GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:39
Tarih:16.02.2016

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında yaşadığımız sorunların tamamı, empati yapma duygusundan yoksun olmamızdan kaynaklanıyor. Yani biz buraya çıktığımızda bize nefret duygusuyla bakan gözlerdeki o duyguları görebiliyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Biz mi? Yok öyle bir şey.

HASAN TURAN (İstanbul) - İnsan olarak yoruluyoruz ayrıca.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Biz de hani bu sıralarda oturan herkese o anlamda çok yakınlık hissetmiyoruz ama halkın vekilleri olarak, halkın temsilcileri olarak burada belli şeylerin tartışılmasını, oyunu almış olduğumuz halkımıza karşı bir görev olarak biliyoruz.

"Düşünce özgürlüğü yok, ifade özgürlüğü yok, akademiyada özgürlük yok." derken, bundan gerçekten mutluluk duymuyoruz, düzelsin diye söylüyoruz. Yani grup başkan vekilleri burada, bakanlar burada. Belki, hani geçmişte olduğu gibi halkın vekillerinin söylediklerine bir kulak kabartır, not alırlar, onun üzerine bu düşüncelerimizi dile getiriyoruz.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Günlerdir iddia ediyorsunuz!

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bakın, ben empati duygusu için bir yazı okuyacağım, Ahmet Altan'ın 1995 yılında yazmış olduğu bir yazı ve sanırım 1 yıl 8 ay da ceza almıştı Ahmet Altan. Şöyle diyor, "Atakürt" başlıklı bir yazı: "Düşünün ki Mustafa Kemal, Selanik'te değil de Musul'da doğmuş bir Osmanlı paşası olsaydı, Kurtuluş Savaşı'nı Türkler ve Kürtlerle birlikte gerçekleştirdikten sonra kurulmasına önayak olduğu cumhuriyetin adını Kürdiye Cumhuriyeti koysaydı, kendisi de Meclis kararıyla Atakürt adını alsaydı...

Kürdiye Cumhuriyeti'nin bütün vatandaşlarına Kürt deneceği için hepimiz Kürt sayılsaydık, Taksim'e, Kadıköy'e, Kızılay Meydanı'na, Kordon'a "Ne mutlu Kürt'üm diyene" pankartları asılsaydı...

Kürdiye'de Türk olmadığı, herkesin aslında Kürt olduğu söylenseydi, kendilerini Türk sananların aslında 'deniz Kürt'ü' oldukları iddia edilseydi..." Bunları yazan da bir Türk arkadaşlar, onu hatırlatayım: "Kürtlerin 'yedi bin yıllık' bir tarihi bulunduğunu, Anadolu'nun esas sahiplerinin Kürtler olduğunu, Moğolların, Hunların, Etrüsklerin aslında Kürtlerin atası sayıldığını, Osmanlı'daki Kürt paşalarının kahramanlıklarını derslerde okusaydık. Teoman, Cengiz, Atilla, Osman gibi isimler almamız yasaklansaydı, Berfin, Beruj, Tiruj, Nevruz gibi isimler almak zorunda kalsaydık. Türkçe televizyon kurulması yasak edilseydi, bütün televizyon yayınları Kürtçe yapılsaydı... Romanlarımızı, hikâyelerimizi, şiirlerimizi Kürtçe yazmak zorunda kalsaydık, yalnızca Kürt şarkıları dinleseydik, gazetelerimizi Kürtçe çıkarsaydık... Okullarımızda yalnız Kürtçe okutulsaydı ve Türkçe okutulması yasaklansaydı... 'Biz Türküz, bizim bir tarihimiz, bir dilimiz var.' dediğimizde sorgusuz sualsiz hapislere atılsaydık.

İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, Bursa'da, Edirne'de polis sürekli olarak bizi izleseydi, 'özel timler' bizim 'Kürdiye Cumhuriyeti'ni parçalamak isteyen 'ayrılıkçılar olmamızdan' kuşkulanıp hepimize sürekli 'suçlu' muamelesi yapsaydı, sırf Türk olduğumuz için hakaretlere uğrasaydık. 12 Eylül darbesinden sonra bütün batı bölgesindekiler hapishanelere doldurulsa, inanılmaz işkencelerden geçirilse, boğazlarına kadar çamurların içine battıkları hücrelere konsa, tazyikli sularla iç organları perişan edilse, azgın köpeklerle bacakları parçalansaydı...

Evlerimiz basılsa, ayrılıkçı 'Türk teröristlere' yardım ettiğimiz iddialarıyla apartmanlarımız yakılsa, biz evimizden bir eşya bile alamadan çıkarılıp Diyarbakır'a, Hakkâri'ye sürgüne gönderilerek, çadırlarda yaşamak zorunda bırakılsaydık... Biz Türkler buna razı olur muyduk, 'işte hepiniz Kürdiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı olarak birer Kürtsünüz, ayrıca Türklük diye niye tutturuyorsunuz, isterseniz başbakan bile olabilirsiniz' sözlerini bir hakkaniyet işareti olarak kabul eder miydik?"

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - O söylediklerini AK PARTİ ortadan kaldırdı.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - "Yoksa, Türk kimliğimizin, dilimizin, kültürümüzün, bu ülkenin 'eşit' vatandaşları olarak kabul edilmesinde ısrarcı mı olurduk?" diye giden bir yazı ve "Burada kendimiz için isteyeceğimizi, bizimle eşit olduğunu kabul ettiğimiz insanlara vermemek için bu kadar kan dökmeye, ülkeyi bir çıkmaza sürüklemeye değer mi?" sorusuyla biten bir yazı.

Eğer cevabınız "hayır" ise demokrasi testinden geçmişsiniz demektir ama cevabınız hâlâ bu yazıya da, empati duygusu geliştirmeniz için buradan ifade etmeye çalıştığımız bu yazıya yönelik sataşmaysa da söyleyecek sözümüz yok diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)