Türkiye Büyük Millet Meclisine birden çok defa gelmiş ve maalesef kanunlaşamamıştır.

Ülkemizin de üyesi olduğu OECD tarafından 23/9/1980 tarihinde Kişisel Alanın Ve Sınıraşan Kişisel Bilgilerin Trafiğinin Korunmasına İlişkin Rehber İlkeler kabul edilmiştir. Avrupa Konseyi tarafından 108 sayılı Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesi 28/1/1980 tarihinde imzaya açılmış ve ülkemiz tarafından da imzalanmıştır.

Öte yandan, Avrupa Birliği tarafından 24/10/1995 tarihinde Kişisel Verilerin İşlenmesi Sırasında Gerçek Kişilerin Korunması Serbest Veri Trafiği Direktifi, 95/46 sayılı direktif yürürlüğe konulmuştur.

1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 135 ve devamı maddelerinde özel hayatın gizliliğinin ihlal ve ifşa edilmesi, kişilerin verilerinin kaydedilmesi, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme ve verilmesi fiillerinin suç olarak düzenlendiği ve yaptırıma bağlandığı aşikârdır ancak kanunlarımızda kişisel veri kavramının tanımına dair bir hüküm yoktur. Dolayısıyla tanım uygulamaya bırakılmış, hangi fiillerin suç teşkil ettiği uygulamada ciddi tereddütler oluşturmuştur.

2010 yılında kabul edilen 5982 sayılı Kanun'la Anayasa'nın 20/3'üncü maddesi değiştirilmiş ve kişisel verilerin korunması ve bu verilere erişim, bunların düzeltilmesi ve silinmesini talep etme anayasal bir hak olarak düzenlenmiştir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin de kanunla düzenleneceği hüküm altına alınmış ancak o tarihten bugüne kadar henüz bir kanuni düzenleme yapılmamıştır.

Dünyadaki teknolojik gelişmelere paralel olarak ülkemizde de yeni teknolojiler ve bunların sunduğu olanaklar yakından izlenip hızla uygulamaya geçiliyor. Gelişen teknolojiyle paralel olarak çeşitlenen yeni iletişim araçları ve sosyal medya ortamları nedeniyle kişisel verilerin korunması ve tedbir alınması gereken bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.

Pek çok kişi araştırma yapmak, iletişim kurmak, sosyal ağlarda yer almak, ekonomik etkinlikte bulunmak ya da yalnızca eğlenmek için İnternet'e bağlanıyor. Sosyal medya hesabı olmayan genç hemen hemen yok gibi. Artık bir kişinin akıllı cep telefonunun olması kural, olmaması istisna hâline geldi. Bir kişinin sosyal medya hesabındaki bilgiler gelişmiş bir istihbarat teşkilatının uzun çalışmalar sonucunda ulaşabileceği bilgilere eş değer oluyor. Bu sosyal ağlar sayesinde kişilerin o anda, nerede, kiminle bulunduğuna ve hatta ne düşündüğüne ilişkin bilgiler olanak dâhilindedir. Bizim de, daha iyi hizmet sunmak için, görüşmelerimizde kurumsal ve kimi alanlarda güvenliğin sağlanması, suçluluğun önlenmesi gibi amaçlarla görüntülerimiz, doğru teşhis için en mahrem sağlık bilgilerimiz, alışverişte kullandığımız kartlar aracılığıyla beğenilerimiz ve harcama tercihlerimiz, iş yerlerine, yurtlara ya da spor kulüplerine giriş çıkış saatlerimizin izlenmesi ve girişimizin, iznimizin olup olmadığının belirlenmesi için biyometrik verilerimiz kayıt altına alınmaktadır.

Bu noktada sorulması gereken ancak ihmal edilen soru şu... Devlet ve özel teşebbüsün her geçen gün biraz daha gelişen, yaygınlaşan ve çeşitlenen araçlarla topladıkları bu bilgilerin daha sonra nerelerde, kimler tarafından kaydedildiğini, hangi amaçlarla ne kadar süre kullanıldığını, hangi işlemlerden geçirildiğini bilmek hakkımız. İşte, bunları bir kanunla düzenlemek en önemli görevimiz.

Değerli milletvekilleri, az önce saygıdeğer milletvekillerimiz, muhalefet partisi milletvekilleri bu kanunla ilgili bir kısım eleştirilerde bulundu. Hem alt komisyonda hem ana komisyonda saygıdeğer muhalefet partisi milletvekillerinin itirazlarını, eleştirilerini özellikle dikkate aldık. Hem Sayın Bakanımız hem de Adalet Komisyonu birçok öneriyi kanunun değişikliğine esas aldı ve kanuni düzenlemeye geçirdi. Bilhassa istisnalarla ilgili hüküm, özel, 6'ncı maddedeki az önce eleştiri konusu getirilen hükümler. 6'ncı madde özel amaçlı kişisel verileri düzenlemekte. Az önce söylediğimiz gibi bu kişisel veriler için en çok söylenen "Efendim, mezhebi neden var?" Anayasa'nın 10'uncu maddesinde sayılan kavramlar ve ayrıca Türk Ceza Kanunu'nun 135/son maddesindeki sayılan kavramlar ve tanımlar buraya dercedilmiş durumda.

Geçmişte hepimiz çok iyi hatırlamaktayız. Bir sayın Cumhurbaşkanının atanacak bir müsteşarın, bir valinin, bir genel müdürün eşinin kılık kıyafet tercihiyle ilgili hususlarda kapıcıdan, mahalle bekçisinden veya bakkaldan kişisel verileriyle ilgili bilgi toplayıp kayıt altına aldırdığı hepimizce malumdur. Burada çok önemli bir düzenleme getiriliyor. Prensip itibarıyla özel kişisel veriler kaydedilemez. Kanunen kural olarak yasaklanıyor. İstisna olarak kayıt için üç tane önemli kural getiriliyor.

Bir, kişinin açıkça rızası olacak. Açıkça rıza olursa bu kişisel verileri kaydedebileceğiz, aksi hâlde kaydedemeyeceğiz.

İkincisi, kanunlarda yine açıkça hüküm bulunacak. Kanunlarda hüküm bulunmazsa yine kaydedilemez.

Bunun dışında kanunun (b) fıkrasında sayılan ulusal güvenlik, sağlık sebepleri, kamu güvenliği, diğer kişilerin hak ve hürriyetlerinin korunması gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8/2'nci maddesinde de sayılan istisna hükümleri çerçevesinde burada bir düzenleme yapıldı. Bu, kişilerin haklarını daha çok koruyan bir düzenlemedir ve bu hükümlere, özel kişisel verilerin düzenlenmesine aykırı davranışlar Türk Ceza Kanunu'nun 135 ve devamı maddelerinde ceza hükümleriyle müeyyide altına alınmış ve burada kişiler özellikle korunmuştur.

Bir diğer konu bu kuruma atamanın Meclis tarafından yapılması. Meclisin malum en önemli iki görevi vardır. Biri yasama, diğeri denetimdir. Yasamayla ilgili, Meclise Anayasa'da ilgili açık hüküm olmadığı müddetçe bu kuruma atama yetkisi verilemez. Daha önce Ombudsmanlık Kanunu'yla ilgili getirilen düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş ve Meclisin seçmesinin mümkün olmadığı, Anayasa'da hüküm bulunmadığı müddetçe seçmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Bu itibarla, bir kişiyi Meclis atar ise o kişi özerktir, bağımsızdır; Hükûmet atarsa, Sayın Cumhurbaşkanı atarsa bağımsız değildir, özerk değildir. Bunu kabul etmek mümkün değil. Burada, Anayasa'nın 138'inci maddesindeki gibi, âdeta kurul üyelerine bir hâkim teminatı verilmiş; hiçbir organ, makam tarafından emir, talimat verilemeyeceği, telkin ve tavsiyede bulunulamayacağı ve süresinden önce de görevden alınamayacağı getirilmiştir. Bunlar açık bir şekilde kurulun bağımsızlığı için çok önemli kanuni düzenlemelerdir, âdeta Anayasa'daki hâkim teminatı gibidir.

Bu ve benzeri hususları dikkate aldığımızda, bugün düzenlenen ve hayatta var olan, sürekli dolaşım altında bulunan kişisel verileri bir kanuni çerçevede düzenlemek ve bunu korumak zorundayız. Aksi hâlde, Türk Ceza Kanunu'nun 135'inci ve devamı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZKAYA (Devamla) - ...maddelerinin bir kısmında düzenlenen ama birçok kısmında düzenlenemeyen hükümler karşılıksız kalacak ve onlara cezai yaptırım uygulanamayacak, dolayısıyla kişisel verilerimiz korunamamış olacaktır.

Bu kanunun ve bu kurumun ülkemize ve milletimize hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)