| Konu: | AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 40 |
| Tarih: | 17.02.2016 |
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Ankara'da yaşanan patlamalardan dolayı gelen kaygı verici haberlerle ilgili grup olarak da üzüntümüzü belirtmek istiyorum. Şu anda net bilgilere sahip değiliz ama yaralı ve ölülerin olduğuna dair, yaşamını yitirenlerin olduğuna dair bilgiler var.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Terörün her türlüsünü lanetleyin Sayın Vekilim.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Umarız ki vahim bir tablo ortaya çıkmaz, umarız ki yaralılar ağır yaralı olarak bu olaylardan muzdarip olmazlar.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Terörün her türlüsünü lanetleyin, sadece üzüntü olmasın.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Nasıl?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Terörün her türlüsünü lanetler misiniz?
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Siz şu anda neyi lanetlediğinizi de bilmiyorsunuz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Siz lanetleyin, biz ne olduğunu biliyoruz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Şu anda bu yaşanan patlamalarla ilgili henüz Hükûmetinizin bir açıklaması yokken neyi burada getirip savunuyorsunuz?
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - "Hükûmetinizin" deme, "Hükûmetimizin" de.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, burada...
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Başka bir yerde konuşmuyorsun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünde konuşuyorsun.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Nasıl?
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - "Hükûmet"imiz de.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Hükûmetimiz değil, sizin Hükûmetiniz. Ülkeyi yönetme ehliyetini alan Hükûmet size ait, biz o Hükûmetin bir parçası değiliz, muhalefet olarak bu Meclisin bir parçasıyız.
Sayın grup başkan vekili eğer milletvekillerinin bu şeklide laf atma, uygunsuz bir şeklide sataşma pozisyonuna müdahale ederse bu grup önerisinin neden aleyhinde olduğumuzu da ifade etmek istiyoruz.
Ülke bir yangın yerine döndü. Uzun süredir bu kürsüde Parlamentonun uğraşması gereken asıl sorunların halkın gerçek sorunları olduğunu ifade etmeye çalışıyoruz. Bu ülkenin her tarafı yangın yerine dönmüşken, bu Parlamentoda etliye sütlüye dokunmayan, deyim yerindeyse havadan sudan yasa tasarılarıyla burada mesai harcamanın hiçbirimize fayda getirmeyeceğini, tam tersine içerisine girmiş olduğumuz sorunlar yumağını artıracağını ifade etmiştik. Bugün işte Genel Kurul sıralarında otururken artık Ankara'nın göbeğinde, Parlamento binasının içerisinde patlama sesleri duymaya başladık. Yani bu son derece kaygı verici, siyasi polemiklerin ötesinde her birimizin mutlaka dikkat kesilmesi gereken son derece önemli bir sorun alanı.
Tabii, bu grup önerileri, AKP Grubunun getirmiş olduğu grup önerileri bu gerçek sorunlara değinmediği için biz karşı çıkıyoruz. Örneğin Artvin Cerattepe'de birkaç gündür halka yönelik çok ciddi bir saldırı yaşanıyor. Meseleyi eminim ki buradaki vekillerin tamamı biliyorlar. Orada, oranın doğasını talan etmeye yönelik bir maden ocağı projesi var, uzun süredir Karadeniz coğrafyasıyla ilgili her tarafı böyle HES'lere açmaya çalışan, kendine yakın sermayeye alanlar, rant çevrelerini açmaya çalışan bir anlayış var. Halk da orada bunu kabul etmediğini, bunun için kendisine danışılmadığını, yerelde karar süreçleri alınırken o karar süreçlerinin hiçbir yerinde yer almadığını ifade ediyor, tek itiraz bu. Buna itiraz edildiği için civar illerden de takviye polis, asker ekipleriyle, bilmem oraya kaç tabur güvenlik gücü, kolluk gücü göndermekle oradaki halkın üzerinde gazla, copla, tazyikli suyla, deyim yerindeyse tam bir rant terörü estiriliyor, rant terörü. Ne uğruna? Orada, Cengiz İnşaat ve Özaltın İnşaat diye Hükûmete yakın iki inşaat şirketi var, iki sermaye grubu var. Bu iki sermaye grubunun çıkan "tape"lerde bu ülkenin 78 milyonuna yönelik hangi küfürleri savurduğunu her birimiz biliyoruz, buradan ağzımıza alamayacağımız düzeyde millete hakaret eden, küfreden, her türlü düzeysizliği gösteren bir anlayışa, bir zihniyete rant açma adına Artvin halkı üzerinde iki gündür, üç gündür, deyim yerindeyse, tam bir terör uygulanıyor ve bununla ilgili bu Mecliste henüz bir tartışma yapılmış değil. Maden ocağını bir ilde yaşayan halk istemeyebilir, HES'i istemeyebilir; oraya kurulan, ağaç katliamına yol açacak olan bir yolu, bir park talanını istemeyebilir ama Hükûmet bunları dinleyip katılım sürecini halkla birlikte işletmek yerine "Artvin halkı adına en doğru kararları ben Ankara'dan belirlerim. Buradaki Çevre ve Şehircilik Bakanından Cerattepe'de ne olması gerektiğinin kararını buradan imzalar, size gönderirim." dayatmasında bulunuyor. Yanlış olan tutum budur, ülkenin gerçek sorunlarının kökeni de bu. Biz "Yetkiyi yerellere verelim." derken, "Yerinden yönetim anlayışıyla yerel yönetimlerin yetkilerini artıralım, bütün karar süreçlerini Ankara'dan kurtaralım." derken tam da bunu kastediyorduk.
Bakın, orada biyolojik çeşitlilik açısından en zengin biyosisteme, bir ekosisteme ait bir coğrafyadan, bir doğadan bahsediyoruz. Hatila Vadisi ve Çoruh Vadisi dünyanın en çeşitli biyolojik canlılarını taşıyan bir ekosisteme sahip. Yani, bu ülkedeki her bir canlının hakkını hukukunu, ağacın hakkını hukukunu korumakla mükellef olan milletvekilleri olarak bu konuda belli bir duyarlılığa sahip olmamız lazım. Geçtik orayı, Artvin'in bütün içme sularının gelmiş olduğu kaynağın Cerattepe olduğu söyleniyor. Oraya giden arkadaşlarımız bu konuda halkın dile getirdiği şikâyetleri bize ilettiklerinde biz hayretler içerisinde kalıyoruz. Ne diye buna karşı çıkıyorsunuz? "Hukuki süreçler yürütülmüş, bizim suyumuz kirlenecek, çocuklarımız ölecek, kansere yakalanacağız, ya da burada ağaç katliamı yapılacak, yaşam alanlarımız tahrip edilecek." diye itiraz ediyorlar. Bu itirazın nesine karşı polisi, jandarmayı teyakkuza geçiriyorsunuz? Bunun anlaşılabilir hiçbir yönü yok. Kaldı ki bu konuda mahkeme kararları var; 2-3 kez bu konuda net olarak alınmış olan mahkeme kararı var ama mahkeme kararı henüz yerele tebliğ edilmeden, burada, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı birtakım ayak oyunlarıyla, mahkeme kararının arkasından dolanarak, ÇED kararlarını yenileyip tekrar orada işte bu rant şirketlerini o halkın üstüne salıyor. Polis önde, jandarma önde, rant şirketlerinin temsilcileri arkada, karşıda da halk kendi yaşam alanlarını savunmak için itiraz ediyor. Böylesi bir tabloda sizin bulunmanız gereken o şirketlerin yanı değil, halkın yanıdır. Takviye kuvvetler çağırıp halkın üzerine gaz sıkmak değil, tam tersine o halkın itirazları neticesinde ortaya çıkan yargı kararlarıyla oradaki sürece müdahil olmaktır, rasyonel bir aklı devreye sokmaktır. Biz, özellikle bu birkaç günde yaşanan olayları kabul edilemez buluyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisinden bir milletvekili arkadaşımız, orada yaşanan sorunu gidermek için, İçişleri Bakanlığıyla temas kurmaya çalıştığında İçişleri Bakanının "Vurun geçin." talimatı verdiğini söylüyor, korkunç bir şey. Ne demek vurun geçin? Yani oradaki halkın en küçük talebine "Vurun, geçin." anlayışıyla yaklaşırsanız bu ülkede ne demokrasi kalır ne demokratik çözüm üretme mekanizması kalır ne de ülkenin geleceğiyle ilgili savunabileceğimiz bir değer kalır. Bu yaklaşımdan bir an önce vazgeçmeniz gerekiyor.
Ben tabii, anmışken özellikle bir sitemimi de ifade edeyim: Cumhuriyet Halk Partisinin sayın milletvekili orada emek harcıyor, emeğe saygısı olan biri olarak hiçleştirmek istemem; şu anda da açlık grevindeymiş, çok değerli, önemli bir tutum. Ama, yaptığı bir talihsiz değerlendirmeyi Meclise geldiğinde kendisine de mutlaka ifade edeceğim. "Burası Sur, Cizre değil, Artvin, burası bir cumhuriyet kentidir." demek, bu ülkede şehirler arasına, halklar arasına bir ayrım sokmak demektir. "Burası bir cumhuriyet kenti olduğu için burada hiç kimsenin burnu kanamamalı." demek, Sur'da ve Cizre'de burnu kanayan yurttaşların derdini anlamamak demektir. Umarım ki medya yanlış aktarmıştır, umarım ki bu konuda böylesi ayrımcı bir yaklaşım olmamıştır. Dediğim gibi yani şu anda emek harcayan ve halkının yanında bulunan bir milletvekilinin emeğini hiçleştiren bir noktadan da yaklaşmak istemem.
Bakın, bu konuda aslında elimde, şu anda da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı olan Sayın Faruk Çelik'in 2002 yılında Mecliste yapmış olduğu konuşmanın tutanakları var. Sanırım kendisi de Artvinli, çok açık bir şekilde Artvin doğasında maden ocağı yapmanın, HES yapmanın, baraj yapmanın, halka rağmen bunu dayatmanın tam bir katliam zihniyeti olduğunu, Faruk Çelik 2002 yılında Mecliste yapmış olduğu bir konuşmada dile getiriyor. Umarım, zaman olursa, ayrıntılarına da değiniriz.
Şu anda Sayın Bakanın da belirtmiş olduğu bu hususlarla ilgili bu Meclisin gerçek gündemlere dokunması lazım. Artvin'den Ankara'ya, Cizre'den İstanbul'a bu ülkenin gerçek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) -...sorunlarını bu Parlamentoda tartışması lazım diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.