GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:39
Tarih:16.02.2016

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu cumhuriyet ilk kurulduğu dönemde beş toplumsal kesime çok ağır zulümler yaptı, hatta o dönemden bugüne kadar da maalesef, tarihimizde ağır katliamlar da bu topraklarda hepimizin bulunmuş olduğu coğrafyayı kana bulayacak şekilde devreye kondu. Özellikle Kürtler, Aleviler, bazılarının "siyasal İslam geleneği" dediği mütedeyyin kesimler, sosyalist kesimler ve gayrimüslim halklar cumhuriyetin 1924 Anayasası'ndaki tekçi anlayışıyla beraber, herkesi tekleştirme potasında eritme mantığıyla çok ağır zulümler gördüler. Sizler de bu ağır zulümleri görmüş olan bir gelenekten aslında geldiniz ve 2002 yılında, sizler, halka, Türkiye'de demokrasiyi geliştirme, uluslararası alanda evrensel hukuk normlarını ve Avrupa Birliği kriterlerini vadederek oy topladınız ve iktidara geldiniz. Ama, maalesef, bir ezilen damardan, cumhuriyet boyunca ağır haksızlıklara maruz kalmış olan bir siyasal gelenekten gelmenize rağmen, özellikle 2010'dan sonra sizler de muktedir olmanın öz güveniyle âdeta iktidar hastalığına yakalandınız, devletleştiniz, devlete toz konduramaz bir duruma geldiniz. Bu kürsüden devlet şu yanlışı yaptı dediğimiz anda, artık en fazla reaksiyonu bu sıralardan görüyoruz. Oysaki, bu sıralardaki her bir milletvekili bu devletin tarihinde hangi yanlışların olduğunu bizden çok daha iyi biliyor. Şimdi, böyle bir durumda, bütün özgürlükleri kısıtlamayı bu iktidarın devamı, bu devletleşme anlayışının devamı olarak, vazgeçilmez bir doğru olarak değerlendiriyorsunuz. O nedenle üniversiteyi susturmaya çalışıyorsunuz. "Üniversite biat ediyorsa olsun, biat etmiyorsa, aykırı düşünüyorsa kafasına sopayı vurup mutlaka susturmamız gerekir." diyorsunuz. Akademisyen savaş politikalarınıza destek veriyorsa konuşsun ama "Ben savaşa ortak olmak istemiyorum, bu topraklarda barış istiyorum." diyorsa o zaman gözaltına alıp işine son veriyorsunuz. Basın özgürlüğü, düşünce, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, bütün alanlarda maalesef siz gelmiş olduğunuz o geleneğe, deyim yerindeyse ihanet ettiniz. Ezilen bir gelenekten gelenler bu muktedirlik hastalığına yakalanma lüksüne sahip değiller, devleti kutsallaştırma anlayışına sahip değiller. Devlet ne kadar demokratikleşirse, ne kadar çoğul kimlikleri, çoğul sesleri içerisinde barındırırsa o ölçüde biz kendi sorunlarımızı çözebiliriz anlayışından hızla maalesef savruldunuz.

Hitler'in meşhur bir sözü var, özellikle otoriterlik ve diktatörlük anlayışını bisiklet sürmeye benzetir "Bir kere yola çıktınız mı artık durmamanız gerekir çünkü durduğunuz anda devrilirsiniz." der. Keşke, 2010 yılından sonra özellikle, siz böyle bir hastalığa yakalanmış olmasaydınız. Keşke, bu ülkede çoğul demokrasiyi geliştirme adına, ezilen bütün kesimlerin hakkını hukukunu en çok siz savunuyor olsaydınız.

Sayın Bostancı cevaba hazırlanıyor; şöyle bir anekdot aktarayım: Hemingway'in ünlü bir köpek balığı tarifi vardır, der ki: "Köpek balığının dişlerini fark etmeyinceye kadar deniz altında gördüğünüzde onun büyüsüne, onun renklerine, onun o ihtişamına kapılırsınız. Devlet de böyle bir şeydir; çıkar ilişkileri, krediler, ekonomik birtakım şeyler o köpekbalığının gövdesindeki ihtişam kadar önemlidir ve insanları kendisine bağlar. Ama, ne zamanki köpek balığının dişleri görülürse o zaman o ihtişamdan eser kalmaz ama o zaman da çok geç olur." der. Şimdi, sizin de yaşamış olduğunuz şey biraz bu Hemingway'in köpek balığı tanımına benziyor. Öyle hiçbir şeyi burada kutsallaştırmayın. Hele hele siyasal İslam geleneğinden geldiğini iddia edip devletin ve hükûmetin pratiklerini kutsallaştırma asla hiçbir milletvekiline yakışmaz diyorum.

Bugün, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un da bu kürsüde ifade ettiğimiz pek çok sorunla ilgili "yanlış yapılmışsa ki yapılma ihtimali yüksektir" anlamına gelen açıklamaları var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - "Üstüne gideceğiz." dedi. O yüzden sizler de burada körü körüne yanlışları savunmak yerine, biraz vicdanınıza ve geçmişinize bakın diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)