| Konu: | Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 40 |
| Tarih: | 17.02.2016 |
ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 117 sıra sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı'nın geneli hakkında şahsım adına söz aldım, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısı Adalet Komisyonuna havale edildikten sonraki ilk toplantıda söz aldık ve şunu ifade ettik: Bizler Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında hangi siyasi partiden gelirse gelsin, tüm yasa ve teklifleri objektif bir bakış açısıyla değerlendireceğiz ve ülkemizin yararına olabilecek her çalışmanın altına da imza atacağız.
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'na Türkiye'nin ihtiyacı var mı? Evet, var. Türkiye, 1981 yılından beri bu konuyu sıklıkla tartışıyor ve özellikle 2000'li yıllardan itibaren de bu konuda yasa çıkarılması için çok defa teşebbüste bulunulmuş ancak herhangi bir şekilde yasa çıkarılmasına imkân olmamıştır.
Değerli arkadaşlar, dünyada yaklaşık 100 ülkede kişisel verilerin korunması kanunu var. özelikle de demokrasisi gelişmiş olarak addedilen ülkeleri bir incelediğimizde hepsinde bu kanunun bulunduğunu görüyoruz, bu konuda düzenlemeler var. Tasarının genel gerekçe kısmında da bahsedildiği üzere, Anayasa'mızın 20'nci maddesi, Türk Ceza Kanunu'nun 135 ve devamı maddeleri, Avrupa Konseyinin tavsiye kararları, yine Avrupa Birliğinin 95/46/EC sayılı Direktif'i, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası güvenlik ve ticari anlaşmalar, yine, uluslararası bilgi paylaşımına yönelik birçok anlaşma nedeniyle Türkiye çeşitli zorluklar yaşıyor, taahhütlerini yerine getirmekte zorlanıyor. Dolayısıyla, bu kapsamda değerlendirilip hazırlanan bir yasa tasarısı, böyle bir şekilde Avrupa Birliğinin, Avrupa Konseyinin tavsiye kararlarına uygun bir yasa tasarısı olsaydı biz de burada buna gönül rahatlığıyla destek verebilirdik.
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; yasa tasarısı henüz Adalet Komisyonuna gelmeden, içeriği tam olarak bilinmeden, Komisyonda, Genel Kurulda görüşülmeden "fişleme tasarısı" olarak anılması, bu konuda haberler çıkması esasında bir ön yargıdır. Bu ön yargının en başta nedenleri üzerinde durmanız gerektiğini düşünüyorum. Neden ülkemizde yaşayan insanların önemli bir kesimi, Hükûmetin yapacağı bir işle ilgili, içeriğini bilmeden "Biz fişleniyoruz." kaygısı taşıyor? Neden iktidar partisi milletvekillerine yönelik böyle bir güvensizlik var? Böylesine büyük bir ithamla sizi itham ettiklerini düşünmeniz gerekir. Nitekim, komisyonda görüşüldükten sonra kamuoyunun itirazlarının yani "Biz fişleniyoruz." kaygısının bazı açılardan haklı çıktığını da görüyoruz. Bu tasarı bu hâliyle çıktığı zaman kamuoyunda "fişleme yasası" olarak anılacaktır.
Biz tasarının birçok maddesine itiraz ettik, değişiklik önergelerimiz oldu. Ancak, temel olarak üç tane itirazımız var; bunlardan birincisi, tasarıyla birlikte kurulacak Kişisel Verilerin Korunması Kurulunun bağımsız, objektif bir anlayışla kurulamaması.
İkincisi "Verilerin tutulması veya işlenmesine ilişkin aranan ilgili kişinin rızası" hükmünün getirilen istisnalarla birlikte bir anlamının kalmamış olması.
Üçüncüsü ise muhalefetin esasında görüşmeler esnasında da birçok açıdan hak verdiğiniz konularlı dahi sırf "Muhalefet ileri sürdü, muhalefet dile getirdi." diye, istedi diye reddetmenizdir. Eğer gerçek anlamda bir demokrasiden bahsediyorsak muhalefetin varlığı, söylediklerinin önemsenmemesi, reddedilmesi, demokraside doğal dengenin bozulmasına yol açacaktır. Bu, kısa vadede bu dengeyi bozan açısından bir avantaj sağlayabilir ancak uzun vadede kaybettirecektir değerli arkadaşlar.
"Benim çoğunluğum var, ben istediğimi yaparım, en fazla parmak bende." mantığıyla kendi pozisyonuna avantaj sağlamaya çalışan bir anlayışla çıkarılan yasaların kimseye de bir yararı olmayacaktır.
Meşruiyet, en az iktidar olmak kadar önemlidir değerli arkadaşlar. İktidarda olan siyasi rejimin, iktidarın yaptıklarının onaylanması, genel kabul görmesi yasallığın yanında meşruiyeti de getirecektir. Tasarı bu hâliyle yasalaşır ise kamuoyunda da sürekli tartışılmaya devam edilecektir.
Şimdi, kişisel veri nedir? Belirli ya da belirlenebilir şahıslara ait her türlü belge ve bilgidir. Kişisel verilerin kayıt altına alınması ancak rızayla olur, açık rıza şart ve özgür iradeye dayanmalı. Bu söylediklerim tasarı da yer alıyor ancak tasarıyı bütün olarak ele aldığımızda o kadar çok ucu açık istisna var ki, ucu açık gerekçelere dayanan istisna maddeleri var ki rızanın bir önemi kalmamış durumda.
Yine, kişilere ait özel nitelikli kişisel veriler yani hassas veriler olarak kabul edilen veriler... "Nedir bunlar?" dediğimizde... Bu, Avrupa Birliği ülkelerinin bir kısmında da var. Bizde ilave ne var, onu da söyleyeceğim. Irkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği gibi verilerin işlenmesini de çok özel şartlarda rızaya bağlamakta. Yine devam eden istisna maddeleriyle birlikte bu rızanın da bir önemi kalmamış.
Şimdi değerli arkadaşlar, bütün bunlara ilave olarak Avrupa Birliği ülkelerinin hiçbirinde olmayan bir şekilde bizde hassas veri olarak, özel nitelikli kişisel veri olarak kişilerin mezhebi ve kılık kıyafeti de bu maddeye ilave edilmiş. Şimdi, insanların mezhebinin, kılık kıyafetinin veri olarak kabul edilip tutulması, işlenmesinin nasıl bir yararı var? Bunu komisyonda sorduğumuzda burada da doyurucu bir cevap almıyoruz. Bunun bir izahı yok arkadaşlar. Buradaki amaç nedir?
Değerli milletvekilleri, kanun tasarısına ilişkin olarak bizim Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak itirazlarımızın temel amacı tıpkı Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi bir kanunun ülkemizde de yapılabilmesidir. En temel beklentimiz tasarıyla birlikte kurulacak kurulun bağımsız otorite olarak oluşmasıdır. Peki, tasarıya göre nasıl? Kanunla birlikte 7 kişilik bir kurul oluşacak; bunun 4'ünü Bakanlar Kurulu atayacak, 3'ünü Cumhurbaşkanı atayacak, en az dört yıl boyunca görevden alınamayacaklar, soruşturma izni de Başbakana bağlı. Hiçbir Avrupa ülkesinde böyle bir örnek yok. Zaten bunu iktidar partisi milletvekilleri de komisyonda iddia etmedi. Sayın Bakan da bu konuda düşüncesini ifade ettiğinde -tutanaklarda mevcuttur- örnekler verdi, birçoğunda meclisin seçtiğini görebiliyoruz. Biz, o konuda bir öneri getirdik, nasıl olması gerektiğini dile getirdik, dedik ki: Siyaset bunun içinde olmasın, 7 tane kurum belirleyelim, Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, YÖK, Türk Tabipleri Birliği, Barolar Birliği gibi 7 tane kurumdan üçer ismi Türkiye Büyük Millet Meclisi nitelikli çoğunlukla seçsin. Bizim önerimiz buydu, bağımsız bir kurulun oluşması. Burada da Cumhuriyet Halk Partisi yine yok, bizim böyle bir derdimiz de olmadı.
Değerli arkadaşlar, oluşacak koruma kurulunun bağımsız olarak kabul edilmesi ve toplumda böyle hissedilmesiyle birlikte, aslında diğer maddelere yönelik itirazların bir kısmı da daha kabullenilebilir, daha hafif itirazlar olarak kalacaktı. Bunun bizim yaptığımız itirazların, bizim yaptığımız önerinin kabul edilmemesinin ne demokraside yeri var ne parlamenter rejimde yeri var ne de sıklıkla tasarının genel gerekçe kısmında da, izahatlarda da, örnekler verdiğiniz Avrupa Birliğinde, Avrupa Konseyi tavsiye kararlarında yeri var.
Değerli arkadaşlar, şimdi, kanun tasarısının geneli hakkında düşüncelerimizi ifade ettik. Burada, aslında, söyleyeceğimiz, çok daha detaylandırabileceğimiz, Komisyonda konuştuğumuz konular da vardı ama şu konunun da özellikle altını çizerek konuşmamı tamamlamak istiyorum: Burada konuştuğumuz konu bir insan hakkı aynı zamanda. Ancak en temel insan hakkı yaşam hakkıdır. Şu anda Türkiye'de üst üste, sıklıkla terör saldırıları yaşanıyor ve bugün yaşadığımız terör saldırısı Türkiye Büyük Millet Meclisine metrelerce uzaklıkta bir yerde. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin buradaki asli görevi... Bu konuda birlik içerisinde, bu saldırıların bundan sonra yaşanmaması için ne gibi önlemler alınacaksa bunların burada görüşülmesini ve bu acı olayların yaşanmamasını temenni ediyorum. Bu olayda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.
Yüce heyetinizi, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)